Saray rejimi Kızılay’ı bir suç çetesine teslim etmiş

Kızılay’ın deprem sonrasındaki icraatları, Saray rejiminin tepeden tırnağa çeteleştiğini, insanları ölüme sürüklemek pahasına da olsa rant devşirmekten vazgeçmediğini gözler önüne seriyor. Bu ağır suçlar emekçilere karşı işlenmiştir. Hesabını da işçiler ve emekçiler örgütlü mücadeleyi yükselterek sormalıdır!

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 12 Mart 2023
  • 15:00

AKP-MHP iktidarının sergilediği beceriksizlik, ihmalkarlık, vurdumduymazlık sonucunda on binlerce insan hayatını kaybetti. Ranta dayalı imar politikasının yarattığı yıkım, insan hayatını hiçe sayarak büyük vurgunlar yapmak, depremden sonra halkı ölümle baş başa bırakmak gibi icraatlara imza atan bu iktidarın, deprem anında ve sonrasında da aynı zihniyetle iş yapmaya devam ettiğini gösteren yeni kanıtlar ortaya çıkıyor.

Murat Ağırel’in 9-10 Mart tarihli Cumhuriyet gazetesinde belgelere dayanarak hazırladığı haberlerde, Kızılay’ın Saray rejimi tarafından atanan bir caniler şebekesi tarafından yönetildiğini gözler önüne seriyor. Bu kurumun depremin üçüncü gününde AHBAP’a, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, Türk Eczacılar Birliği’ne (TEB) çadır sattığı, bağışlanan kıyafetleri ve konserveleri satarak rant elde ettiği daha önce yine Ağırel tarafından ortaya çıkarılmıştı. Son iki günde yayınlanan haberler ise, depremzedelere yapılan bağışların bir kısmının da aynı çete tarafından gasp edildiğini gözler önüne seriyor. Üstelik bu vurgunda Kızılhaç’ın Türkiye’deki yöneticilerinin de suç ortaklığı yaptığı gözler önüne seriliyor. Kızılay’ı bir vurgun ve talan kurumuna çeviren Saray rejiminin görevlileri, Kızılhaç’ı da kendi bataklıklarına çekmeyi başarmış görünüyorlar.

Depremzedeler soğukta donarken battaniye paralarını iç etmişler

Saray rejiminin Kızılay’ın başına atadığı görevlilerin gözünü rant o kadar bürümüş ki, depremzedeler soğukta donup ölürken bile, battaniye dağıtmak için bağışlanan 3,5 milyon Euro’yu kasalarında bekletmişler. İmam hatip ya da ilahiyat mezunu olmakla övünen bu zevatın rant için depremzedeleri ölüme terk edecek kadar gözü dönmüş olması, büyük bir şaşkınlıkla karşılandı. Oysa kapitalizm bataklığı ile dinci-ırkçı AKP-MHP zihniyeti böyle bir hilkat garibesi güruh yaratmış. O kadar pişkinler ki, halen de makam koltuklarında oturuyorlar. Bu kadar ağır suçların vebali altında iken bile pişkin pişkin açıklamalar yapabilmek, böylelerinin, “insanlığın binlerce yılda biriktirdiği insani ve moral değerlerden tamamen yoksun bir tür” oluşturduğunu gözler önüne seriyor.

Depremzedelerin bu güruhun umurunda bile olmadığı haberdeki şu ifadelerden de anlaşılıyor:

“Mesela federasyona (*) bir yardım geliyor. Bu da 3,5 milyon Avro tutarında battaniye yardımı. Soğuk iklim koşulları için önem sıralamasında en önemli ihtiyaçlardan biri. Federasyona gelen bu yardım ne yapılıyor? Bekletiliyor efendim. Yazımı yazarken halen bekletiliyordu…Liyakatsiz kadroları ve deprem sonrasında çadır satışıyla gündeme gelen kuruma acil ihtiyaç olarak yollanan 3,5 milyon Avroluk battaniye parasının nerede olduğu bilinmiyor…”

Haberin yayınlanmasından sonra açıklama yapan Kızılhaç, 3,5 milyon Euro’luk battaniye parasını inkar etti. Ancak suçun belgesini yayınlayan Ağırel, Kızılhaç’ın da Saray rejimiyle suç ortaklığı yaptığını ispatladı.

“Çin’den iletilen 20 bin çadır nerede?”

Haberde çarpıcı olan bir diğer bilgi ise, Çin’in gönderdiği 20 bin çadırın nerede olduğunun bilinmemesi. Ağırel’in telefonla aradığı Kızılay yöneticileri karşılık vermekten kaçıyorlar. Belli ki, haberin ortaya çıkmasıyla suçüstü yakalanma talaşına düşmüşler. Aksi olsaydı açıklama yapar, ağır suç işlediklerini ortaya koyan haberlerin doğru olmadığını ispatlarlardı. Kaçıyorlar çünkü insanlığa karşı işledikleri suçlarından biri daha ortaya çıkmış.

Haberde şu bilgiler de yer alıyor:

“Bunların dışında mesela Çin, 20 bin çadır göndermiş. Fransa, İspanya çadır göndermiş. Çin’den gelen çadırlar ne oldu. Ben akıbetine ulaşamadım. THY ile taşınmasına dair belgelere ulaştım ancak sonrasında bu çadırların nereye gönderildiğine dair bir belgeye veya bilgiye ulaşamadım. Türk Kızılay yetkilileri çadır haberimden sonra ne telefonuma çıktılar ne de yazılı sorularıma cevap verdiler.”

Dondurucu soğuklar devam ederken depremzedelerin çoğu ancak üçüncü-dördüncü haftada çadır alabildi. Üstelik bu çadırların çoğunu devlet değil, gönüllü bağış yapanlar dağıttı. Hal böyleyken, Kızılay’ın başındaki suç çetesi, Çin’den gönderilen 20 bin çadıra ne olduğunu açıklayamıyor. Belli ki bu çadırlardan da rant elde etmişler. Skandalın ortaya çıkması ve gelen tepkiler üzerine Kızılay’ı yöneten şebeke, yuvarlama laflardan ibaret bir açıklama yaptı.

Seçime odaklanan AKP-MHP rejimi, ortaya serilen skandallara dair tek laf etmiyor. Rejimden beslenen gazeteci kılıklı tetikçiler de skandala dair konuşmuyorlar. Saray’ın Kızılay’ın başına atadığı cani şebekesi ise halen işinin başında. İşin bir diğer ilginç tarafı, seçime odaklanan düzen muhalefetinin de bu skandallara hak ettikleri önemi vermemesidir.

Kızılay’ın deprem sonrasındaki icraatları, Saray rejiminin tepeden tırnağa çeteleştiğini, insanları ölüme sürüklemek pahasına da olsa rant devşirmekten vazgeçmediğini gözler önüne seriyor. Bu ağır suçlar emekçilere karşı işlenmiştir. Hesabını da işçiler ve emekçiler örgütlü mücadeleyi yükselterek sormalıdır!

(*) Ulusal Kızılay-Kızılhaç derneklerini bir araya getiren ve aralarında eşgüdüm ve işbirliğini sağlayan bir federasyon var adı Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu yani kısaltması (IFRC).