Toplumsal meşruiyetini ve kitle desteğini yitiren dinci-faşist rejimin olağan bir seçimi kazanma imkânlarını yitirdiği için, hile, zorbalık, hırsızlık gibi yöntemlerle seçimleri kazanma hesapları yapıyor. Bu bağlamda yeni bir seçim sistemi için yasa tasarısı da hazırlamış bulunuyor.
TBMM Anayasa Komisyonu’nda kabul edilen teklife göre değişiklikler şu şekilde:
* Seçimlerde yüzde 10 olarak uygulanan baraj yüzde 7’ye indirilecek.
* İttifakın aldığı oy toplamı ülke barajını geçtiği takdirde, seçim çevrelerinde milletvekili hesabı ve dağılımı, ittifak içinde yer alan her bir partinin o seçim çevresinde almış olduğu oy sayısı dikkate alınarak yapılacak.
* İttifakı oluşturan siyasi partilerin her birinin çıkaracağı milletvekili sayısı, her seçim bölgesinde ittifak içinde elde ettiği oy sayısı esas alınarak (“D'Hondt sistemi”) belirlenecek.
* Seçime katılma yeterliliği elde eden parti, Siyasi Partiler Kanunu'nda öngörülen ve parti tüzüğünde belirtilen süreler içerisinde ilçe, il ve büyük kongrelerini üst üste iki defa ihmal etmemiş olma koşuluyla seçime katılabilecek. Salt TBMM'de grup kurmuş olmak, seçime katılabilme şartlarından biri olamayacak.
2018’de seçim bölgelerinde milletvekillerinin dağılımı tek tek partilerin aldığı oylara göre değil, ittifakların aldıkları oylara göre gerçekleştiriliyordu. Şimdi yapılan değişiklikle ise partilerin aldıkları oylara göre dağılım yapılacak. Seçimle ittifakla girebilecekler yüzde 7 barajına takılmamış olacaklar.
Seçim kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi AKP-MHP iktidarı açısından iktidarda kalmanın hazırlıklarını içeriyor. “Temsilde adalet ve yönetimde istikrar” demagojisi ile değişikliğe ilişkin şunlar söyleniyor:
“Temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerinin, amaç itibariyle birbirleriyle farklılık arz ettiği bilinmektedir. Bazı seçim sistemleri temsilde adalete ağırlık verirken, bazı sistemler yönetimde istikrarı ön planda tutmaktadır. (…) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetimde istikrar büyük ölçüde sağlanmıştır.”
AKP tek adam rejimini inşa edebilmek için MHP ile birlikte parlamentoyu devre dışı bırakmıştı. O dönem yapılan değişiklikle siyasi partiler arasında “ittifaklar” öne çıkarılmış ve HDP’nin devre dışı bırakılması hesaplanmıştı. Şimdi öne sürülen değişikliklerde ise ittifaklar geri plana itiliyor.
***
Her seçim dönemi yaklaştığında, toplumsal desteğini yitiren partiler seçim sistemi ile oynama yolunu tutuyorlar. Türkiye’nin siyasi tarihinde “tercihli oy”, “yerel seçim barajları” bu değişikliklerden birkaç tanesi.
Mevcut seçim sistemine dönük değişikliklere dair yapılan yorumlar seçim sisteminin “demokratik” olduğu varsayımı üzerine oturuyor. Ya da iktidarın kendi ihtiyaçları doğrultusunda başvurduğu barajın indirilme hamlesi “ilerleme” olarak değerlendirilebiliyor. Oysa atılan her adım dinci-faşist iktidarı ayakta tutabilmek içindir. Toplumsal desteklerindeki erimeyi gizlemek için seçim kurullarını ve kütüklerini değiştirecek denli pervasız adımlar atmaktadırlar.
Ayaklarının altındaki toprağın her geçen gün daha fazla kaydığını gören dinci-faşist gericilik, ömrünü uzatabilmek için her türlü kirli yol ve yöntemi deneyecektir.
AKP iktidarının seçim matematiğinin, tek adam rejiminin dayatmalarının, zorbalığın, hilelerin ve hırsızlığın karşısında durmanın tek yolu, işçi ve emekçilerin örgütlü bir şekilde mücadele alanlarına çıkmasıdır. Halkın iradesinin gerçekten yansıyacağı yer bu kokuşmuş düzene karşı mücadele alanlarıdır.