Dünya, bir yılı aşkındır süredir koronavirüs salgını ile boğuşuyor. Tüm dünyada sancılı geçen pandemi sürecinde, insanlık kapitalist sistemin sefil çıkarlarına kurban edildi, ediliyor. Ölüm pahasına çarklarını döndüren kapitalist düzen, sağlık emekçilerine cehennem azabı yaşatırken, işçi ve emekçileri de açlık ile ölüm arasında tercih yapmak zorunda bıraktı. Pandemi aynı zamanda kapitalist devletler tarafından sözde önlem adı altında temel hak özgürlükleri kısıtlamanın, polis devleti uygulamalarını pekiştirmenin bahanesi yapıldı.
Türkiye’de pandemi, tek adam yönetiminin akıl dışı uygulamalarda diğer ülkeleri fersah fersah geride bırakmasının vesilesi oldu. Pandeminin başından itibaren alınan önlemlerin genel mantığı, kapitalist ekonominin çarklarına zeval gelmesini önlemek üzerine kuruluydu. Her kabine toplantısının ardından açıklama yapan AKP şefi Erdoğan, ekonomide çarkların dönmesini işaret etmiş, bununla övünebilmiştir.
Ülkede pandeminin her pik yaptığı dönemde, Türk Tabipleri Birliği (TTB) başta olmak üzere ilerici kurumlar ve bilim insanları, “Ekonomik ve sosyal koşullar sağlanarak 28 günlük tam kapanma ve ardından kademeli açılma” çağrısını yineleyip durmaktadırlar. Bu çağrıyı ısrarla duymazlıktan gelen iktidar, satılmış bilim insanlarından oluşan sözde Bilim Kurulu’nu kendi çıkar ve hesapları doğrultusunda kullanmış, şimdiye kadar sorunu kısmi önlemlerle hep geçiştirmiştir. Rejimin temel politikası virüsün artış yaptığı dönemlerde hastanelerde meydana gelecek olan kaosun önüne geçmek olmuştur, ki çoğu kez bunu bile becerememiştir. Ayrıca en az 60 milyon kişinin aşılanması gerekirken, 2 Nisan itibarıyla ikinci doz aşısı yapılan insan sayısı henüz yüzde 11 (7,1 milyon kişi) civarındadır. AKP iktidarı koronavirüs salgınını nasıl ki sürece yayarak yönetmeye çalıştıysa, aynı şekilde aşıda da yalan ve riyakarlığa devam etmektedir.
Koronavirüs önlemlerini bireyin sorumluluğuna bırakan gerici-faşist iktidar, salgının zirve yapmasının suçunu da topluma yüklemeye çalışmaktadır. “Maske, hijyen, mesafe” diyerek kendi sorumluluklarından kaçan iktidar, pişkinlikte tüm ölçüleri altüst etmektedir. Bu bir yıl içerisinde pandemi nedeniyle ölen her insanın katili olan AKP-MHP iktidarı ayrıca toplumu açlığa, işsizliğe sefalete sürüklemenin de sorumlusudur.
“Lebalep” kongreler ikiyüzlülüğün, aymazlığın fotoğrafıdır
İçeride baskı ve zorbalığı, dışarıda ise savaş ve saldırganlığı tırmandırarak yarattığı gerilimden beslenen AKP-MHP ittifakının tedirginliği, kitle tabanının erimesi nedeniyle artmıştır. Sermaye diktatörü ve avaneleri, gelinen yerde aritmetik hesaplar yaparak, iktidarı korumanın derdine düşmüşlerdir. Pandeminin de etkisiyle sürekli ağırlaşan ekonomik krizin toplumda yarattığı hoşnutsuzluğun önüne geçemeyen AKP, “güçlü iktidar” pozları vermeye çabalamaktadır.
Toplumun ihtiyaçlarına yanıt üretmekten geri duran gerici-faşist iktidarın sözde “kontrollü normalleşme” kararı nedeniyle, geçtiğimiz ay vakalar kontrolsüz bir şekilde yayılmıştır. Bu da yetmezmiş gibi bir de Erdoğan’ın kişisel hırsları yüzünden kalabalık katılımlı toplanan AKP kongreleriyle toplum sağlığı hiçe sayılmıştır. AKP’nin yerel ve merkezi kongreleri virüsün yayılmasına adeta davetiye çıkaran bir atmosferde yapılmıştır. Karadeniz kongresinde “lebalep dolu” ifadesini kullanan Erdoğan, topladığı kitleyi ateşe atmaktan bir an için tereddüt etmemiştir. Elebaşı Erdoğan başta olmak üzere AKP şefleri sürekli önlemlerden, “maske, mesafe ve hijyen” kurallarından bahsederken, her eylem “bulaş riski” bahanesiyle yasaklanırken, tüm bunlar yok sayılarak toplanan kongreler, din istismarcısı AKP’nin ikiyüzlülüğünü de ortaya sermiştir.
Maske takmadı diye emekçiler hakkında soruşturma açan, para cezaları kesen rejimin efendileri, sıra kendi sefil çıkarlarına gelince ne korunma önlemlerine ne de mesafeye dikkat etmektedirler. Pandemi yayılıp emekçileri tehdit ederken, AKP kongrelerinden yansıyan rezalet tablosu halkla alay etmenin, küstahlığın, pervasızlığın göstergesinden başka bir şey değildir.
AKP iktidarının şefi Erdoğan “lebalep” kongreleri topladıktan sonra, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada yüzsüzce “maske, mesafe, hijyen” kurallarını hatırlatıp, salgının yayılmasının suçunu emekçilere yüklemiş, salgının yayılma hızının faturasını emekçilere kesmiştir. Ekonomik krizden çıkamayan AKP-MHP iktidarının şefi, yaptığı açıklamalarla krizin faturasını emekçilere yıkma derdinde olduğunu bir kez daha göstermiştir. Mevcut kısıtlamaların Ramazan ayında artacağının duyurusunu da yapan Erdoğan, pandemiyi gerici ideolojisini topluma dayatmanın, toplumun yaşam tarzına müdahale etmenin bahanesine dönüştürmüş, kısıtlamaları da bu çerçevede hayata geçirmeyi ihmal etmemiştir. Alınan kısmi önlemlerin pandeminin seyrine bakılmaksızın, yaklaşan tatil sezonu nedeniyle gevşetileceği ise şimdiden bellidir.
Gerici-faşist iktidar tüm bu dönem boyunca izlediği politikalarla, hayatı işçi ve emekçiler için her geçen gün daha katlanılmaz hale getirmektedir. Sınıf ve emekçi kitleler payına hoşnutsuzluğu ve öfkeyi eylemli tepkiye çevirmenin, sınıf mücadelesinin fitilini ateşlemenin vakti çoktan gelmiştir. Toplumun gerici-faşist iktidardan ve dümenini tuttuğu kapitalist düzenden kurtuluşunun yolu ancak bu mücadele sayesinde açılabilir.
N. Kaya