Cinayetin “olağan şüphelileri” sıkışıyor

Görünen o ki, Sinan Ateş suikastını işlettiren Saray rejiminin şefleri bu kez baltayı taşa vurmuşlar ve olay, karanlık/kanlı zihniyetlerini iyice deşifre ettiği gibi, dinci-faşist ittifakın siyasi zayıflamasını da hızlandıracaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 04 Şubat 2023
  • 19:00

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in 30 Aralık’ta Ankara’da öldürülmesi, Saray rejiminin faşist ayağını oluşturan MHP’deki çatlakları derinleştirmiş görünüyor. AKP-MHP koalisyonu, başkentin göbeğinde işlenen bu siyasi cinayeti “adli vaka” sınırlarında tutmaya çalıştı. Bundan dolayı olay hakkında günlerce tek laf etmediler. Yok saymaya ve unutturmaya çalıştılar. Ancak umdukları gibi olmadı. Cinayetle bağlantılı soruşturmayı istemeyerek de olsa genişletmek zorunda kaldılar. Olay gündemden düşürülemediği gibi faşist parti içindeki çatlağı giderek derinleştirdiğine dair veriler de artıyor.

***

Bu rejim için cinayetler “sıradan” olaylardır. Kolluk kuvvetleri veya dinci-faşist çeteler eliyle bu suçu on yıllardan beri işliyorlar. Görünen o ki, Saray rejiminin tepesinde oturan Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Süleyman Soylu gibi kişilerin bu defa sıkıntıya düşmesi, kendi içlerinde de mafyatik yöntemlerle iş yaptıklarının deşifre olmasından kaynaklanıyor. Zira cinayetle bağlantılı tutuklanan 18 kişi ile arananların tümünün Devlet Bahçeli ya da Süleyman Soylu ile bağlantıları olduğu görülüyor. Okların özellikle Devlet Bahçeli ve çevresindeki faşistleri göstermesi, Saray rejimini sıkıntıya sokuyor. Düzen muhaliflerini öldüren tetikçileri bile korurken, Sinan Ateş cinayetiyle ilgili 18 kişiyi tutuklamak zorunda kalmaları, içine düştükleri açmazın göstergelerinden biridir. Ancak bu kadarı onları rahatlatmış görünmüyor.

Faşist partinin şefi Devlet Bahçeli, uzun süre cinayet hakkında konuşmaktan kaçındı. Sanki olay kendisini ilgilendirmiyormuş havalarına büründü. Olayın ardından MHP’deki çatlağın genişlediğini de gizlemeye çalıştı. Ancak gelinen aşamada bunun mümkün olmadığı görüldü. Bıyıklarını keserek partiden ayrılanlar olduğu haberlere yansıdı. Bunu gizleme imkanı kalmayınca, “Bıyıklarını kesip gidenlerin gönlü zaten biz de değildi” açıklaması yapan Devlet Bahçeli, partisinde yaşanan çatlağı itiraf etmek zorunda kaldı. Olayı yakından takip edenler sarsıntının devam ettiğini ve faşist partideki yarılmanın daha da derinleşeceğini söylüyorlar.

***

AKP şefi Tayyip Erdoğan ise ilgili-ilgisiz her konuda nutuk atarken, cinayet konusunda “dut yemiş bülbül” havalarına girdi. Olay hakkında doğrudan tek laf etmezken, müritleri aracılığıyla birtakım göstermelik açıklamalar yaptı. Bir süre sessiz kalan, gecikmeli açıklamalarını müritlerine yaptıran AKP şefinin cinayetten dolayı açmaz içine düştüğü görüldü. Zira hem kendisi hem partisi 20 yıldan beri Devlet Bahçeli ile faşist parti tarafından destekleniyor. Bahçeli-Erdoğan birbirlerine kaba/çirkin ifadelerle saldırdıkları zaman da bu destek kesilmedi. Her kritik eşikte MHP ile şefi Tayyip Erdoğan’ın yanında saf tuttu. Bu suç ortaklığı AKP’nin 7 Haziran 2015 hezimetinden sonra doğrudan koalisyon şekline büründürüldü. Zira rejimin başka türlü ayakta kalması mümkün değildi.

Türkiye’de dinci-gerici ile ırkçı-faşist akımlar arasında her zaman bir yakınlık vardı. Her iki akım da emperyalistlerin Türk sermaye devletine yükledikleri anti-komünist misyon gereği tetikçi olarak kullanıldılar. Biri ümmetçilik biri ırkçılık yapsa da anti-komünizm ve emperyalizme uşaklıkta birleşiyorlar. Bu bağlamda AKP-MHP koalisyonunun kurulması eşyanın tabiatına uygundur. Kürsüden birbirine etmedik hakaret/küfür bırakmayanların tam bir uyum içinde dinci-faşist rejimi tahkim etmeleri, taraflar arasındaki “geçirgenliğin” boyutu hakkında fikir veriyor.

*** 

Sinan Ateş cinayeti çetelerle/mafya babalarıyla/tarikatlarla iç içe giren AKP-MHP koalisyonunun nasıl bir yapıya büründüğünü göstermesi bakımın çarpıcı olaylardan biridir. Zira olay hem cinayet işleme konusundaki pervasızlıklarını hem de rejimin bekası için duydukları korkunun çok derin olduğunu gözler önüne serdi.

Saraylarında küstahça sefahat sürenlerin, sefalete sürükledikleri halkın geniş kesimlerinin desteğini yitirmesi kaçınılmazdı. Ancak suç dosyaları o kadar kabarmış, güç ve saltanatı elde tutma saplantıları o kadar derinleşmiş ki, kendi içlerinde bile cinayetler işlemeye başladılar. Sinan Ateş’ten önce de cinayete kurban gidenler oldu, cinayet işlemeye çalışırken öldürülen MHP’liler de var. Diğer cinayetler bir şekilde unutturulmuştu. Ancak Sinan Ateş olayında bunu başaramadıkları için sıkışmış görünüyorlar.

***

Yansıyan son haberlere göre, Sinan Ateş’in yakınları ile destekçileri cinayetin aydınlatılması yönündeki taleplerini geri çekmemişler. Saray rejiminin esas suçluları, yani cinayeti planlayanları açıklamasını istiyorlar. Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, MHP Genel Başkan Yardımcısı Edip Semih Yalçın’a hitaben şunları söylemişti:

Kör değiliz, sağır değiliz, dilsiz değiliz. Duam ve beklentim odur ki şehidimizin kırkı çıkmadan gerçekler ortaya çıksın.

Dayısı tarafından yapılan açıklama ise, Saray rejiminin tepesindeki sıkıntının kaynağını gösterir nitelikte:

Sabırla bekliyoruz. Verilen sözlerin tutulmasını bekliyoruz. Biz de sözümüzü tutarak Sinan'ın kırkının çıkmasını bekliyoruz. Eğer sözler tutulmazsa yurdun her köşesinden bizi bekleyen dostlarımız konuşmaya başlayacaklar. Herkes bildiğini söyleyecek. Aile olarak kenarda oturacak halde değiliz."

Açıklamalarda verilen mesajlar AKP-MHP şeflerinin istemedikleri bir ikilemle karşı karşıya kaldıklarını gösteriyor. Zira seçimlere az bir süre kala cinayeti planlayanları harcamak istemiyorlar. Böyle bir adım atarlarsa içerideki çatlakların büyüyeceğini biliyorlar. Bunu yapmamaları durumunda ise, Sinan Ateş’in yakınları ve destekçileri tarafından yapılacak ifşaatlardan korkuyorlar. Kimi iddialara göre olayın boyutu ifşaatlarla sınırlı kalmayacak, hesaplaşma farklı zeminlere de kayabilecektir. Bu ise zaten sarsılmış olan saltanatı koruma hayallerine indirilen yeni bir darbe olacaktır.

Görünen o ki, Sinan Ateş suikastını işlettiren Saray rejiminin şefleri bu kez baltayı taşa vurmuşlar ve olay, karanlık/kanlı zihniyetlerini iyice deşifre ettiği gibi, dinci-faşist ittifakın siyasi zayıflamasını da hızlandıracaktır.