Sermayenin siyasal İslamcı temsilcileri bütün kepazeliklerde emsallerini fersah fersah geride bıraktılar. Ancak, bilim insanlarının gelmekte olan deprem için yaptıkları uyarıları hiçe sayıp kentleri yıkıma terk ederek çok büyük bir suç işlediler. En az ilki kadar ağır olan ikinci suçu ise halkı enkaz altında ölüme terk ederek işlediler. Yüz binlerin hayatına mal olan bu iki suçu yok sayacak kadar pişkin ve küstah olmaları ise bu ağır suçları tamamlayan bir tutum oldu.
Kokuşmuş sermaye düzeni ya da onun devleti bu suçların hesabını sormaz. Bu hesap ancak işçilerin ve emekçilerin örgütlü mücadelesi ile sorulabilir. Yazık ki bunun üstesinden gelebilecek bir toplumsal hareket henüz gelişemedi. Dinci-faşist Saray rejiminin zırhı ile korunan bu suç çetesi halen tam kadro işbaşında. Bugünlerde utanmadan seçim meydanlarına çıkıp bir de nutuk atıyorlar. Ülkeyi ölüm tarlasına çevirenler, pişkin pişkin halktan oy bile istiyorlar.
Ağır suçları kokuşmuş düzen ve kurumları tarafından “olağan işler” sayıldığı için çarklar yine dönmeye devam ediyor. Yüz binlerin ölümünden sorumlu olan hapsi boylamak bir yana halen makam koltuklarında oturuyorlar.
Ölümle beslenen bu karanlık zihniyetin temsilcileri, nasılsa hesap sorulmayacak rahatlığı içinde hareket ederek, yeni suçlar işlemeye devam ediyorlar. Bunun çarpıcı bir örneği Hatay’ın Dörtyol ilçesinde AKP Dörtyol İlçe Teşkilatı önünde yaşandı.
AKP’nin Hatay’dan milletvekili adayı gösterdiği kişiler tanıtılırken “dua etmek” için kürsüye çağrılan Ergüder Aksoy adlı hilkat garibesi, Antakya’nın depremde yıkılması üzerine konuştu ve bundan duyduğu sevinci adeta kendinden geçercesine dile getirdi. Bu hilkat garibesi daha önce AKP’nin Dörtyol Belediye Başkanı olan kişidir.
Siyasal İslamcıların karanlık/ilkel zihniyetini sansürsüz bir şekilde dile getirecek kadar cüretli olan bu AKP’li şunları söylüyor:
“…Antakya'nın diğer adı ‘Karya topluluğu.' İsa peygamber zamanında kafir müşrik idiler. Oraya o mübarek İslam için gönderdi iki halifesini, görevlisini, reddettiler, onları şehit ettiler. Cenabı Hak ne dedi? Bir sayha ki, bir nara ki… Ödlerini kopardı, Antakya'yı sildi Allah, Muhammed ümmetine ‘buyurun bu kent sizin olsun…”
“Ama bu kent nasıl bir mozaik böyle… Hep onun şiirsel tarafı üzerinde duruyoruz. Hayır orada her dinden her mezhepten, öyle bir karışık homojen ki… Hayır ak insanının görevi orayı tamamen Kuran, İslam ve Muhammed Aleyhisselam çapında İslamize etmekle görevlidir. Allah'tan görevdir bu. Öyleyse bu ikinci sayha oldu Antakya'ya… Kardeşlerim buna bir felaket dedi. Ben de rahmet diyorum…”
Karanlık zihniyet Antakya’nın yıkılmasından, on binlerin hayatını kaybetmesinden çok mutlu olmuş. Zira artık kentin mozaik yapısını ortadan kaldırıp, temsil ettikleri IŞİD zihniyetini kentte hakim kılabileceklerini var sayıyorlar. Depremi de “Allah’ın bir lütfu” olarak görüyorlar.
AKP’lilerin Antakya’nın ‘mozaik’ yapısından ve adından rahatsız oldukları bir sır değil. Antakya ismini silmek için yıllardır çaba harcıyorlar. Bir dönem adına “merkez ilçe” dediler. Trafik levhalarında Antakya yerine merkez ilçe yazdılar. Sonra Hatay ismini öne çıkartarak Antakya ismini adım adım unutturma taktiğine başvurdular. Bu hilkat garibesinin dile getirdiği ise bambaşka bir boyuta işaret ediyor. AKP’den milletvekili adayı gösterilen kişiler onu alkışladıklarına göre, bu kişisel bir düşünceden öte partinin ilan edilmemiş hedefi gibi yansıyor.
Bu hilkat garibesine göre Allah Antakya’yı depremde yıkarak halkını cezalandırmış ve kendisi gibi IŞİD zihniyetlilere “kentin mozaik yapısını ortadan kaldırın, kendi karanlık zihniyetinizi herkese dayatın” diye görev vermiş.
Bu hilkat garibesinden ve temsil ettiği vahşi/karanlık zihniyetten hesap sormanın önemini Antakyalılar başta olmak üzere, insan onuru taşıyan hiç kimse göz ardı edemez.