Grev yasaklarına karşı fiili-meşru mücadeleyi büyütelim

Grev yasağı saldırısı tüm işçi sınıfını ilgilendirmektedir. Bu saldırıyla sınıfın bedel ödeyerek kazandığı grev hakkı tamamen ortadan kaldırılarak grev yasakları olağanlaştırılmak istenmektedir. O yüzden grev yasaklarına karşı tüm işçi sınıfı birleşik, kitlesel, fiili ve meşru mücadeleyi büyütmelidir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 17 Ekim 2020
  • 08:58

Saray rejimi, iktidara geldiği günden beri işçi sınıfına kaba kölelik koşullarını dayatmak için her türlü yol ve yöntemi devreye sokuyor.

Pandemi koşullarını fırsata çevirerek çalışma yaşamını tamamen esnekleştiren sermaye düzeni bu uygulamaları kalıcılaştırmak için elinden geleni yapıyor. İşçi sınıfı çok yönlü bir saldırı çemberi içinde bırakılırken, bu duruma karşı mücadele yolunu seçenleri de zorbalıkla bastırmaya çalışıyorlar. Bunun son örneklerinden biri de 9 Ekim tarihinde Petrol İş sendikasının Soda Sanayi Adana-Mersin işletmelerinde aldığı grev kararının, grevin başlayacağı gün Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) ile ertelenmesi/yasaklanması oldu. Bu yasak ne ilktir, ne de son olacaktır.

Grev “ertelemeleri” ve yasaklamaları sermaye iktidarının yıllardan beri işçi sınıfının mücadelesini sekteye uğratmak için uyguladığı bir yöntem. İşçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullandığı grev, sermaye sınıfının her dönem korkulu rüyası olmuştur. Bu yüzden bu hakkın kullanılması her zaman engellenmek istenmiştir. Türkiye’de ‘61 anayasasında işçi sınıfı grev hakkını kazanmasına rağmen gerçek anlamda hayata geçmesi ‘63’te Kavel işçilerinin fiili grevi ile mümkün olmuştur. Grev erteleme uygulaması da aynı yıl yürürlüğe girerek Grev Erteleme Kurulu oluşturulmuştur. 12 Eylül askeri faşist darbesinin ardından, sermayenin darbe hükümetinden istediklerinden bir tanesi de grev ertelemesinin kalıcı hale getirilmesiydi. Diğer birçok şeyde olduğu gibi bu isteği de hayata geçiren darbeciler, 82 anayasasında grevi ertelenen işçilerin erteleme sonunda greve çıkma haklarını ortadan kaldırarak, çoğunluğu sermayenin temsilcilerinden oluşan Yüksek Hakem Kurulu’na gidilmesini ve orada karar alınmasını şart koştu. Yani grev ertelemesi ile tam olarak grevlerin yasaklanmasına 12 Eylül’le başlandı. O günden sonra gelen her hükümet bu yasayı aynen devam ettirdi. Geldiği günden beri 17 grevi yasaklayan AKP iktidarı ise bu yasanın kapsamını daha da genişletmek için birçok düzenleme gerçekleştirdi.

T. Erdoğan’ın 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL’i gerekçelendirirken sarf ettiği “OHAL’den istifade grevleri yasaklıyoruz” sözleri halen akıllardadır. Ayrıca sarayın şefi Erdoğan “Artık grevler olmuyorsa işçilerin hakları veriliyor, demektir.” demişti. Bugün birçok işçi greve çıkmıyorsa-çıkamıyorsa bunun sebebi haklarını alması değil, yaratılan baskıcı zorba rejimdir. Saray rejiminin yasakladığı 17 greve bakıldığında, söz konusu grevlerin muhatapları Koç, Sabancı ve Şişecam nezdinde İş Bankası sermayedarlarıdır ve bu da sarayın kimlere hizmet ettiğinin açık göstergelerinden biridir.

Grev yasakları mesnetsiz gerekçelerle, bir gecede daha önce bakanlar kurulu kararıyla, şimdi de CBK ile alınmaktadır. Burada amaçlanan şey sadece işçi sınıfının bir bölüğünün mücadelesini engellemek değil, tüm işçileri kural tanınmayan vahşi kapitalizm koşullarına mahkûm etmektir. Grevler, direnişler işçi sınıfı için bir mücadele okuludur. Keza, bu tür eylem ve direnişler başladıkları yerde kalmayıp daha ileri mücadele süreçlerinin önünü açabilmektedir.

Grevlerin yasaklanması ile sınıfın mücadele bilincinin gelişimi de engellenmek istenmektedir. Sermaye şunu çok iyi biliyor ki bir grev, direniş, en küçük bir hak alma mücadelesi sadece oradaki işçileri değil, işçi sınıfını tümden etkileyebiliyor. Yoğun sorunların yaşandığı çalışma koşulları içerisinde gündeme gelen bir grev, diğer işçileri de etkileyecektir. Bunun için bu saldırıya sadece Şişecam işçilerine dönük bir saldırı olarak değil, tüm işçi sınıfına yapılmış bir saldırı olarak bakmak gerekir.

Hal böyleyken, işçi sınıfı sermayenin saldırılarına ve iktidarın işçi düşmanı yasalarına karşı kendi fiili-meşru mücadele yasalarını esas alarak hareket etmelidir. Bu mücadelelere verilecek en güncel örnekler Greif işgali ve Metal Fırtınasıdır. Metal Fırtınası’nda da Greif işgalinde de işçiler, üretimi durdurmak dahil mevcut yasalara sığmayan ve günlerce süren fiili meşru eylemler örgütlemiştir…

Grev yasağı saldırısı tüm işçi sınıfını ilgilendirmektedir. Bu saldırıyla sınıfın bedel ödeyerek kazandığı grev hakkı tamamen ortadan kaldırılarak grev yasakları olağanlaştırılmak istenmektedir. O yüzden grev yasaklarına karşı tüm işçi sınıfı birleşik, kitlesel, fiili ve meşru mücadeleyi büyütmelidir.