Bakırköy Belediyesi’nin işçi düşmanı politikaları hayata geçirme çabasına karşılık belediyede çalışan işçi ve memurların hak mücadelesi de genişliyor. Belediyenin hemen hemen tüm çalışma alanlarında oluşan huzursuzluk, işçileri örgütlenmeye, sendikalaşmaya yöneltiyor. “Sosyal demokrat” kimliğin altına gizlenen belediye yönetiminin, örgütlü mücadeleye olan tahammülsüzlüğü ise gün geçtikçe artıyor.
Geçtiğimiz dönemlerde özellikle Atatürk Spor ve Yaşam Köyü işçilerinin sendikalaşma ve toplu sözleşme sürecinde, sendika genel başkanının gece vakti belediye başkanı ile yaptığı kirli pazarlıkların sonucunda işçilerin direnişi sonlandırılmıştı. Sözleşme sürecini tıkayan, işçilerin taleplerini kabul etmeyen, işçilerin toplantılarını basan yönetim, akabinde sosyal demokrat kimliği temize çıkarma telaşı içine düşmüştü. Bu uğurda, işçilerin yaptığı basın açıklamalarına katılarak, çadırlarına giderek “emekten yana” olduğunu yansıtmaya çalışmıştı. Sonrasında öncü işçilerin bir kısmı başka müdürlüklere sürgün edilmiş, işçiler arasında sendikal örgütlülüğe olan güven azalmış, birçok işçi sendikadan istifa etmişti.
Örgütlülüğün kırılmasıyla birlikte işçilerin üzerindeki baskılar artarken, sendikalaşan işçilerin mobbinge uğraması, işten atmalar, sürgünler Bakırköy Belediyesi’nde rutin bir hal aldı.
Belediye provokasyonu ve sendika bürokrasisi bir arada
Bunun son örneği ise 530 sözleşmeli işçi adına oturulan sözleşme masasında anlaşmazlık zaptının tutulması üzerine yaşandı. Taleplerinin kabul edilmemesi, Belediye-İş Sendikası 2 No’lu Şube’de örgütlü işçilerin grev kararı almasına yol açtı. Grev kararının duyurulacağı eylem öncesinde meydanda toplanan işçilerin yanına gelen belediye başkanı, “sol, sosyal demokrat bir kimliğe sahip bir partinin belediye başkanı olarak işçilerin hak alma mücadelesinin yanında olduğunu, sonuna kadar destek vereceğini” ilan etti. İşçilerin, başkanın açıklamalarına tepkisi gecikmedi. “Direne direne kazanacağız!” diye slogan atan işçiler bu kez de sendika başkanı tarafından “Haddinizi bilin!” denilerek susturulmaya çalışıldı. Belediye başkanına tepki gösteren işçilerin sendika başkanı tarafından susturulmak istenmesi, işçiler karşısında esip gürleyen, patronun karşısında ise işçileri küçük düşüren davranışlar sergileyen sendika bürokratlarına özgü kimliğin dışavurumu oldu.
Sendika yönetimi, bünyesinde gerçekleşen her örgütlenme mücadelesini engellemeye çalışan, örgütlenen işçileri işten atan, sözleşme masasında işçilerin asgari taleplerini dahi kabul etmeyen bir belediye yönetiminden umudunu hiç kesmiyor. Ya da uzlaşmacı anlayışı yüzünden her seferinde patrona boyun eğiyor. Sendika genel başkanı tarafından dahi dikkate alınmayan böyle bir sendika yönetiminin, belediye başkanına cevap vereceği yerde, işçilere “haddinizi bilin, ne de olsa belediye başkanımız” demesi korkularına işaret ediyor. Bakırköy’deki geçmiş direnişlerden akıllarda kalan bir slogan olan “İşimiz, aşımız ya da başımız!” netliğiyle hareket eden, onurlu bir mücadelenin sergilendiği bir alanda, işçilerle alay eden belediye başkanının provokatif sözlerine, işçilerin “Direne direne kazanacağız!” sloganından daha önemliymiş gibi değer biçenler, hem koltuklarını kaybetmek istemiyorlar, hem de emek düşmanı politikalara suç ortaklığı yapmış oluyorlar.
Grev sona erdi
İlerleyen günlerde grevin bitirilmesi için yapılan görüşmelerde belediye yönetimi tarafından dayatılan ek protokolde yer alan Tiyatro Müdürlüğü’ne bağlı işçilerin sözleşme dışı bırakılmak istenmesinin, işçiler tarafından kabul edilmemesi üzerine grev devam etmişti. Grevin 5. günü yapılan 2. görüşmede sağlanan anlaşma ile sözleşme imzalanmış oldu. Sözleşmenin 1. yılında ücretlere ve sosyal haklara yüzde 8 zam yapılacak. 2. yılda ücretlere ve sosyal haklara yüzde 7 zam olacak. Kadrolu işçilere 155 TL taban ücret, 0,25 kuruş kıdem verilecek. Tiyatro Müdürlüğü’ndeki işçilere 90 TL taban, her ay 100 TL sosyal yardım, 1 Mayıs’ta 570 TL ikramiye, Kurban ve Ramazan bayramlarında 500 TL ikramiye ve 22 Kasım’da 15 günlük ikramiye verilecek.
İzlenecek yol işçilerin birliğinden geçiyor
Siyasi kimliği üzerinden demagoji yaparak işçileri bölmeye çalışan, fakat açık patron kimliğiyle hareket etmekten de vazgeçmeyen belediye yönetimine karşı işçilerin birliği, kazanmanın asgari koşuludur. Birçok deneyime sahip Bakırköy Belediyesi işçileri, yeni bir oyuna gelmemek için örgütlü birliklerini kıskançlıkla korumak zorundadırlar. Grevlerin ve direnişlerin işçinin istediği gibi bağıtlanması, işçilerin söz-yetki-karar süreçlerinin tümünde taban örgütlenmesi ve temsilcileriyle yer almasıyla mümkündür. İşçiler ayrıca belediyenin ikiyüzlüce tutumunu bir an olsun unutmadan, sendikanın işçiden yana tutum sergilemesini de ancak taban örgütlenmesine dayalı mücadeleyle sağlayabilirler.
Grev önemli bir adımdır, hakkını vermek gerekir. Yalnız, sergilenecek direnişlerde işçilerin ipleri kendi elinde tutması süreçlerin kazanımla sonuçlanmasını sağlayacaktır. Aksi takdirde bugünkü işçi düşmanı belediye ve icazetçi sendikal bürokrasi tablosuna boyun eğmek zorunda kalacak ve bu da ister istemez yenilgiyi getirecektir.
Küçükçekmece’den sınıf devrimcileri