Demir-çelik sektöründe yaşananlar kapitalist düzenin aynasıdır!

Demir-çelik fabrikalarında uzun ve ağır koşullarda çalışan, eritilen maddenin içinde ömürlerini tüketen işçilere dayatılan sefalet koşulları bu çete takımının işçilerin emeği üzerinde nasıl tepindiğinin önemli bir göstergesidir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 22 Temmuz 2022
  • 19:00

Geçtiğimiz günlerde bol gürültülü bir operasyon haberi günlerce burjuva medyada yer aldı. “Demir yumruk” ismi verilen operasyonda demir-çelik sektöründe kurdukları paravan şirketler aracılığıyla “kamuyu” milyarlarca Türk Lirası zarara uğrattıkları için 29 ilde yüzlerce kişi önce gözaltına alındı, ardından birçok kişi tutuklandı. Aralarında Erol Evcil gibi tanıdık isimler de vardı. Evlerde yapılan aramalarda deste deste paralar ekranları süslerken, yapılan operasyonun büyüklüğüne dair övgülerin yanı sıra tutuklananların kirli sicilinin bir kısmı ağızlarda sakız edildi. Burada Erol Evcil ve diğerlerinin mide bulandıran işlerinin şeceresine ya da son operasyon vesilesiyle ortalığa saçılan pisliğe girmeye gerek yok. Sadece şu kadarını belirtmek gerekirse, bildiğimiz buzdağının sadece görünen yüzüdür.

Devlet, mafya ve sermayenin iç içe geçmiş kirli işleyişi, kapitalist sömürü düzeninin doğal durumudur. Hak, yasa, kural vb. içi boş söylemler, sistemin efendileri tarafından sıklıkla dile getirilerek emekçi kitleleri aldatma söylemleri olarak kullanılır. Aynı zamanda kapalı kapılar ardında süren kirli-kanlı ve gırtlağına kadar pisliğe batmış işleyişin paravanı olarak da bir işlev görür. Bu düzenin mayası budur. Sadece Türkiye gibi ülkeler için değil, tüm dünyaya hâkim bu “medeniyetin” merkezlerine bakıldığında aynı ilişkiler ağını görürüz. Tek farklı yanı Türkiye gibi ülkelerde bu, kendi iç çelişkileri üzerinden kirli işlerin bir kısmı onlara göre sıklıkla ifşa olur.

Farklı kliklerle çıkar çatışması ayyuka çıkmıştır ya da gelinen yerde at değiştirme ihtiyacı gündeme gelmiştir.  Belki de çökenin malına çökerler anlayışı devreye girmiş olabilir. Göründüğü kadarıyla bugün olan da budur. Telaffuz edilen para miktarları, el konulan meblağ ve kayyum atanarak devralınan onlarca şirket... AKP döneminde iyiden iyiye ayyuka çıktığı üzere kirli işler ile birlikte sermaye de el değiştiriyor, düzenin kendi içinde de kapkaç mantığı işliyor.

Peki nedir bu demir-çelik sektörü, kimdir Erol Evcil? Demir-çelik sektörü genellikle yüksek cirolu şirketler, büyük sanayi kuruluşları arasında ilk sıralarda ifade edilen fabrikalar ve sermayenin iştahını kabartan önemli bir kâr alanıdır. Sıklıkla cilalanmış sözlerle demir-çelik için “iftihar” duyan burjuva basın haberlerine tanık oluruz. Aynı sektör son yıllarda Erol Evcil gibi kimi zaman “hayırlı iş adamı” kimi zaman mafya, çoğu zaman da ikisi birden olan kişiler şahsında ortalığa saçılan pisliklerle gündeme gelir. Kara para aklamaktan, başka bir sermayedarın mallarını mafyatik yöntemlerle ele geçirmeye, kalem oyunlarıyla şirketler batırıp sermaye aktarımlarına kadar ne ararsanız var bu işin içinde. Yıllardır devletin ve iktidarın bilgisi dahilinde gelişen, birçok demir-çelik fabrikasını bu şekilde ele geçiren ve görüldüğü kadarıyla piyasayı belirleyebilecek ve manipüle edebilecek bir güce erişen Erol Evcil gibilerinin devletten, AKP iktidarından bağımsız hareket ettiğini düşünmek en hafif tabirle saflık olur. Ötesi, bu tür operasyonlarla kirli işlere nokta konulacak algısına inanmak düpedüz akıl tutulmasına karşılık gelir. Birileri bu işten komisyonunu alamamıştır ya da daha büyük birileri daha büyük bir pislik çukuru yaratmak için kolları sıvamıştır.

Son aylarda gemi söküm tersaneleri eylemler, asbest vb. üzerinden gündeme geliyor. Burada sökülen gemilerin parçaları demir-çelik fabrikalarına gönderiliyor. Bakıyoruz Erol Evcil ve avenesinin orada da bağı var. Daha ötesi söküme gelen gemilerle uyuşturucu taşındığı söylentileri hiç de yabana atılır cinsten değil. Gündem tek değil, çeteleşme ve kirli ilişkiler örümcek ağı gibi birbirine bağlı ilerliyor. Evet kapitalist düzen bu son örneğinde bir kez daha gösterdiği gibi tepeden tırnağa çürümüştür. Operasyonun muhatapları ile operasyonu el ovuşturarak izleyip, yönetenler aynı çürümüşlüğün parçalarıdır.

Demir-çelik fabrikalarında uzun ve ağır koşullarda çalışan, eritilen maddenin içinde ömürlerini tüketen işçilere dayatılan sefalet koşulları bu çete takımının işçilerin emeği üzerinde nasıl tepindiğinin önemli bir göstergesidir. Demir-çelik işçisinin emeği sayesinde elde edilen kârlarla kirli düzenlerini ayakta tutmaya çalışanlar, geçmişte birçok örneği olan “şirket iflası”, “fabrika satışı” gibi, bugün nedenleri çok daha rahat anlaşılan kirli senaryoların tüm faturasını işçilere çıkartmıştı. Aylarca ödenmeyen ücretler, gasp edilen haklar, bir gecede kapatılan fabrikalar ve işsiz kalan binlerce işçi vb... olayda Erol Evcil gibiler baş aktör olarak yer almışlardı. Tüm bu yaşananlara bugüne kadar sermayenin herhangi bir kurumu tarafından ses çıkartılmamıştır. Bu kadar büyük bir organizasyonun içinde siyasal iktidarın olduğu kuşku götürmez bir gerçekken, demir-çelik işçisini bekleyen tek değişim fabrikalarda hüküm süren çetelerin isimleri olacaktır. Esas değişim işçilerin bu kokuşmuş düzen ve bu düzenden nemalanan çetelerin karşısına dikileceği, haklarına ve geleceğine sahip çıkacağı bir mücadele ile gelecektir.