Bakırköy Belediyesi’nde neler oluyor?

Saldırılara karşı işçilerin grev ve direnişleri

Belediye patronu karşısında alınması gereken tutum sendika ayrımı gözetmeksizin işçilerin birbirlerine güvenini sağlayacak, öz iradesini açığa çıkaracak adımlar atmaktır. Bu yapılmadığı müddetçe belediye patronundan ve bağlı olduğu partinin genel merkezinden iyi niyet beklemek saldırılara doğrudan ve dolaylı ortak olmaya devam etmek demektir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 04 Kasım 2021
  • 17:45

Bakırköy Belediyesi işçileri kendilerine dayatılan kölece çalışma koşulları, baskı, mobbing, işten atma, hak kayıpları vb.nin son bulması için direnişteydiler. Geçtiğimiz hafta ise 360 işçi toplu sözleşmede yaşanan uyuşmazlık nedeniyle greve çıktılar. (Belediye çalışanlarının sayısı greve çıkan işçilerin birkaç katını oluşturuyor.) Kadrolu işçilerin ve belediyede taşeron olan firmaların çalışanı işçiler uzun yıllardır hak mücadelelerini sürdürüyorlar. Belediye patronunun türlü oyunları ve bu oyunların parçası olan sendika bürokratlarının tutumu işçilerin sendikal haklarını kullanmalarının önüne geçiyor. 

Patron Bülent Kerimoğlu ve “iyi niyetli sendikacılar”

Bakırköy Belediyesi patronu, göreve başladığı ilk andan itibaren, taşeron şirketlerde çalışan işçilerin sendikalaşma çabalarını hep saldırıyla karşıladı. 2015 yılında belediye taşeronu Byuaş işçileri Belediye-İş sendikasına üye olduğunda ve çoğunluk sağladıklarında, Belediye Başkanı bölümleri gezerek, işçilerden üye oldukları sendikadan istifa etmelerini ve Genel-İş sendikasına geçmelerini, ancak bu olursa masaya oturacağını tehditvari bir üslupla dile getirdi. Öne çıkan bir grup işçiyi de işten atarak korku atmosferini yaymaya çalıştı. İşçiler Genel-İş’e geçerek çoğunluk sağladıklarında ise belediye patronu bu sefer de Genel-İş’le masaya oturmayacağını deklare etti. Belediye-İş sendikasına geçmeleri yönünde işçiler üzerinde baskı oluşturma yolunu tuttu. Yani Belediye Başkanı, çoğunluk sağlayan sendikaya karşı diğer sendikayı kullanmış, adeta işçilerin aklıyla dalga geçmek anlamına gelen tutumlar takınmış, böylelikle de örgütlenme çalışmalarının sonuçlanmasını engellemiştir. 

Yazık ki her iki sendikanın yöneticileri, Kerimoğlu’nun işçilerin örgütlülüğünü dağıtmak, işçiler arasındaki birliği ve güven ilişkisini zedelemek için hayata geçirdiği saldırıların doğrudan ve dolaylı olarak bir parçası olmuşlardır. Belediye patronunun “rakip” sendikaya yönelik saldırısından (esasında işçilerin örgütlenmesine yönelik saldırısından) kendi adlarına fayda sağlama yolunu seçmişlerdir. Gelinen aşamada belediye patronu bu işten kârlı çıkmış, yarattığı atmosferden de faydalanarak, sendikalı olanlar da dahil işçilerin bir dizi hakkını gasp eden saldırıları rahatından hayata geçirmiştir. 

Kerimoğlu’nun işçilere dönük saldırıları bunlarla da sınırlı değildir. Tehdit, işten atma, hakaret, fiziki şiddet vb. gibi her türlü arsızca tutumları sergilemekten geri durmamıştır. Arsızlıkları ayyuka çıkan Kerimoğlu “sosyal demokrat” ve “emekten yana belediyecilik” anlayışı ile hareket ettiğini söyleyen partisinin ilçe, il, genel merkez yönetimlerince hiçbir yaptırımla karşı karşıya kalmamış, hatta korunup kollanmıştır. Bu gerçeklik düzen partisi olan CHP’nin de gerçekte işçi ve emekçilerden yana hiçbir tutum almadığını, alamayacağını göstermiştir.

“Bakırköy halkının hakkını size yedirmem”

Arsızlıkta sınır tanımayan belediye patronu Kerimoğlu sıkça demagojiye başvurmaktan da geri durmamaktadır. Direnişte olan ve yakın zamanda da greve çıkan belediye çalışanlarına uyguladığı baskının yanı sıra “Bakırköy halkının hakkını size yedirmem” gibi söylemleri de sıkça kullanmaktadır. Asgari ücretin az üstünde, yoksulluk sınırının ise fazlaca altında ücret alan belediye çalışanlarını yüksek maaş almakla itham ederek, halkın hakkını yemekle suçlamaktadır. Pandemi döneminde de benzer gerekçeler ortaya atarak, işçileri tehdit ederek maaş düşürme, yemek ve yol parası gibi ödentileri neredeyse kaldırma türünden uygulamaları devreye sokmuştur. Tehditle birçok işçiye bu haklarından vazgeçtiklerine dair feragatname imzalatmıştır. İşlerini kaybetme korkusu ile birçok işçi bu belgeye imza atmak zorunda kalmıştır. Bununla da yetinmen belediye patronu, yakın zamanda gece yarısı 03.00 gibi alkollü ve sarhoşken belediye önünde nöbet tutan grev gözcülerinin yanına gelerek, tehditler savuracak kadar saldırganlaşmıştır. Yaşananalar direnişteki ve grevdeki işçilerin can güvenliğinin tehdit altında olduğunu göstermektedir.

Asgari ücretin az üstünde ücret alan işçileri halkın hakkını yemekle itham eden Kerimoğlu belediyeye ait ve halkın kullanımına açık bir dizi sosyal tesisi özel kuruluşlara kiraya verme, sosyal alanları ranta açma, etrafındaki sermaye çevrelerine Bakırköy’ün dokusunu bozan inşaat ruhsatları verme vb. gibi bir dizi saldırıyı devreye sokmuştur. Bakırköy halkının eylemli itirazlarına rağmen rant, talan, yağma uygulamalarından vazgeçmemiştir. Kendisinin Bulgaristan vb. kumarhanelerde çekilmiş görüntüleri-fotoğrafları olmasına rağmen arsızca işçileri halkın hakkını yemekle suçlamaktan geri durmamıştır.

HDP’nin elindeki belediyelere keyfi gerekçelerle kayyım atayanlar, Kerimoğlu’nun rant ve talan uygulamalarını görmezden geldikleri gibi, basına yansıyan kumarhane görüntülerini dahi haber atlatma yoluyla gündemden düşürmüşlerdir. Yağma, rant, talan üzerine kurulu sömürü düzeninin has bir temsilcisi olan Kerimoğlu muhalefet ve iktidar tarafından korunmaktadır. Çeşitli vesilelerle tartışmaya açıldığı üzere başta Süleyman Soylu ile olmak üzere bir dizi kirli ilişkisi olduğu da bilinmektedir.

Bakırköy belediye emekçileri kendi birlikleri ile kazanırlar!

Kerimoğlu’nun saldırıları karşısında gereken tutumları almayan sendika (Belediye-İş ve Genel-İş) yönetimleri de bugün açığa çıkan parçalı tablonun sorumlularıdır. Belediye patronu karşısında alınması gereken tutum sendika ayrımı gözetmeksizin işçilerin birbirlerine güvenini sağlayacak, öz iradesini açığa çıkaracak adımlar atmaktır. Bu yapılmadığı müddetçe belediye patronundan ve bağlı olduğu partinin genel merkezinden iyi niyet beklemek saldırılara doğrudan ve dolaylı ortak olmaya devam etmek demektir. 

Belediye-İş ve Genel-İş sendikası üyesi işçiler yaşadıkları sorunlara, birliklerini parçalayan tutumlara, hak kayıplarına, baskıya, mobbinge karşı hiçbir ayrım gözetmeksizin ortak hareket etme yolunu seçmelidirler. Birim birim kendi komitelerini kurmalı ve yaşadıkları sorunlara karşı birlikte hareket etmelidirler. Ancak böylesi adımlar saldırılar karşısında sonuç alıcı bir mücadele verilmesini sağlayabilir. Tabandan birliğini sağlayan, bu sayede saldırıları püskürten işçiler, hangi sendikaya üye olurlarsa olsunlar, bir avuç sendika bürokratının her türlü oyununu bozabilir, üye oldukları sendikayı gerçek bir işçi örgütüne çevirebilirler. Son 6 yılın deneyimleri Bakırköy Belediyesi işçilerine başka bir seçenekleri olmadığını gösteren deneyimlerle doludur.

E. Duman

İLİŞKİLİ HABERLER