Gerici-faşist iktidarın emekçilere dönük saldırıları sürüyor. İktidara geldiği günden bu yana neoliberal politikaların uygulayıcısı olan AKP, kamuya ait ne varsa özelleştirdi. Doğal alanların, fabrikaların, işletmelerin ve hazine arazilerinin özelleştirilmesinin sonucu olarak emekçilerin de hakları bir bir gasp edildi. Özlük hakları gasp edilen kamu emekçileri de güvencesizliğe ve geleceksizliğe itildi.
Eğitimin ticarileşmesine ve gericileşmesine yönelik politikalarla mesleği itibarsızlaştırılan eğitim emekçilere dönük son saldırı “Öğretmenlik Meslek Kanunu” oldu. AKP’li milletvekillerinin, şubat ayında öğretmenlerin ve meslek örgütlerinin görüşlerini dikkate alınmadan hazırladığı Öğretmenlik Meslek Kanunu ve buna dayanarak Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları yönetmeliği Resmî Gazete’de yayınlandı. 1 milyondan fazla eğitim emekçisinin ilgilendiren bu yönetmelikle gerici-faşist rejim, eğitim emekçilerini sınava tabi tutup kategorize ederek ayrıştırmayı hedefliyor. Sözleşmeli, ücretli, kadrolu ayrımına tabii tutularak itibarsızlaştırılan öğretmenler şimdi de “Uzman Öğretmen”, “Başöğretmen” ve “Aday Öğretmen” olarak kategorize edilmek isteniyor.
Yönetmelik kapsamında getirilen düzenlemelere göre aday öğretmenler, eğitim ve uygulama görevlerinden oluşan Yetiştirme Programı'na tabii tutulacak. Program, Eğitim Kurulu Kararı’yla belirlenecek. Aday öğretmenlerden, atanma niteliklerinden herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılanların görevine son verilecek. Adaylık sürecinde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulmasından ceza alanların görevleri de sonlandırılacak. Bu kişiler üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacak.
Bu kanunla sadece öğretmenler değil, eğitimin diğer bileşenleri öğrenciler ve veliler de doğrudan etkilenecek.
Öğretmenler, kategorize edilerek eğitimdeki niteliksizliğin üstü örtülmek isteniyor. Böylece eğitimdeki nitelik sorunu “başarısız” öğretmenlere fatura edilmek isteniyor. Öte yandan dinci-faşist rejim, bu kanunla atamalarda “mülakat” yapılmasına yasal kılıf uydurmaya çalışıyor. Düzenleme ile sendikal faaliyet nedeniyle alınan hukuksuz cezalar eleme gerekçesi haline getirilecek, hakkını aramayan, gerici iktidara koşulsuz itaat edenlere sınava girme hakkı tanınacak. Bir de ücret boyutu var bu işin. Aynı işi yapmalarına rağmen bir sınavdaki başarılarına göre ayrıştırılan emekçiler eşit ücret alamayacak.
Eğitim emekçilerinin ve meslek örgütlerinin karşı çıktığı yönetmelikle bir yandan gerici ideolojinin taşıyıcısı öğretmenler yaratılmak istenirken öte yandan özel sektörde çalışan binlerce öğretmen de yok sayılıyor. Ağır ve güvencesiz çalışma koşullarına mahkûm bırakılıyor.
Saldırı yeni değil. Gerici-faşist ideolojisini oturtmakta eğitim alanının işlevini kritik önemde gören AKP, 2004 yılında da 5204 sayılı yasa ile uzman, başöğretmenlik yasasını gündeme getirmişti. Ancak o dönem, hukuki ve eylemli mücadele ile Anayasa Mahkemesi yasayı durdurmuştu. Eğitim Sen’li öğretmenler ise tutum belgesi açıklayarak sınava girmeyeceğini beyan etmişti. 18 yıl aradan sonra yeniden gündeme gelen bu yönetmeliğin eğitim emekçilerin birikmiş sorunlarını daha da derinleştireceği açıktır.