Susurluk karanlığı sürüyor…

Burjuva devlet düzeninin ekonomik ve siyasi krizleri yönetebilmesinin bir yöntemi de korku imparatorluğu yaratılmasıdır. Kriz içerinde debelenen gerici-faşist iktidar rejimini korumak için mafya ve çetelerle iş birliğini sürdürecektir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 04 Kasım 2022
  • 10:30

Türk sermaye devletinin yüz yıllık tarihi aynı zamanda kirli ilişkilerin tarihidir. Tarihte yaşananlara bakmak bugünü anlamak açısından önem taşır. Devlet-mafya-çete ilişkileri, uyuşturucu, faili meçhul cinayetler, kara para aklama, rant ve talan Türkiye tarihinin belli dönemlerinde ayyuka çıkmış ve çoğu zamansa örtülü şekilde yürütülmüştür. 

Kirli ilişkileri milyonların gözünde ortalığa saçan “Susurluk kazası”nın üzerinden 26 yıl geçse de devletin mafyatik yapısı korunuyor. Bugün rant kavgası sonucu ortaya çıkan mafya şefi Sedat Peker’in ifşaatları, Kürt halkına yönelik yürütülen kirli savaş, devrimcilere yönelik kaçırma, infaz, gözaltında kaybetme ve işkence, bakanların mafyatik ilişkileri devletin yapısındaki kirliliklerin korunarak devam ettiğinin kanıtı niteliğindedir.

***

3 Kasım 1996’da meydana gelen kazada bir Mercedes’ten çıkan isimler devletin kirli ilişkilerini ortaya sermişti. Mercedes’te Abdullah Çatlı, Sedat Bucak, Hüseyin Kocadağ ve Gonca Us bulunuyordu. Tetikçi ve mafya şefi Abdullah Çatlı’nın üzerinden Mehmet Özbay adına düzenlenmiş kimlik çıktı. Arabada bulunanlardan Hüseyin Kocadağ eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı, Sedat Bucak DYP Şanlıurfa Milletvekili ve bölgenin korucubaşı ve Abdullah Çatlı’nın sevgilisi Gonca Us ise dönemin mankenlerinden biriydi. Aracın bagajında uzun namlulu silahlar, çanta dolusu dolarlar ve uyuşturucu çıktı. Sedat Bucak dışında geri kalanların öldüğü kazanın ardından toplumda yükselen tepkiyle birlikte “Sürekli aydınlık için bir dakikalık karanlık” eylemleri gerçekleştirildi.

Kaza ile birlikte beyaz toroslar, gözaltında kaybetmeler, işkenceler, faili meçhuller ve katliamlarla anılan ‘90’lı yıllarda yaşanan karanlığın failleri de böylece açığa çıkmıştı. O dönemde Kürt hareketinin gelişimi, Türkiye işçi sınıfının kitlesel eylemleri, ilerici-devrimci hareketin toparlanması gibi gelişmeler üzerine devlet, çetelerini organize şekilde sokağa salmıştı. 1993-95 yılları arasında yalnızca Kürdistan’da 17 bin insanın faili meçhul olarak katledilmesi yaşanan karanlığın koyuluğunu gösteriyor. Katliamları gerçekleştirenler saklanarak veyahut yasalarla korundu, korunmaya devam ediyor. Bugünkü burjuva devletin temsilcisi gerici-faşist rejim de dün Susurluk’ta açığa çıkan çete-mafya-uyuşturucu düzeninin devamıdır. 

*** 

Burjuva devlet düzeninin ekonomik ve siyasi krizleri yönetebilmesinin bir yöntemi de korku imparatorluğu yaratılmasıdır. Kriz içerinde debelenen gerici-faşist iktidar rejimini korumak için mafya ve çetelerle iş birliğini sürdürecektir. 

Susurluk’tan önce yaşanan ‘38 Dersim Katliamı, 6-7 Eylül, Sivas, Maraş, Çorum ve onlarca katliamın hesabı sorulamadığı için bugün Roboski, Ankara ve Suruç yaşandı. Katliamların faili burjuva devlet, tüm aygıtları ile parçalanıp atılmadığı sürece mafyatik ilişkilerle ya da IŞİD gibi çeteler eliyle bu koyu karanlık sürecektir. Unutulmamalıdır ki, bugünkü “çürümüşlük ve kokuşmuşluk tablosunun gerisinde bir sınıf egemenliği durmaktadır. Çürüyen ve kokuşan bu sınıfın, tekelci burjuvazinin egemenliğidir. Her türlü pisliğin kaynağı bizzat bu sınıfın kendisidir. Şu açık bir gerçektir ki, bu sınıfın karşısına bu sınıfı alt edebilme yeteneğine sahip bir başka sınıf çıkarılamadığı koşullarda, düzen ortaya saçılan pisliklerinin üzerini örtmekte fazla güçlük çekmeyecektir. Tüm ezilenlerin mücadelesine önderlik edebilme yeteneğine sahip biricik güç olarak işçi sınıfı iktidar mücadelesi alanına çıkarılamadığı sürece, tüm çürümüşlüğüne ve kokuşmuşluğuna rağmen, sermaye düzeni egemenliğini sürdürmeyi başarabilecektir. Fakat düzenin bu kadar kokuştuğu, devletin bu denli çürüdüğü ve adi bir suç çetesine dönüştüğü bir durumda, böyle bir karşı gücü yaratmak her zamankinden daha çok olanaklıdır.” (EKİMÇürüyen düzen çeteleşen devletSayı: 156, 1 Kasım 1996)

K. Düşgör