2002 yılında sermaye iktidarının tepesine yerleşen AKP, iktidara oturduğu günden bu yana geçen 20 yılda işçi ve emekçilerden trilyonlarca lira vergi topladı. Toplanan vergileri kendi lüksü-şatafatı ve yandaşlarını zenginleştirmek için kullandı. ‘99 depreminin ardından “deprem vergisi” adı altında emekçi halktan vergi toplanmaya başlandı. Oysa toplanan milyarlarca lira deprem anlarında kullanılmadı ve depremde zarar görenlerin ihtiyaçları bu vergiden karşılanmadı. Bunun en güncel örnekleri olarak 2011'de Van'ı, 2021 Elâzığ ve İzmir'i göstermek bile deprem vergilerinin halk için kullanılmadığının ispatıdır.
Bin bir çeşit yolla “vergi” adı altında emekçi halktan trilyonca lira para toplanıyor. Bizzat devletin açıkladığı resmi rakamlara göre, 2021 yılında vergilerden edilen gelir 1 trilyon 164 milyar 809 milyon liraya ulaştı. Toplanan bu vergilerin nereye ve ne için harcandığı ya gizleniyor ya da yandaş şirketlerin vergi borçlarının silinmesi için kullanılıyor.
Dinci-faşist rejimin lüks ve şatafat harcamalarının dışında “devletin ve ulusun güvenliği”ni koruma adına ama fiiliyatta iktidarın kendi güvenliği ve geleceği için kullandığı açıktır. Savunma Bakanlığı'nın 2021 Yılı Faaliyet Raporu'na göre; “Ulusal Savunma ve Güvenlik” için 70 milyar TL, Suriye ve İran sınırında inşa edilen duvar için 200 milyon TL, TSK'nin yurtdışında gerçekleştirdiği faaliyetler için ise 2 milyar TL harcandığı belirtiliyor.
“Ulusal Savunma ve Güvenlik” başlığı altında harcanan 70 milyar TL'lik bütçe halkın güvenliğinden ziyade toplumsal öfkenin patlamasına karşı kendi rejimini korumak için kullanmaktadır. Bu kapsamda yapılan harcamaların diğer bir kısmını ise savaş ve militarizmi arttıracak savaş aygıtlarının alınması ya da Türkiye'de inşa edilmesi oluşturmaktadır.
TSK'nin “yurtdışı faaliyetleri için yapılan 2 milyar TL'lik harcama ise başta kardeş Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu'nun farklı bölgelerinde girişilen işgal saldırıları için yapılan harcamalar olduğunu unutmamak gerekir. Zira yakın dönem üzerinden baktığımızda 2011 yılından bu yana Ortadoğu'da ve Kürdistan topraklarında sayısız işgal ve saldırganlıkta milyarlarca lira harcanmış ve mazlum halklar katledilmiştir. Son dönemde Rojava ve Güney Kürdistan’a yönelik saldırılar tırmandırılarak, bu saldırılar için bütçeden ayrılan pay arttırılmıştır.
Suriye ve İran sınırına yapılan yeni bir duvar ile halkların özgürce ülke değiştirmeleri ya da yaratılan savaş atmosferinden çıkmalarını engellemenin yeni bir örneği olarak karşımızda durmaktadır. Ulusların sınırlarını ayırmak için 200 milyon TL gibi bir harcama yapılmıştır.
Bir dizi alanda toplanan bu vergiler, eğitim ve sağlık için kullanılmazken, kendi iktidarlarının devamı ve savaş harcamaları için kullanılması bir gerçekliği daha gözler önüne sermiştir. Ortaya serilen gerçeklik, dinci-faşist rejimin vergiler üzerinden zenginleşmesi, emekçilerin ve halkların ise büyük bir yıkıma sürüklenmesidir.
Dinci-faşist rejim emekçi halkı soyarak, elindeki lokmayı dahi alarak topladığı milyarlarca liralık vergiler ile lüks harcamalar yapmakta, “güvenlik” adı altında emekçileri baskı altına alacak kolluk kuvvetlerine milyarlar akıtmakta, sınır ötesi işgallerle mazlum halkları katletmekte ve yerinden yurdundan etmektedir.
İşçi ve emekçilerin emeği ve alınteri üzerinden topladığı vergiler ile halkları baskı altına alan, sınır ötesi işgallerde katleden dinci-faşist rejime karşı örgütlü bir mücadele hattı örmek, bugünün en acil görev ve sorumlulukları biridir. Emekçiler ve ezilen halklar kendi alınterine ve emeğine sahip çıkmalı, emekçilerin emeğini çalarak zenginleşen tüm bu asalak güçlerinden hesap sormalıdır.
K. Sönmez