Sömürenler ile sömürülenlerin tarih sahnesine çıktığı günden bugüne toplumların isimleri değişse de, kadınların ezilen cins olarak ikinci plana itilmesi değişmedi. Ta ki bundan 100 yıl önce, Rusya topraklarındaki işçiler, köylüler ve yoksullar sömürü çarklarını kırıp, sömürenlerin iktidarını devirene dek... Yeni işçi-emekçi iktidarının attığı ilk adımlardan birisi kadının özgürleşmesi doğrultusunda alınan önlemler oldu. Toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliği hedefiyle hareket edilerek, hukuk, eğitim, siyaset vb. alanlarda önemli kararlar alındı ve bunlar kararlılıkla hayata geçirildi.
100. yılında Ekim Devrimi, toplumun tüm sömürülen kesimlerini olduğu gibi emekçi kadınları da baskıya, sömürüye ve eşitsizliğe karşı mücadeleye çağırıyor.
Bu çağrı en az yüz yıl öncesi kadar günceldir. Çünkü, kadınların üretimde yer almasını, çalışma yaşamına girmesini engelleyen gerici-kısıtlayıcı bakış açısı kapitalizmde bakidir. Çünkü, kadınların sorumluluğu adı altında ev işlerinin, yemek yapımının, çocuk ve yaşlı bakımının kadınların üzerine yıkılması bakidir. Çünkü, işçi sınıfı olarak emeğimizin karşılığını alamadığımız gibi kadın işçiler olarak aynı işi yaptığımız erkek işçi kardeşlerimizden daha düşük ücret almamız bakidir. Çünkü, adı sözleşmeli, taşeron, parça başı, kiralık işçilik olarak değişse de kapitalizmde güvencesizlik bakidir. Çünkü, kriz derinleştiğinde işten çıkartılanların önce kadınlar olması bakidir. Çünkü, kapitalizmde patronların saltanatı, işçi ve emekçilerin sömürüsü bakidir.
Sömürenlerin “toplumsal cinsiyet eşitliği” maskesi
Koçlar, Sabancılar ve diğer kapitalistler, “toplumsal cinsiyet eşitliği” istediklerini dile getiriyor ve çalışanlarına dönük bu yönlü eğitimler yapıyorlar. Tüm bunları neden istediklerini açıklıkla da söylüyorlar. Diyorlar ki, kadınların iş gücüne daha fazla katılması “ülkenin kalkınmasını” sağlayacaktır. Ülkenin kalkınması demek onlar için daha fazla kâr demektir, daha fazla kâr ise daha yoğun sömürü demektir. Aynı zamanda kadınların “sabırlı ve tasarruflu” olması da kapitalist patronlar tarafından kadınların mavi ve beyaz yakalı çalışan olarak tercih edilmesinin nedenleri olarak sıralanmaktadır.
Bir kez daha görülüyor ki, kapitalist düzende sermaye sınıfının “toplumsal cinsiyet eşitliği” çabası, daha fazla üretim daha az maliyet denklemini daha iyi işletebilmek içindir.
Kadınların eşit bir şekilde toplumsal yaşamın her alanında yerini alabilmesi ancak sömürü düzeninin ortadan kalkmasıyla; insan, toplum ve doğanın ihtiyaçlarını esas alan, üretenlerin yönettiği bir toplumsal düzenle mümkündür.
Ücretli kölelik düzenini yıkalım, sömürüyü ortadan kaldıralım!
Artı-değer sömürüsüne dayalı mevcut sistemin ortadan kalkarak, işçi ve emekçilerin iktidarı demek olan sosyalizmin kurulması, kadın işçilerin haklarının güvence altına alınmasıdır. Kadınların özgürleşerek üretime ve toplumsal yaşama katılmaları yönünde planlamaların yapılmasıdır.
100 yıl önce Ekim Devrimi gerçekleştikten hemen sonra kadınların üretimde yer almaları için her türlü önlem alındı. Kısa zamanda kadınların üretime katılım oranları yükseldi. 1917 yılında tarım dışında istihdam edilen kadın sayısı 2 milyon 300 bin iken, 1940 yılına gelindiğinde bu sayı 11 milyonu geçmişti. Üretimde daha kolay yer alabilmeleri için kadınların okur-yazar olmaları sağlanırken, bir yandan da meslek edindirme kursları ile vasıflı iş gücü haline gelebilmeleri imkanı sunuldu.
Ekim Devrimi’nin hemen ardından, birçoğu dünyada ilk olan, kadın işçiler açısından kazanılan bazı haklar ise şöyle:
* 8 saatlik iş günü ve “eşit işe eşit ücret” hakkı elde edildi.
* Kadınlar doğum öncesi ve sonrası toplam 16 hafta ücretli izin hakkına sahip oldu.
* Sağlıklı çalışma ortamı güvence altına alındı ve anne sağlığı için özel düzenlemeler yapıldı.
* Hamile kadınlar, sağlıklarına zarar vermeyen hafif işlerde çalıştırıldı. Gece çalışması ya da fazla mesai yapmaları yasaklandı.
* Emzirme odaları ve dinlenme odaları yapıldı.
* Yemek saatleri dışında 3,5 saatlik emzirme izni verildi.
* Devlet sigorta fonu tarafından işçi kadınlara bebek giyeceği ve maması almaları için doğum ödeneği ayrıldı.
* Tüm doğum izni boyunca ücretleri tam olarak ödendi.
Yüzyılın çağrısı diyor ki, kazanılmış haklarımızı koruyalım, haklarımızı genişletelim ve sömürü düzenine karşı mücadeleyi güçlendirelim!