Merkez Bankası, enflasyon hedefinin neden tutturulamadığı konusunda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e hitaben açık bir mektup yayınladı. Bu teamül 2001 ekonomik krizi sonrasında uygulanan IMF programı ile hayatımıza girmişti. Merkez Bankası’nın son mektubu, Saray rejiminin emekçi halka savaş ilanının yeni bir belgesi niteliğindedir.
Yerel seçimlerin ardından zaten uygulanmakta olan IMF’siz IMF programının daha azgın bir şekilde sürdürüleceğinin işaretleri, epeydir en yetkili ağızlar tarafından veriliyordu. Bu koroya son olarak Merkez Bankası da katıldı. Merkez Bankası hükümetten asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesini, yani enflasyon ne olursa olsun yıl içinde asgari ücretin artırılmamasını istiyor. Merkez Bankası bunu ek olarak Orta Vadeli Plan’da (OVP) belirlenen politikalardan sapılmamasını ve sıkı Maliye politikası izlenmesini talep ediyor.
Merkez Bankası, enflasyonu düşürmek için bunların yapılması gerektiğini iddia ediyor. Oysa Merkez Bankası uzmanlarının yaptığı araştırmalar, asgari ücret artışlarının enflasyon üzerinde kayda değer bir etki yaratmadığını ortaya koymuştu. Araştırmaya göre asgari ücrette yüzde 10’luk bir artış, işlenmemiş gıda, alkol ve sigara hariç enflasyonda yılda ancak 0.8 oranında puan artış yaratıyor. Bundan da tüketici fiyatlarının tamamını kapsayan asıl enflasyona olan etkinin 0.8’den daha düşük olacağı sonucu çıkar.
Yine Merkez Bankası’nın kendi uzmanlarının yaptığı başka araştırmalar, hükümetin yaptığı vergi artışlarının, kamu zamlarının ve kur artışlarının enflasyona etkisinin asgari ücret artışından kat kat yüksek oluğunu ortaya koymaktadır.
Yüksek enflasyonun birinci kaynağı sermayenin sınır tanımayan kâr hırsıdır. Enflasyonun hızla arttığı dönemlerde şirket kârlarının da patlaması bunu kanıtlar. Aynı dönemde milli gelirden emeğin aldığı payın hızla azalması da bir diğer kanıttır. Yüksek enflasyonun nedeni işçinin yüksek ücret alması değil, tam tersine sermayenin yüksek kâr hırsı, dizginsiz sömürü arzusudur.
Yani enflasyonun nedeninin ücret artışları oluğu, asgari ücret artışının enflasyona yol açtığı, asgari ücretin yılda birden fazla artırılmasının enflasyonun düşürülmesini engelleyeceği lafları bir yalandan ibaret. Hal böyleyken Merkez Bankası da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da aynı yalanı tekrarlıyorlar. Sermaye sınıfının çok sevdiği bu yalan, krizin bütün faturasını emekçilerin sırtına yıkma, sömürüyü iyice katlama hedeflerine ulaşmanın araçlarından biri. Sermaye sınıfının sözcüleri de asgari ücretin yıl içinde tekrar artırılmasına karşı olduklarını sık sık dile getiriyorlar.
***
Merkez Bankası’nın hükümete gönderdiği enflasyon raporunun emekçiler için tek bir anlamı var: Saray rejimi, sermayenin çıkarları ve küresel sıcak para fonlarının istekleri doğrultusunda emekçi sınıfları hedef alan bir saldırı dalgası başlatmaya hazırlanıyor. Tayyip Erdoğan-Mehmet Şimşek ikilisi, Merkez Bankası’nın kararları ve Meclis’ten çıkartacakları yeni yasalarla işçi sınıfının kazanılmış haklarını gasp etmeyi, hayat pahalılığını artırmayı, yoksulluğu, sömürüyü iyice derinleştirmeyi planlıyorlar.
Ocak ayında yapılan asgari ücret zammı, vergi artışları ve kamu zamları ile zamlı maaşlar emekçilerin eline geçmeden buhar olup uçmuştu. Sonrasında ardı arkası kesilmeyen zamlarla dolu-dizgin artan hayat pahalılığı, asgari ücretliyi temel gıda maddelerine bile güç yetiremez hale getirdi. Merkez Bankası’nın asgari ücrete yılda tek zam yapılması talebi, emekçilerin boğazını sıkan bu koşulları daha da sertleştirmeyi hedefliyor.
Merkez Bankası’nın OVP politikalarının hayata geçirilmesi ve sıkı maliye politikası önerileri de aynı şeyleri hedefliyor. OVP’de ortaya konan politikalar, “ikinci emeklilik” palavrasıyla emekçilerin kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmayı, esnek çalışma düzeni aldatmacasıyla işçileri tamamen güvencesiz, örgütsüz bırakmayı amaçlıyor.
Sıkı maliye politikası ise kamuda işten çıkarmalar, yeni atamaların kısıtlanması, kamunun yönettiği veya yönlendirdiği fiyatlara yeni zamlar yapılması, vergilerin artırılması, kamu hizmetlerinin kısılması, paralı hale getirilmesi ve ticarileşmesi, sosyal desteklerin iyice azaltılması, sağlıkta katılım paylarının artması anlamına geliyor.
Tayyip Erdoğan da Mehmet Şimşek de Merkez Bankası da aynı şeyi söylüyor: Seçimlerin ardından ilk iş sermaye sınıfının çıkarları ve küresel fonların istekleri doğrultusunda yeni yasalar çıkarmak, krizin yükünü işçi sınıfının üstüne yıkmak, sömürüyü iyice artırmak için dört koldan saldırıya geçmek…
Tüm bunlara karşı işçi sınıfının gündeminin de ilk maddesi, bu saldırıyı geri püskürtmek için birleşik, fiili-meşru mücadeleyi zaman geçirmeden yükseltmek olmalıdır.