Kürtlerin özgürlüğü sorunu işçi sınıfının kurtuluşu sorunudur!
Kürt halkı için onurlu, eşit ve özgür yaşam özleminin simgesi olan Newroz, bugünün Türkiye’sinde iç ve dış politika alanında içiçe geçmiş çok yönlü ve yoğun siyasal gündemlerle karşılanıyor. Ulusal özgürlük mücadelesinde önemli bir tarihsel-güncel mücadele günü olan Newroz, Kürt halkı ve hareketinin gündeminin merkezinde bulunuyor. Kürtler kendi kaderini tayin hakkından ve tüm temel ulusal haklarından yoksun bırakılmaktan da öte, ulusal varlığı bile inkar edilmiştir. İnkar edilen bu kimlik sistemli baskı ve asimilasyon politikalarıyla yok edilmek istenmiştir. Bunun için de ulusal özgürlük ve eşitlik istemleri-mücadeleleri en vahşi yöntemlerle bastırılmış ve katliamlara uğramıştır. Tüm bu vahşet halen de sürmektedir. Dolayısıyla ulusal kölelik ve zulümden kurtulmak, özgürlük ve eşitliği elde etmek, Kürt halkının yakıcı gündemidir.
Bu gündem, işçi sınıfı ve tüm emekçilerin kapitalist sömürüye, baskıya, zorbalığa ve emperyalist-gerici savaşlara, özgürlüklerin gasp edilmesine karşı mücadeleyle de iç içedir. Zira ulusal kölelikle sınıfsal köleliğin kaynağı emperyalist kapitalizmdir. Öte yandan Kürt ulusal sorunu, Türkiye’de siyasal özgürlükler mücadelesinin de temel sorunudur. Kürt ulusunun özgürlük ve eşitlik mücadelesi karşısında tutarlı bir tutum içinde olamayan Türkiye işçi sınıfı, siyasal özgürlükler mücadelesinde bir ilerleme sağlayamaz. Bunun için Kürt halkı sermaye iktidarının sömürgeci köleliği altında kaldığı sürece Türkiye işçi sınıfı da sermayenin sınıfsal köleliğinden kurtulamaz. Dolayısıyla Kürtlerin özgürlüğü sorunu ile işçi sınıfının kurtuluşu sorunu, sermaye egemenliğinin boyunduruluğunda kurtulma sorunudur. Bugünün zorba ve zalim Dehakları, Kürt halkına kan kusturmaya, ezilen mezheplere zulüm uygulamaya devam ederken, Türkiye işçi sınıfına da sınıfsal kölelik dayatmaktadır. Halklara ve emekçi yığınlara sınıfsal, ulusal, cinsel, kültürel vb. çok yönlü bir yıkım dayatan sömürgeci sermaye iktidarına karşı ortak mücadele bayrağını yükseltmek Newroz’un güncel çağrısıdır.
Her türlü hak arama mücadelesi "terör" demogojisiyle damgalanıyor!
Emperyalist kapitalizmin kapsamlı ve çok yönlü saldırıları tüm dünyada sorunları ağırlaştırmakta, toplumsal çelişkileri derinleştirmekte ve sınıf çatışmalarını her biçimde körüklemektedir. Bu kapsamlı saldırıların temel bir yönünü ABD’nin başını çektiği emperyalist koalisyonun savaş ve saldırganlık politikaları oluşturmaktadır. Bir dizi yerel-bölgesel çatışma ve savaşların yanı sıra Ukrayna üzerindeki emperyalist savaş, sonuçları dünya üzerinde etki ve sonuçlar yaratacak tehlikeli boyutlara taşınmaktadır. Saldırıların öteki bir yönünü ise, sömürü ve soygunu ağırlaştıran iktisadi ve sosyal yıkım politikaları, demokratik hak ve özgürlüklerin gaspı oluşturmaktadır. Bunlar işçi sınıfının ve Kürt halkının, ezilen cins olarak kadınların, geleceksizliğe mahkum edilen gençlerin ve baskı altında bulunan mezheplerin temel gündemini oluşturmaktadır.
Toplumun ezilen, sömürülen ve baskı altında tutulan tüm kesimlerine yönelik bir bütün oluşturan saldırıların ortaya çıkardığı sonuçlar ortaktır ve birbirini tamamlamaktadır. İktisadi-sosyal saldırılar tüm ulustan işçilerin ve emekçilerin yaşamında işsizlik, yoksulluk, açlık, sağlık, eğitim ve konut imkanlarından yoksunluk gibi yıkıcı sonuçlar doğurmakta, servet-sefalet uçurumu her geçen gün daha da derinleşmektedir. Erdoğan rejimi 20 küsür yıllık iktadarının ardında kapsamlı ve ürkütücü bir sefalet ve yıkım tablosu bırakmış durumdadır. Öte taraftanda her türlü kirli ve kanlı işler, hırsızlık ve yolsuzluklar, mafyalaşma ve ahlaksızlıklar, kanun ve kural tanımazlılık vb. Türk sermaye devletinin ve onun dümenindeki Erdoğan rejiminin kimliği haline gelmiş bulunmaktadır.
Bu sonuçlara karşı mücadele, çıplak faşist devlet terörüyle siyasal hak ve özgürlüklerin gaspıyla karşılanmakta, "terör" demogojisi ile ezilmek istenmektedir. Kendisi tümüyle çıplak bir terör makinası olan olan Türk sermaye devleti, emekçilerin her türlü hak arama mücadelesini gerici bir propaganda olan "terör" demogojisiyle damgalıyor. Böylece işçi ve emekçilerin haklı ve meşru mücadelesini lekelenmeye, tecrit etmeye ve bu sayede daha kolay ezmeye çalışıyor. Kürdistan’da Kürt halkının özgürlük mücadelesini ise "bölücü terör" yalanıyla ezmek istiyor. Hiçbir etnik, ulusal ve dinsel ayrım gözetmeksizin tüm işçi ve emekçilere saldıran sermaye iktidarı, işçi sınıfa, emekçi kitlelere, Kürt halkına, ezilen mezhep ve cinse sınıfsal, ulusal ve cinsel kölelik ve çok yönlü insani-manevi yıkımdan başka bir şey sunamayacağını her geçen gün sayısız olgular üzerinde kanıtlıyor.
Sermaye devletinin temel hedefi Kürt halkının kazanımlarını tasfiye etmektir!
Faşist devlet terörünün öncelikli hedefi hiç şüphesiz çözümünü dayatan Kürt ulusal mücadelesidir. Zira Kürdistan üzerindeki sömürgeci egemenliğe karşı ulusal özgürlük ve eşitlik mücadelesinde ifadesini bulan Kürt ulusal sorunu, büyük emeklerle, acılarla, fedakarlık ve yiğitliklerle sorunu sadece Türkiye ve bölgenin değil, dünyanın da gündemine taşımış ve çözümünü dayatmış bulunuyor. Dolayısıyla Türk sermaye iktidarının kabusu haline gelmiştir. Bunun için de Kürt halkının tümüyle meşru ulusal özgürlük ve eşitlik istemi, Kürdistan’ın dört parçasında elde ettiği ulusal demokratik kazanımlar, Türk sermaye iktidarının baş hedefidir. Bu kazanımları gasp etmek, değilse de sınırlamak, legal ve illegal kanatlarıyla Kürt hareketini ezmek AKP-MHP iktidarının öncelikli hedefidir. Bunun için ırkçı-şoven dalgayı da yükselterek ölçü tanımaz bir keyfilik ve zorbalıkla içte Kürt hareketine ve halkına çullanırken dışta da savaşı yoğunlaştırmaktadır.
Kürt halkının Rojava‘daki özerklik adımını tasfiye etmek, Türk sermaye devletinin bölgedeki dış politikasının merkezine oturmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla 2012 ylından bu yana hemen hemen tüm dikkatini Kürt halkının Rojava kazanımını tasfiye etmeye odaklamıştır. Suriye’deki kanlı savaşın piyonları konumundaki dinci-gerici çeteleri da Kürt halkının üzerine saldırtmakta, sınır ötesine askeri operasyonlar düzenleyerek Kürt halkının başına bombalar yağdırmaktadır.
Türk sermaye burjuva devletinin kardeş Kürt halkına karşı yürütülen haksız, gerici ve kirli imha savaşına karşı durmak, Türkiye işçi sınıfının temel görevidir. Zira Türk sermaye devletinin Kürt halkına ve hareketine karşı yürüttüğü savaşta elde edeceği her başarı, işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki sınıfsal köleliğin katmerleşmesi anlamına gelecektir. Çıkış ve kurtuluş, ezilen ve sömürülen emekçiler ile ulusal kölelik koşulları altındaki mazlum Kürt halkının birleşik devrimci mücadelesinden geçmektedir. Dolayısıyla her türlü sınıfsal, ulusal, mezhepsel, cinsler arası baskı ve eşitsizliğin gerisinde Türkiye’nin kapitalist sermaye düzeni ve iktidar olduğu için mücadelenin de Kürt halkıyla birlikte bu düzene karşı ortak bir şekilde verilmesi gerekiyor. Bu ortak mücadelenin Türkiye işçi sınıfına mal etmesi çabası Newroz’un en güncel çağrılardan biridir.
Gerçek eşitlik, özgürlük ve kardeşlik için devrim ve sosyalizm mücadelesi yükseltilmelidir!
Devrimci bir sınıf ve kitle hareketinin ciddi olanaklarının biriktiği bir evreden geçiyoruz. Günün devrimci imkanlarına ve sorumluluklarına devrimci bir sınıf hareketi yaratma perspektifiyle bakmak, bunun gereklerini yerine getirmek en yakıcı görevdir. Zira devrimci bir sınıf hareketi, Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesinin de daha da ileriye taşınması, kazanımlarının korunması anlamına gelmektedir. Bugün, devrimci bir işçi sınıfı hareketi yaratılamadığı için Kürt hareketi yalnızlıkta kurtulamamakta, ihtiyaç duyduğu asıl desteği alamamakta ve sağlıklı bir gelişme çizgisi de izleyememektedir. On yıllardan beridir devrimci bir sınıf ve kitle hareketinin gelişememesinde elbette ki sayısız nesnel ve öznel faktörler rol oynamaktadır. Devrimci önderlik boşluğu bu temel etkenlerden biridir. Bu giderilemediği için devrimci bir sınıf ve kitle hareketi gelişememekte, Kürtlerin eşitlik ve özgürlük mücadelesi gerçek dayanaklarından yoksun kalmaktadır.
Çağımız Dehaklar’ının düzeni olan kapitalizm kriz, sosyal yıkım, işsizlik, yoksulluk, ırkçılık, faşizm ve savaş üretiyor. Halklara tüm bu belaları dayatan çağımızın Dehaklar’ı, bu yetmiyormuş gibi halkları etnik, dinsel, mezhepsel temelde parçalayıp birbirine kırdırmaya da çalışıyorlar. Tüm ulus ve milliyetlerden emekçilerin geleceğini tehdit eden çok yönlü saldırılara karşı “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarıyla birleşik mücadeleyi yükseltmek, devrimci bir işçi sınıfı hareketi yaratmak, bunu sermaye iktidarını yıkıp devrim ve sosyalizm hedefine bağlamak Newroz’un temel çağrısıdır. Zira her temel toplumsal-siyasal sorun gibi Kürt sorunu da ancak toplumsal bir devrimle gerçek çözümüne kavuşabilir. Gerçek ulusal özgürlük ve eşitlik, tüm milliyetlerden işçi sınıfı önderliğinde gelişecek birleşik bir devrim mücadelesiyle kazanılabilir. Newroz’un isyan ateşi bunun için körüklemeli, gerçek eşitlik, özgürlük ve kardeşlik dünyasını kurmak için devrim ve sosyalizm mücadelesi daha büyük bir kararlılıkla yükseltilmelidir.