Milyonerler arttıkça açlık ve yoksulluk derinleşiyor!

Gün geçtikçe milyonerlerin sayısı artıyor. Ancak onlardan kat be kat daha fazla olarak milyonlar ise açlığa, yoksulluğa ve sefalet koşullarına mahkûm ediliyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 08 Temmuz 2022
  • 19:00

“Bir bankaya, faiz karşılığında ve belli bir süre sonunda ya da istenildiğinde geri alınmak koşuluyla yatırılan paraya” mevduat-mevduat hesabı deniyor. “Risksiz yatırım” olarak adlandırılan bu uygulamada bankalara yatırılan para belirli bir vadede faiz getirisi sağlar, banka ise yatırılan parayı kullanarak kâr elde eder.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Mayıs 2021 aylık bülteninde yer alan verilere göre, hesabında 1 milyon TL’den çok parası olanların mevduatı bir yılda yüzde 97 arttı. Bu veriler, Erdoğan'ın son dönemde emekçilerin dini duygularını istismar etmek için Kur'an'dan sureleri referans göstererek “faiz haramdır” söylemlerinin ne denli riyakâr söylemler olduğunu gözler önüne sermektedir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun verilerine göre: 2022 yılı mayıs sonu itibarıyla hesabından “1 milyon liranın üzerinde” mevduatı bulunan yerli milyoner sayısı Mayıs 2021’e kıyasla 269 bin 664, Aralık 2021’e kıyasla 118 bin 507 kişi artarak 589 bin 479’a yükseldi. Yerli milyonerlerin toplam mevduat büyüklüğü de son bir yılda yüzde 97, Aralık 2021 sonuna göre yüzde 28 artarak 4 trilyon 24 milyar liraya ulaştı. Kısacası yerli milyonerlerin toplam mevduattan aldığı pay da son bir yılda yüzde 57,4’ten yüzde 65,2’ye yükseldi. Yerli milyonerler zenginleştikçe makas arasının gittikçe açıldığı bir tablo da kaçınılmaz oluyor. Nitekim son 1 yılda hesabında 10 bin liraya kadar mevduatı olanların toplamdaki payı yüzde 2,3’ten yüzde 1,5'e, 10-50 bin lira arası mevduatı olanların payı yüzde 6’dan yüzde 4,1'e, 50-250 bin lira arası mevduatı olanların payı ise yüzde 16,4’ten yüzde 12,4'e düştü.

Bu veriler bir kez daha sermaye devletinin sınıfsal konumunu, kime hizmet ettiğini, açıklamaların ise birer demagojiden öte bir anlam taşımadığını göstermektedir. Gün geçtikçe milyonerlerin sayısı artıyor. Ancak milyonlarca işçi ve emekçi açlığa, yoksulluğa ve sefalet koşullarına mahkûm ediliyor. “Orta sınıf” olarak adlandırılan kesimin de alım gücü gün geçtikçe eriyor. Asgari ücret açlık sınırının altında tutulurken, rejimin milyonerlerinin hem sayısı hem kârları patlıyor. Kapitalizmin yarattığı bu tezatlık, dinci-faşist rejimin politik tercihleriyle daha da derinleşiyor.