Eğitim Sen: YÖK kararı, öğretmenlikte erozyona neden olacak

Eğitim Sen, öğretmenlik programlarının detaylarının belirlenmesiyle ilgili yetkisini üniversitelere devreden YÖK’ü eleştirdi. Eski YÖK Başkanı ise Eğitim Sen’in eleştirilerine katılmadı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 19 Ağustos 2020
  • 21:37

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), eğitim fakültelerindeki öğretmenlik programlarının ders, müfredat ve kredilerinde karar verici olarak yükseköğretim kurumlarının yetkili olduğunu açıkladı. Nisan 2018 tarihinde alınan Yükseköğretim Genel Kurulu kararının iptal edildiğini ve yetkilerin kurumlara dağıtıldığını vurgulayan YÖK Başkanı Yekta Saraç kararı “yetki devri” ve “tarihi karar” ifadeleriyle nitelendirdi.

Gazete Duvar’dan Serkan Alan’ın haberine göre, YÖK’ün eğitim fakültelerine ilişkin kararının ‘üniversite özerkliği’ açısından değerlendirilemeyeceğini belirten Eğitim Sen Yükseköğretim Sekreteri Özgür Bozdoğan, “Kararla eşitsizlik ortaya çıkacak” ifadelerini kullanırken, YÖK eski Başkanı Yusuf Ziya Özcan ise kararı olumlu olarak nitelendirdi ve “Keşke YÖK aradan çıksa da her şeyi üniversitelere bıraksa” dedi.

YÖK’ün “yetki devri” ifadeleriyle duyurduğu kararı değerlendiren Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Yükseköğretim Sekreteri Özgür Bozdoğan’a göre Türkiye’de atanamayan öğretmen sorunu devam ederken bu adım olumlu olarak nitelenemez. Türkiye’deki atanamayan öğretmen sorununun arkasında Yükseköğretim kurumları içerisindeki programlardaki plansızlığın, çok sayıda bölümün aşırı kontenjanlarla açılmasının yattığını ifade eden Bozdoğan, “Ataması yapılmayan arkadaşlarımızla ilgili tartışma yürütürken ısrarla sorumluluk, bu öğretmen arkadaşlarda değil yükseköğretim programlarını plansız şekilde açan yöneticilerdedir demiştik. Yükseköğretim Kurulu ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği içerisinde sorunu çözmesi gerekirken YÖK bir adım daha ileri gidiyor ve kurumlara tek tek inisiyatif bırakıyor. Merkezi bir planlama dahilinde olmadan ne kadar edebiyat, sınıf, rehber öğretmenine ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareketle, bunlara uygun planlama yapmadan yükseköğretim kurumlarına inisiyatif bırakıyor” dedi.

YÖK’ün bu kararının, pek çok üniversitenin öğrenci bulmayla ilgili sıkıntı yaşayan bölümlerin yerine öğretmenlikle ilgili bölümleri açmasına neden olacağını belirten Bozdoğan, “Bu kararla bir eşitsizlik ortaya çıkacak. Her üniversitenin kendi belirleyeceği kriterlerin merkezi bir çerçeve kriterden bağımsız olarak hayata geçeceği için farklı yükseköğretim kurumlarında farklı kriterlere göre mezun olan aynı branştan öğretmenler söz konusu olacak. Bunun da alanda çok ciddi bir karmaşaya neden olacağı, karışıklık yaratacağı kesin” dedi.

Korkularının atanamayan öğretmen sorununun daha da artması olduğunu belirten Bozdoğan, “Oysa yapılması gereken şuydu; Türkiye’deki eğitim sisteminin ihtiyacı olan öğretmen sayısı ya da niteliğine uygun yüksek öğretim programı geliştirilerek tek tek üniversitelerde bunun uygulanması sağlanabilirdi. Bizim korkumuz şudur ki; ataması yapılmayan 500 bin öğretmen arkadaşımızın üzerine çok daha fazla sayıda arkadaşımızın eklenmesi ve bu sorunun artarak büyümesi sorunuyla karşılaşmamız” diye konuştu.

“Özerk üniversite” talebi

Eğitim Sen olarak üniversitelerin özerk olması taleplerine sonuna kadar devam edeceklerini fakat bu uygulamanın üniversite bağımsızlığına hizmet etmediğini belirten Bozdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Hem idari hem bilimsel hem de maddi açıdan üniversite özerkliği önemli. Üniversitelere dışarıdan yapılan müdahaleler insan, doğa ve toplum adına bilim üretme süreçlerini çok olumsuz etkiledi. Ancak buradaki meselede, YÖK’ün üniversitelere özerklik alanı tanımadığını ifade etmek gerekiyor. YÖK burada eğitim fakültelerinin önünü açmış oldu. Soru şu? Neden mimarlık, hukuk ya da tıp fakültelerine ilişkin bir karar alınmadı? Bir İngilizce öğretmeninde olması gereken ölçüleri, alması gereken dersleri tamamen üniversitenin kendisine bırakabilir misiniz? Özel üniversitelerin, vakıf üniversitelerinin bu kadar yaygınlaştığı koşullarda böylesine bir yetki devriyle, özel okullarda okuyan öğrencilerin devlet okullarında okuyanlara göre daha avantaj sağlama sonucu ortaya çıkar mı? Biz bu kararı, öğretmenlik mesleğinin niteliği ve statüsüyle ilgili bir erozyona, aşınmaya neden olacak karar olarak yorumluyoruz.”

Eski YÖK başkanının iddiaları

2007-2011 yıllarında Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı yapan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’a göre YÖK’ün eğitim fakültelerine ilişkin “yetki devri” kararı çok olumlu fakat geç alınmış bir karar. Özcan, “Keşke bu kararı çok önce almış olsalardı da son zamanlarda karşılaştığımız sorunlarla karşılaşmasaydık. Örneğin bu pandemi döneminde YÖK, eğitim fakültelerine idareyi bırakmadığı için öğretmenlerin uygulama dersleri yapılamadı. Öğretmenler son yarı yıllarında okullara gidip öğrencilerle karşı karşıya gelirlerdi. O imkanı kaçırdılar. Eğer eğitim fakülteleri karar verici olsaydı, onlar daha farklı bir karar verirlerdi. Bu uygulama dersinin yapılmasını isterlerdi. Fakat YÖK toptancı bir yaklaşımla meseleye yaklaştığı için bu yapılamadı” diye konuştu.

YÖK’ün sorunlu tarafının “herkese bir ölçüde gömlek giydirmeye çalışması” olduğunu belirten Özcan, bu tutumun uygulamada sorunlara neden olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“YÖK’ün aldığı bu karar sorunlardan bir tanesiydi. Bunun gibi çok sayıda sorun var. Keşke YÖK aradan çıksa da her şeyi üniversitelere bıraksa. İdeal YÖK diye tanımladığımız, sadece üniversitelerin genel politikalarını ayarlayan, genel koordinasyonunu düzenleyen birim olması. Hayalimiz buydu ve her şeye karışmamalıydı. Eğitim fakültelerinin öğretim işleri kurumlara ait olmalı. Alan eğitimlerinin yüzde kaç olacağı, meslek bilgisi derslerinin kaç olacağı, genel kültür derslerinin kaç olacağını eğitim fakültelerinin kendileri karar vermelidir. Ayrıca bu işte paydaşları da var. Milli Eğitim Bakanlığı ve Mesleki Yeterlilikler Kurumu’nun sürece paydaş olması gerekiyor. Bunlar bir araya gelerek bir öğretmenden ne bekliyorsak uygun müfredata karar vermeliler.”

YÖK’ün kararının ardından Eğitim Sen’in, farklı kriterlerde mezun olacak öğretmenlerin ortaya çıkabileceği itirazına katılmadığını ifade eden Yusuf Ziya Özcan, “Eğitim fakülteleri kendilerine böyle bir serbestlik verildiği için ilk yapacakları şey bir araya gelip bu işi nasıl kotaracaklarını düşünmek olacaktır. Almanya’da YÖK gibi bir kurul yok, üniversiteler arası kurula benzer bir kurul var ve üniversiteler meselelerini orada tartışıyorlar. Bu durum da eğitim fakültelerinin ortak sorunudur. Eğitim fakültelerinin yapacağı iş birliktelikleri olacak ve isteneni kendileri kararlaştıracaklardır. Milli Eğitim Bakanlığı ve Mesleki Yeterlilikler Kurumu’yla konuşup, kendi görüşleri de var zaten, üçünü birleştirerek ne yapılması gerektiğine karar vereceklerdir. Bu dediğim yolun dışında bir yol izlenirse söylenen sorun ortaya çıkabilir. Ama ben eğitim fakültelerinin o kadar acemice yaklaşacağını düşünmüyorum” diye konuştu.