AKP-MHP iktidarı muhalif kesimlere yönelik saldırılarına hız kesmeden devam ediyor. Diğer yandan her tarafından çatırdayan tek adam rejimini sağlamlaştırmak için yeni düzenlemeleri gündeme getiriyor. 1 Eylül’de gerçekleşen Adli Yıl Açılış Töreni de adeta AKP-MHP iktidarının hukuk alanındaki saldırılarını kamuoyuna ilan ettiği şekilde gerçekleşti. Basında daha çok Erdoğan’ın devrimci avukatlara, barolara yönelik saldırgan tutumu öne çıktı. Ancak Erdoğan’ın törende tek adam rejiminin hukuk alanına yönelik politikalarına dair gözden kaçırılmaması gereken pek çok açıklama da yapıldı.
Erdoğan avukatlara yönelik tehditlere devam ediyor
Saray’da gerçekleşen açılış törenine uzun süredir iktidarın hedefinde olan barolar davet edilmedi. Erdoğan da yaptığı konuşmada barolara saldırmaktan geri durmadı. Erdoğan törende gerçekleştirdiği konuşmasına Kur’an’dan alıntılar yapıp adalete dair hamasi laflar ederek başladı. “Halen çalışmaları süren insan hakları eylem planını bu yıl içinde neticelendirmek istiyoruz. Hukuk devleti niteliğimizi güçlendirecek bu planın hayata geçmesiyle ülke içinde ve uluslararası alanda maruz kaldığımız pek çok sıkıntıyı da çözeceğimize inanıyorum.” diyerek, hukuk alanında gerçekleştirdikleri dönüşümlere devam edileceğini ifade etti. Ancak Erdoğan’ın konuşmasının temel gündemini, genel söyleminde barolara, daha özelde ise devrimci-ilerici avukatlara yönelik tehditler oluşturdu.
“İnşallah önümüzdeki dönemde avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız.” diyen Erdoğan, devrimci avukatları hedefe çakmaktan geri durmadı. Devrimci avukatları “meslekten men etme”yle tehdit etti. Tüm bu tehditlerin ardında AKP şefinin devrimci avukat Ebru Timtik şahsında tüm devrimcilere duyduğu kin ve toplumsal muhalefeti kontrol altına almak, sindirmek için gerçekleştirilen saldırı politikaları olduğu açıktır.
Çoklu baro tartışmalarının başladığı dönemde olduğu gibi avukatlar hala Erdoğan’ın saldırganlığından paylarına düşeni almaktadırlar. Erdoğan gerçekleştirdiği konuşmada, uzun süredir gündemlerinde olan ve çoklu baro uygulamasıyla yöneldikleri hedefe ulaşmanın, yani muhalif baroların tamamen kontrol altına alınması politikasının adımlarını hızlandıracaklarına işaret etmektedir. Buna paralel olarak devrimci-ilerici güçlerin, işçilerin davalarına bakan avukatları bir KHK’yla meslekten men etmenin önünü açmak için gerekli düzenlemelerin yapılması mesajı verilmiştir.
“Yerli ve milli yargı”yla hedeflenen rejimin bekasıdır
Açılış töreninde Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca da gerçekleştirdiği konuşmada saray rejiminin hukukunu kalıcılaştırmak için gerekli adımların atılacağını vurguladı. “Yerli ve milli yargı” için çalışmaları sürdürdüklerini ifade etti. Yargının Batı etkisinden kurtularak millileştirilmesinden kastedilen, tek adam rejiminin bekası için saray hukukunun güçlendirilmesidir.
Akarca, konuşmasında sözde bağımsız yargının sağlanması için basını ve sosyal medyayı hedef göstermekten de geri durmadı. Akarca’nın “Güçlü devlet, sivil çözümleri teşvik eden devlettir. Yargı kalitesini arttırmak için arabuluculuk ve uzlaşma gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının daha etkin hale getirilmesine yönelik çalışmaları memnuniyetle karşıladığımızı belirtmek isterim.” sözleri ise, yargının işlevsizleştirilerek işçi ve emekçiler için hak gasplarına sebep olan uygulamaların artarak devam edeceğinin ifadesi oldu.
Adli yıl açılış töreninin hemen ardından AİHM Başkanı Robert Ragnar Spano’nun Türkiye’ye gelmesi, İstanbul Üniversitesi’nden fahri doktora ünvanı alması da çok konuşuldu. Spano’nun AİHM’nin bağımsız olması gerekçesiyle muhalif kesimlerle görüşmeyi reddetmesi ancak Mardin’de AKP Kadın Kolları Mardin İl Başkanlığı’nı ziyaret etmesi ise büyük tepki topladı.
Adli Yıl Açılış Töreni ve hemen ardından gerçekleşen Spano ziyareti AKP-MHP iktidarının burjuva hukukunu dahi tamamen ayaklar altına alan ve tek adamın keyfiyetine dayanan “saray hukuku”nu kalıcılaştırmak için çalışmalarını sürdürdüklerini göstermektedir. Bu keyfiyete direnen barolar ve adil yargılanma talebiyle açlık grevine başlayan devrimci avukatlarla onlara sahip çıkan avukatlar da bu sebeple özel olarak hedef alınmakta, sesleri kesilmeye çalışılmaktadır.
Hukuk alanına yönelik bu saldırılar tek adam rejiminin saldırılarının bir parçası olarak görülmelidir. Devrimci-ilerici avukatların verdiği mücadele ise AKP-MHP iktidarının gerici-baskıcı politikalarından rahatsız olan, başta devrimci-ilerici güçler olmak üzere geniş kesimlerce desteklenmelidir.