Türkiye’yi ziyaret eden Suudi Arabistan’ın veliaht prensi ve fiili kralı Muhammed bin Selman’a (MbS) Ankara’daki 1200 odalı sarayda şaşalı bir karşılama töreni düzenlendi. Taraflar arasında yıllarca süre kavga, bir süre önce Erdoğan’ın kendini Suudi Arabistan’a davet ettirmesiyle yumuşama sürecine girmişti. İflas etmiş saray rejiminin kaymak tabakası MbS’nin Ankara’ya gelmesini dört gözler bekliyorlardı. Şimdilik muratlarına ermiş görünüyorlar.
Uzun süre yalvardıktan sonra Riyad’a gitmeye muvaffak olan Tayyip Erdoğan, bu ‘kazanımı’ 180 derece dönüş yaparak elde edebildi. Zira Suudi rejiminin bölgesel politikasında kayda değer bir değişiklik görülmedi. Hamilik yaptığı İhvancıların (Müslüman Kardeşler) hareket alanını sınırlayan, İstanbul’dan yaptıkları TV yayınlarının içeriğine müdahale eden saray rejimi, bazı Hamas mensuplarını ise sınırdışı etmişti. Bu ve benzer adımlar, MbS ve onun gibileri memnun etmek için yapıldı. Zira iflas eden saray rejiminin ayakta tutulması için AKP şefine para lazım. Körfez’in kral, emir ve şeyhlerinde ise petro-dolar çok. ‘Dünya lideri’ havalarına bürünen Erdoğan’ın alçaltıcı bir şekilde Körfez zenginleri önünde diz çökmesi bundandır.
***
Tayyip Erdoğan’a Suudi Arabistan kapılarını açan esas şey, Adnan Kaşıkçı cinayeti dosyasını MbS’ye teslim etmesidir. İstanbul’da yürütülen soruşturma durdurulmuş, adam işlettirdiği vahşi cinayete dair delilleri ele geçirmenin rahatlığıyla krallar gibi karşılandığı Ankara’daki saraya gelmiştir. Saray rejiminin MbS’ye hazırladığı bir başka ‘sürpriz’ ise, Kaşıkçı soruşturmasının kapatılmasına şerh koyan yargıcı İstanbul’da Maraş’a sürülmesi oldu.
MbS ile hararetli bir şekilde kucaklaşan AKP şefi, Kaşıkçı cinayeti konusunda iddialı laflar etmiş, şimdi kucakladığı adamın cinayete azmettiren kişi olduğunu söylemiş (ki öyledir) ve ‘şehit’ ilan ettiği Adnan Kaşıkçı’yı öldürenlerden hesap soracağını iddia etmişti. Washington Post gazetesinde makale yayınlatarak MbS’yi ABD’ye şikayet edecek noktaya vardıran Erdoğan, şimdi ise hiçbir şey olmamış gibi adamın etekleri önünde eğilmiştir. Oysa kral gibi karşıladığı kişi, Kaşıkçı’yı öldürtüş biçiminden dolayı Arap medyasında ‘testereci’ diye anılmaktadır.
***
Her konuda gerçekleri tersyüz eden saray beslemesi medya, MbS ziyareti konusunda da aynısını yaptı. Olayı öyle bir şekilde yansıtıyorlar ki, sanki 180 derece dönen Erdoğan değil MbS’dir. Saraydaki büyük şefleri Körfez kralları karşısında 180 derece dönüş yaparken, saray beslemesi medya da gerçeklerin 180 derece zıddını haber diye piyasaya sürüyor. Büyük şefle beslediği medya mensuplarının riyakarlık ve düşkünlükte uyum içinde olmaları eşyanın tabiatına uygundur.
AKP-MHP rejimi, MbS ile yapılan anlaşmalara bağlı olarak Suudi Arabistan’la ilişkilerin geliştirilmesinden belli bir kazanç sağlamayı hedefliyor. Öte yandan saray rejiminin içinde bulunduğu derin krizin farkında olan MbS ise, bunu siyasi ve ekonomik fırsatlar sunan bir durum olarak değerlendiriyor. Muhammed bin Selman'ın en önemli siyasi kazancı ise, İstanbul’da görülen Adnan Kaşıkçı davasının kapatılması ve cinayet dosyasının kendisine teslim edilmiş olmasıdır.
Karşılıklı ziyaretleri, bölgedeki Amerikancı rejimler arasında bir yakınlaşma eğilimi olarak değerlendirmek de mümkün. Zira Biden yönetimi bu rejimler arasındaki sorunların aşılmasını ve ABD emperyalizminin bölgesel politikalarına uygun bir şekilde ortak hareket etmelerini istiyor. Biden’in temmuz ayı ortalarında Ortadoğu gezisine çıkacak olmasının temel nedenlerinden bir de bu planı uygulamak için zemin hazırlamaktır.
Karşılıklı ziyaretler ve yayınlanan ortak açıklamalar, bu gerici rejimler arasındaki sorunların tamamen aşıldığı anlamına gelmiyor. Buna rağmen kesişen sefil çıkarları onları riyakarca da olsa sıcak kucaklaşmalar yapmaya itiyor.