Ege İşçi Birliği’nin yayınladığı açıklama şöyle:
Aliağa bir emek kentidir her ne kadar bu gerçek unutturulmaya çalışılsa da işçilerin mücadelesi büyümesin diye uğraşılsa da bu gerçek değişmiyor. Yer yer Necmettin Giritlioğlu’nun mücadelesinde, yer yer PETKİM, TÜPRAŞ işçilerinin mücadele geleneğinde ya da bir anda “ben de buradayım” diyen Gemi Söküm işçilerinin onurlu direnişinde bize bu gerçek sürekli varlığını hatırlatıyor.
Türkiye’de sanayinin kalbi niteliğinde olan, bununla öne çıkan Aliağa'da Ege İşçi Birliği olarak tüm sesimiz emekçi sınıfadır, elimizin değdiği her şeyi üreten işçi sınıfınadır. Metal ve petrokimya işçilerinin yoğunluk olduğu bölgede tabii ki bölgenin kodamanları da bir o kadar güçlüler ve bu güçlerini örgütlü biçimde işçi sınıfının kanını emmeye borçlular. Bir yandan vergi rekortmeni olan bu yerler diğer yanda iş cinayetlerinde de hatırı sayılır rekorlar kırmaktalar. Elleri her tarafa uzanan bu kodamanlar takımı bir yandan yasaları etkilerken diğer yandan mevcut kurumları da kendine hizmete itiyor. İki sınıfın çok net ortada olduğu Aliağa’da tarafını belli edenler bunu açıktan yapıyor. Son haddede herkesin demokrasisi kendi sınıfından yana oluyor.
Kardemir patronu 29 Nisan’da İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yapılan AKP’nin mitingine kendi fabrikasında parayla işçi taşıyor. Aynı Kardemir patronu fabrikasında işçilerin mesailerini gasp ediyor, sendika hakkını tanımıyor. Onun AKP’ye bağlılığı bu açık sömürü mekanizmasına dokunmayan bu sisteme duyduğu bağlılıktan geliyor. Kardemir patronu tarafını belli edip bunun için adım atıyor.
Diğer yandan duruma tepki gösteren işçilere bunun Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar’ın ricası olduğunu söylüyor. Bunu duyarken şaşırmıyoruz çünkü yüzlerce işçiyi yalan beyanlarla işten atan, direnen Kocaer işçilerinin otobüs talebini reddeden, Gemi Söküm işçilerinin mücadelesini görmezden gelen bir belediye başkanının AKP mitingi için bir fabrika patronuna rica etmesi çok da şaşırtmıyor bizi. Aynı Serkan Acar’ın TÜPRAŞ işçilerine ikram aracı göndermesinin ise Koç sermayesine karşı işçinin yanında olduğunu düşündürtmesin sakın, burada da Petrol-İş Şubesi başkanıyla tamamen bir siyasi çıkar ilişkisi olduğu gerçeği unutulmamalı. Bu basit ilişki ağı kişiler ya da kurumlarla alakalı değil topyekûn sermayeye hizmet eden bir çarkın nasıl işlediğidir.
Demir-çelik işçisi kardeşler, petrokimya işçisi kardeşler dile getirdiğimiz durum burada düzen partilerinden hangisinin iyi ya da kötü olduğu değildir. Çünkü yakın zamanda bir CHP İzmir milletvekili adayının Bereket Gemi Söküm patronunu ziyaret etmesi anlatmak istediğimiz durumu özetlemektedir. Sanki işçiye elden para verenler, yasal haklarını gasp edenler, iş cinayetlerine mahal verenler, yasadışı işler çevirenler, listeler oluşturup yüzlerce işçiyi ekmeğinden edenler bu kapitalistler değilmiş gibi poz veriyorlar. Yine Gemi Söküm işçilerinin eylemi döneminde CHP Aliağa İlçe Başkanlığı’nın işçilerin sorunlarını dinlemek yerine ayrı davranmaları öğütleri verip işçilere ölümle, asbestle, sömürüyle iç içe olan üretimi göstermeleri bu sermaye seviciliğinden gelmektedir.
Düzenin partileri sağından-soluna sermayenin hizmetindedir, bize sunacakları vaatler ise bir parça kırıntıdan öte değildir. Oysa işçilerin kaderi bir kırıntıyla değil ancak kendi kaderini kendi eline almasıyla değişir. Sendika bürokrasisinden bağımsız kurduğu taban komitelerinde söz, yetki, karar hakkının son noktada işçide olduğu koşullarda kazanılır. Ayrıca bu mücadelesini alandaki tüm işçilerle ortaklaşmasıyla zafere ulaştırır. Sözümüz işçi sınıfınadır; tarafını bil, safını seç! İşçi sınıfının örgütlü mücadelesini örmek görevi önümüzde durmaktadır ve bugün seçimden de boş vaatlerden de daha önemlidir.