Hem sömürüye hem zorbalığa karşı mücadele!
Arkadaşlar, kardeşler!
Tek adama dayalı AKP-MHP iktidar bloğu toplumu yönetemez hale geldikçe, krizler altında debelendikçe bizi birbirine düşman iki yapay kutba ayırmak için kirli oyunlar çeviriyor. Bunun son örneği, Türkiye toplumunun ‘zayıf karnı’ olan HDP ve onun üzerinden yapılan “terör propagandası”na dayandırılan yeni saldırı dalgasıyla gündeme getirildi.
Bir kez daha bir kısım yönlendirilmiş troller bizi siyaset yapmakla ve bölücülükle suçlayacaklar. Ancak biz, emperyalist-kapitalist sistemden bağımsız bir şekilde işçi sınıfımızın çıkarlarını savunmaya ve bu eksende siyaset yapmaya devam edeceğiz. Bunun bir yanı fabrika içindeki emek mücadelesi ise diğer yanı da genel toplumsal yaşamın kendisidir. Sessiz kalamayız, görmeden duramayız. Israrla ve sabırla sonucu ne olursa olsun işçi sınıfımızın birliği ve bütünlüğü için dünyanın neresinde olursak olalım genel doğruları olduğu gibi söylemek ve bu doğrular etrafında mücadele etmekle yükümlüyüz. Ezilen halkların eşitlik ve özgürlük mücadelesi de bunlardan biridir.
Bunun anlamı İspanya’da Katalan, Ortadoğu’da Filistinli, İngiltere’de İrlandalı, Amerika’da siyahi, Fransız sömürgeciliğine karşı Afrikalı olabilmek, onlar gibi düşünebilmektir. Türkiye’de ise Kürt olmaktır.
Bugünlerde özellikle Kürt emekçilerinin kendilerini ifade ettiği ve bütünleştiği HDP’ye dönük çok yönlü bir operasyon dalgası var. Bu bir ilk değil. Düzenin on yıllardan beri ördüğü baskılar zincirinin yeni bir halkasıdır. Türkiye’de ezilenler, yok sayılanlar, inkar edilip ötekileştirilenler, işçi sınıfının kendi bayrağı altında birleşip sınıfa karşı sınıf eksenli mücadeleyi geliştirene kadar yazık ki, son da olamayacaktır.
AKP-MHP iktidarı, krizler içine sürüklediği ülkeyi yönetemez hale geldikçe, “terör” safsatası ile halkları birbirine düşman etmek için kumpaslar kurmaya devam edecektir. Gidişat da bunu gösteriyor. Tarihi geçmiş dosyalar ile 2014 “Kobanê olaylarında” IŞİD vahşetine karşı yapılan eylemler sözde gizli tanıklar ve ifadeleri üzerinden yeni suçlar oluşturuluyor. Gözaltı ve tutuklama terörü devreye sokuluyor. Düzenin yasaları bile ayaklar altına alınarak seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları uydurulan “suç” ile “terörist” ilan ediliyor. Bu, AKP şahsında 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana yaşanan hezimetin dışa vurumundan başka bir şey değildir. 6 yıl boyunca öyle ya da böyle “anayasal” güvence altında HDP şahsında seçilen insanlar meşru olmayan bir yol ile cezaevlerine gönderildiler. Seçilmiş belediye başkanları tutuklanarak yerlerine kayyım atandı ve atanmaya devam ediyor.
Metal işçileri şahsında işçi sınıfımız emeğin korunması mücadelesinin yanında demokratik hak ve özgürlükler mücadelesine de omuz vermeli, güç katmalıdır. Çünkü ekonominin tıkandığı, sosyal yıkımın derinleştiği, toplumsal sorunların büyüdüğü, toplumun adeta burnundan soluduğu bu dönemde AKP-MHP iktidarını ayakta tutacak tek şey baskı politikaları ve "terör" edebiyatı ile toplumu ayrıştırıcı politikalardır.
Baskıların artmasından da toplumun ayrıştırılmasından da en büyük zararı her zaman işçi sınıfı görür. Zira parçalanmış bir sınıfın kölelikten kurtulması mümkün değil. 2015’te metal fırtınada Türk Metal-MESS ittifakına karşı fabrikalarda söz, yetki, karar hakkını elimize almak istediğimizde, tepeden atama kayyum başkanlara başkaldırdığımızda nasıl her türlü baskı ve haksızlığa maruz kaldıysak, şimdi de 6 milyon kişinin oyunu alan bir partiye aynısı yapılıyor. Bu siyasi saldırıyı gerçekleştiren iktidar, bunu kullanarak biz işçileri de bölmek istiyor. Oysa bize gerekli olan, iktidarın bizi parçalama oyunlarına alet olmamak, yapay ayrımları bir kenara itmek, sınıfsal temelde birleşmek ve hem sömürüye hem zorbalığa karşı mücadele etmektir.
Metal İşçileri Birliği