Kapitalist örgütler ve mafyatik saray rejimi

Mafyatik saray rejimi sefil bekası için kirli oyunlarını sürdürecek. Bu konuda kapitalistlerin örgütleriyle uyumlu hareket etmeye de çalışıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Aralık 2021
  • 08:00

Sendikaya üye olan işçileri kapı önüne koyan kapitalistlerin tümü bir ya da birden fazla örgütün üyeleridir. Liste TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, İSO, İTO diye uzayıp gidiyor. Ülke çapında örgütlü olan odaların, borsaların, sanayi ve ticaret odalarının bir de merkezi örgütleri var. Yani burjuvazi bütünüyle örgütlü bir sınıftır. Örgülü olmanın önemini bildiği için de işçi sınıfını örgütsüz/sendikasız bırakmak için her yola başvuruyor.

Devlet, hükmet, diyanet, adliye, medya ve rejimin öteki bütün kurumları genel anlamda kapitalist sınıfların çıkarlarını korumak için vardır. Buna rağmen iktidarın şu veya bu politikası burjuvazinin şu ya da bu kesiminin çıkarlarına geçici olarak zarar verebilir. O tür durumlarda kapitalistlerin örgütleri hükümetle, devletin başıyla iletişime geçer ya da medya aracılığıyla rahatsızlıklarını dile getirirler. Saray rejiminin ülkeyi kaosa sürüklediği bu günlerde burjuvazinin bazı örgütleri gidişattan duydukları rahatsızlığı ürkekçe de olsa dile getirmeye başladılar.

***

TL hızla değer kaybederken CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu TÜSİAD şefi Simone Kaslowski ile görüşerek, saray rejimine karşı seslerini çıkarmalarını istedi. Kılıçdaroğlu’nun görüşmeyi kamuoyuna duyurmasından sonra TÜSİAD şefi de konuya dair bir açıklama yaparak, “siyasete karışmıyoruz” demeye gelen laflar etti. Akabinde Kaslowski gidişattan duydukları rahatsızlığı dile getiren ürkek bir açıklama da yaptı. Sergilenen ürkeklik kapitalistlerin tek adam rejiminin başı Tayyip Erdoğan’dan çekindiklerini bir kez daha gözler önüne serdi.

Rejimin başı Tayyip Erdoğan, faşist partinin reisi Devlet Bahçeli ile sarayın borazanı medya TÜSİAD’ı hedef alırken, AKP’nin arkasında duran TOBB, İSO vb. gibi kapitalist örgütlerin şefleri de gidişattan rahatsız olduklarını dile getirdiler. Bu arada saray rejiminin yağma ve talan düzeni tarafından özel şekilde kayırılan MÜSİAD’ın asalak kodamanları rejime destek vermeye devam ettiklerini ilan ettiler. Ne de olsa MÜSİAD üyesi kapitalistler AKP döneminde TÜSİAD’daki sınıfdaşlarıyla boy ölçüşecek kadar zenginleşme fırsatı buldular.

***

Kapitalist örgütlerin şefleri konuşmaya başladılar ama Kılıçdaroğlu’nun istediği tonda sesler çıkmadı. Ne de olsa 20 yıldır kendilerine hizmet eden rejime gönül borçları var. Öte yandan rejimin gazabından korunma refleksi, onları ya açık destekçi ya da sızlanma türünden itirazlarla yetinmek zorunda bırakıyor. Göründüğü kadarıyla Kılıçdaroğlu’nun beklentisi, rejime erken seçim baskısı uygularken kapitalistlerden destek alabilmekti. Ancak umduğunu bulmuş görünmüyor. Zira saray rejimi kapitalistlere tam bir sadakatle hizmet ederken, zorbalığa dayalı yönetme şekliyle onları korkutuyor da. Onlar da biliyor ki, suç dosyaları kabarık olan saray rejimi, kendisine açıktan muhalefet edenlere pervasızca saldırıyor. Bir dönem medya alanında tekel olan Aydın Doğan’la sahibi olduğu Doğan Holding’in akıbeti bir tür ‘ibret tablosu’ olarak karşılarında duruyor.

Kuşku yok ki kapitalistlerin sızlanmaları emekçilerin işsizlik yoksulluk sefalet açlık gibi vahim sorunlarla yüzyüze bırakılmalarıyla ilgili değil. Onlar için önemli olan sömürü çarklarının sorunsuz bir şekilde dönmeye devam etmesi ve kâr akışının azalmaması ya da riske girmemesidir. Bunun dışındaki her şey kapitalistler için bir ayrıntıdan ibarettir. TÜSİAD’ın kimi zaman saray rejimi karşısında düştüğü alçaltıcı durumu kabullenmesi bunun somut örneğidir. Rejimin başı, TÜSİAD kodamanlarını azarlıyor, hakaret ediyor, fakat onların gıkı çıkmıyor. Zira onlar da Tayyip Erdoğan’la suç ortaklarının günün sonunda kendilerine hizmet edeceğini biliyorlar.

 ***

Kaosu iyice derinleştirip doların 18 liraya ulaşmasını sağlayan rejim, kapitalist sistemin işleyişine uygun bir karar alarak faizleri yeniden ayarladı. Bir azınlığın vurgunlar yapmasına fırsat tanıyan saray rejimi, faizlerde beklenenden öte bir ayarlama yaparak doların düşmesini sağladı. Ancak bu düşüş yaşanan yıkımın boyutunu azaltmıyor. Zira kurlardaki bu dalgalanmadan halkın büyük bir çoğunluğu zarar gördü, görmeye de devam ediyor. Öte yandan alınacak kararları önceden bilen saray rejimine yakın küçük bir zengin azınlık ise, bir kez daha büyük vurgunlar yapma fırsatı yakaladı.

‘Nas’ diye bir zırva ortaya atan AKP şefi Tayyip Erdoğan güya şeriat yasalarına göre hareket ettiğini vazediyordu. Bunun bir palavra olduğu kimse için bir sır değildi elbette. Nitekim bir gün sonra kendi kendini yalandı. Faizleri yeniden düzenleyen AKP-MHP rejimi, görünürde faizi düşürdü, gerçek ise tam tersidir. Zira faiz artık TL’ye değil dolara veriliyor. Yani rejim para yatıran kapitalistlere ‘kur güvencesi’ sağlayacak. Dolar kuru arttığında bu oran anaparaya eklenecek. Böylece kapitalistler hem faizi kasalarına dolduracak hem dolar yükseldiğinde paraları değer kaybetmeyecek.

“Nas nas” diyerek din istismarını doruğa çıkartan Tayyip Erdoğan’la suç ortakları, şimdi hem faiz ödüyorlar hem kumar masası kurmuş bulunuyorlar. Kur arttıkça faize yatırılan paranın miktarı da artacak ve bu açığı ise hazine ödeyecek. Dolara endeksli müşteri güvenceli köprü, havaalanı, tünel, hastane gibi işletmeler nasıl soygundan besleniyorsa, bu kumar masasında kaybedilecek devasa meblağlar da emekçilerden tahsil edilecek. Saraylarda sefahat süren bu güruh işsizliğe, sefalete, açlığa mahkum ettiği milyonlarca emekçiye “Kumar masasında kaybedeceğimiz paraları da ödemeye hazır olun” diyerek kaba bir küstahlık sergiliyor.

Durum böyleyken, milyonların sefaletinden birinci derecede sorumlu olan Tayyip Erdoğan halen utanmadan nutuklar atıyor, etrafa saldırıyor, tehditler savuruyor, asıp-kesen laflar ediyor. Bu arada kapitalistlerin örgütlerinden artık bir ses çıkmıyor. Belli ki AKP-MHP rejiminin kurduğu ve sadece kapitalistlerin kazanabileceği yeni kumar masasından alacakları payı hesaplamaya başlamış olmalılar. Tabi kumar masasının ne kadar süre aktif olabileceği belli değil. Zira kaos içindeki ekonominin kumar masası kurularak aşılması pek olası görünmüyor.

Bir ay içinde doları on lira yükseltip beş lira düşürmekle övünenler, sefalete sürükledikleri milyonlarca emekçiyle küstahça alay ediyorlar. Bu pervasızlık tam da sefalete mahkum edilen emekçilerin halen kayda değer bir tepki ortaya koyamamış olmalarından kaynaklanıyor. Mafyatik saray rejimi sefil bekası için kirli oyunlarını sürdürecek. Bu konuda kapitalistlerin örgütleriyle uyumlu hareket etmeye de çalışıyor. Yani süreç emekçiler için yaşamın daha da zorlaşacağı, sefaletin daha da derinleşeceği yönde ilerlemeye devam edecek. Bunu durdurmanın tek yol var, o da işçi sınıfı ile emekçilerin bu soyguncu zorba takımından hesap sormak için ayağa kalkmalarıdır.