Ege Denizi’nde gerçekleşen 6,9 şiddetindeki depremin ardından 100’ün üzerinde kişi hayatını kaybederken yüzlerce kişi yaralandı. Zemini alüvyonlu dere yatağı olan Bayraklı ve Bornova’da onlarca bina yerle bir oldu, yüzlercesi ise ağır hasar aldı. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS) verilerine göre 2020 yılında dünyada 6 ve üzeri büyüklükte toplam 105 deprem meydana geldi. Bunların 9 tanesi 7 ve üzeri şiddetinde.
Meksika'daki 7.4'lük depremde 10, Papua Yeni Gine'de 7.0 büyüklüğündeki depremde sadece 1 kişi yaşamını yitirdi. İzmir'de ise ölenlerin sayısı 100’ü aştı. İzmir depremi 2020 yılında açık ara en ölümcül deprem olarak kayıtlara geçti. 24 Ocak'ta Elâzığ’da meydana gelen 6.7 büyüklüğündeki depremde resmi rakamlara göre 41 kişi hayatını kaybetmişti. 23 Şubat'ta İran'da meydana gelen deprem nedeniyle Van'da tam 9 kişi yaşamını yitirmişti.
AKP-MHP iktidarının aymazlığı
Depremin yarattığı yıkımın ve can kayıplarının sorumlusu ranta dayalı imar politikaları ve bunları hayata geçirenlerdir. Çünkü, dayanıklı olmayan arazilerde yapılaşmaya izin verilmesi, denetlenmemesi, imar affı ile para karşılığı dayanıksız binaların yapılması yaşanan yıkımın daha da ölümcül olmasına yol açmaktadır.
Her doğal affet veya durumdan sonra devletin aymazlığı bir kez daha ortaya çıkıyor. Depremin ardından konuyla hiç ilgisi olmayan Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’nin enkaz üzerinde şov yapması, Devlet Bahçeli’nin “Keşke riskli binalarda oturmak tercih edilmeseydi” zırvaları, Fahrettin Koca’nın 90 saatin ardından enkazdan kurtulan ve annesini kaybeden 3 yaşındaki Ayda için “Ayda’nın acıyan bir yeri yok, köfte ayran istiyor” sözleri iktidar temsilcilerinin pişkin açıklamalarının güncel örnekleri olarak karşımızda duruyor.
21 yıldır toplanan deprem vergileri nerede?
İktidarın aymaz sözlerinin yanı sıra, İzmir depreminin ardından “deprem vergileri nerede” sorusu bir kez daha gündem oldu. 99 Marmara Depremi’nden bu yana toplanan 71,8 milyar liralık deprem vergisinin nerede olduğu sorusuna T. Erdoğan “Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok” dedi.
Bir yıl için getirilen ve Özel İletişim Vergisi adı altında toplanan deprem vergisi bugün itibariyle 21 yıldır toplanıyor. 2004 yılında kalıcı hale getirilen deprem vergisi cep telefonu, sabit telefon, dijital ve kablolu TV yayınları ve internet hizmeti faturalarından yüzde 7,5 oranında alınıyor. Toplanan bu vergiler, 2006 yılında getirilen yasal kılıf ile “genel bütçeye gelir kaydedilen” vergiler havuzuna aktarılarak yağmaya açıldı.
“Deprem vergileri nerede?” sorusuna cevap veren dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek deprem vergileri ile yol yapıldığını itiraf etmişti. Bir sene önce Berat Albayrak ise deprem vergilerinin nereye harcandığı sorusuna “Biz de bilmiyoruz, İçişleri Bakanlığı bilir” diye yanıt vermişti. İçişleri Bakanlığı ise bilmediğini ifade etmişti.
Vergiler nereye harcandı bilinmiyor, ancak konutları depreme dayanıklı hale getirmek için ve deprem bölgesinde yaşam alanlarını güvenli hale getirmek için harcanmadığı bir kez daha açığa çıkmış oldu. Açıkça dile getirilen bir başka sınıfsal gerçekse, sarayda oturanların bu tür şeylerin hesabını vermeye “zamanının olmadığı”dır. Evet, onlar rant ve talan üzerine kurulu düzenlerinin yarattığı yıkımların hesabını vermeye yanaşmayacaklardır. İşçi ve emekçiler yaşadıkları tüm sorunların hesabını ancak örgütlü mücadeleleri ile sorabilir.