AKP şefi Tayyip Erdoğan ve müritleri, aylardan beri Suudi Arabistan’ı ziyaret edip Suudi Kralı’nın eteklerini öpmek için fırsat kolluyorlardı. Ancak fiili kral kabul edilen veliaht prens Muhammet bin Selman (MbS), uzun süre nazlandı. AKP şefinin kıvama geldiğine karar vermiş olmalı ki, “hadi artık gelebilirsin” mesajını iletti.
Suudi asıllı İhvancı (Müslüman Kardeşler) gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı vahşi biçimde öldürtmesinden dolayı Arap medyasında “testereci” diye anılan MbS’nin ‘hadi gel’ demesiyle heyecanlanan AKP şefi saray rejiminin önde gelen isimlerini uçağa doldurup Suudi Arabistan’a uçtu. Hulusi Akar, Fahrettin Altun, İbrahim Kalın, Binali Yıldırım, Bekir Bozdağ, MİT şefi Hakan Fidan ve diğerleri cümbür-cemaat ‘testereci’ MbS’nin huzuruna çıkma “şerefine” nail oldu.
“Testereci”yle sıcak kucaklaşma
Suriye’yi yıkma savaşında suç ortaklığı yapan Suudi Arabistan’la AKP rejiminin ilişkisi 2016’dan itibaren bozulmaya başladı. Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği yayılmacı politikanın Suudi Kralı’nda yarattığı tedirginlik, Katar rejimi ile Körfez Şeyhleri arasında yaşanan gerilimde Türk ordusunun devreye girip Doha’da üs kurması, AKP-MHP rejiminin İhvancılara ‘liderlik’ etme hevesleri, Suudili gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesi gibi etkenlerden dolayı gerilim tırmandı.
İlişkiler iyi iken Ocak 2015’te 90 yaşında hayatını kaybeden Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz El Suud için AKP rejimi yas ilan etmişti. Emperyalist/siyonist güçlerin yönlendirmesiyle Yemen’e vahşi bir saldırı başlatan Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri ikilisine saray rejimi destek verdi. Tayyip Erdoğan, Ortadoğu ile ilgili her konuşmasında Suudi rejimini öve öve bitirmezdi. Ancak İstanbul’u İhvancıların üssü haline getiren saray rejimi ile Suudi Arabistan ilişkilerinin eskisi gibi devam etmesi mümkün değildi. Zira Suudi rejimi İhvancıları ‘terör örgütleri’ listesine almıştı. Buna Katar’ı korumak için Türk ordusunun devreye girmesi eklenince MbS ve onun güdümünde olan Suudi medyasının üslubu Türkiye’ye karşı sertleşti. AKP-MHP rejimi açısından ise, Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul büyükelçiliğinde Kaşıkçı öldürülmesi gerilimi doruğa çıkaran olay oldu.
AKP şefi cinayetle ilgili Washington Post’ta makale bile yazdı.
“15 kişilik infaz timini kim gönderdi. Kaşıkçı’nın cesedini kim parçaladı?” diye sordu ve bunu yapanın “devlet içinde paralel bir yapı”, yani MsB tarafından organize edildiğini söyledi. AKP şefi, “bu millet enayi değildir” diyerek MsB’nin katil olduğunu ilan etmiş, ellerinde ses kayıtları olduğunu dünyaya ilan etmiş, “hesap sormasını biliriz” türü laflar etmişti. Bu kadar keskin laflar eden “dünya lideri”, bir şey olmamış gibi “testereci” MbS’nin ayağına gitti, kameralara poz vererek onunla kucaklaştı. Bu kadar riyakarlık bu kadar düşkünlük burjuva politikacılar için dahi abes sayılıyor.
İflas etmiş rejimin gardı düşmüş “İslam dünyası lideri”
Etrafa saldıran, ahkam kesen, bağırıp çağıran, özellikle iç politikada prim yapar diyerek burjuva diplomatik üslubu ayaklar altına alan Erdoğan, ciddi bir beka sorunuyla karşı karşıya kalınca, 180 derece dönüşler yapmaya başladı. İnsani/ahlaki bir değer ya da ilke tanımayan “dünya lideri”, yakın zamana kadar etmedik laf bırakmadığı kişilerin peşine adamlar takarak onlarla tekrar anlaşmanın yollarını aramaya başladı. Bu bağlamda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve siyonist İsrail rejimleriyle yeniden ‘hararetli’ ilişkiler kuran AKP-MHP rejimi, Suudilerin ‘hadi gel’ demelerini çok beklediler.
Ortaçağ artığı rejim nihayet ‘hadi gel’ dedi ama AKP şefini aşağılayan analizler, “biz davet etmedik” başlıklı haberler, “bizim değil, onun bize ihtiyacı var” yorumları, Tayyip Erdoğan’ı başında Osmanlı fesiyle uzun sakallı bir dilenci olarak gösterene karikatürler… Tüm bunları yaptırtan “testereci” MbS, “İslam dünyası lideri havalarını bırak” mesajlarını küstahça bir üslupla verdi. Türkiye’ye dönüşünde ise, heyeti uğurlayan yetkili Riyad vali yardımcısı oldu. Ki bu muamele alenen aşılama olarak değerlendiriliyor. Kısacası mafyatik rejimin kendisinden para beklediğini bilen MbS’nin, Erdoğan’ın “karizmasını çizmek” için özel bir hazırlık yaptığı gözlendi.
Mafyatik rejimin şeflerinin “Umre seremonisi” rezaleti
Saray rejiminin heyeti Suudi Arabistan gezisini şeker bayramı öncesine denk getirdi. Kabe’ye doluşan AKP şefi ve müritleri, Umre görüntülerini yandaş medya üzerinden servis ederek din istismarını kepazelik noktasına vardırdılar.
Umreci grup, İslam inancının en kutsal mekanı kabul edilen Kabe’de bile silahlı asker/polis kordonu içine alınmış bir şekilde yarı çıplak bir halde görüntü vererek seçim propagandası yapmaya çalıştı. Görüntülerin mafyatik rejime siyasi bir getirisi olup olmayacağı belli değil, ancak din istismarında bütün ölçülerin alt-üst edilmesi farklı çevreler tarafından utanç verici bir kepazelik olarak değerlendirildi.
AKP-MHP rejimi Suudiler’den beklediği parayı alabilecek mi, belli değil. Ancak bu ziyaretten yansıyanlar, kokuşmuş mafyatik rejimin Ortaçağ artığı krallar tarafından aşağılanmayı sineye çekecek derecede düşkünleştiğini gözler önüne serdi.