Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) oluşturduğu bir heyet, 5-8 Eylül tarihleri arasında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’e ziyaret gerçekleştirdi. Tartışmalara konu olan ziyaret Kürt basınında olduğu kadar, saray rejiminin besleme medyasında, Perinçekçi dalkavukların yayınlarında ve farklı çevrelerde de analizlere konu edildi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı Başkanlığında oluşturulan heyette Dış Politika Baş Danışmanı ve İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, Parti Meclisi Üyesi Nevaf Bilek, Prof. Dr. Mehmet Hasan Eken ile Enver Ömür Polat yer aldı. CHP’nin ilk defa bu kapsamda bir heyeti Güney Kürdistan’a gönderdiği bildirildi.
CHP heyeti Başkan Mesud Barzani, Başbakan Mesrur Barzani, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Goran Hareketi temsilcileri ve Ezidi İnanç Önderleri ile görüştükten sonra Kerkük’e geçip Irak Türkmen Cephesi liderleriyle görüştü. Bu, bölgede ektin olan güçlerin temsilcileriyle görüşmeye özen gösterildiği şeklinde yorumlanıyor. Heyetin Irak yönetimiyle temasa geçmeden geri dönmesi ise dikkat çekti. Ancak heyet başkanı Salıcı, Irak’ta yapılacak seçimlerden sonra Bağdat’ı ziyaret edebileceklerini söylüyor.
***
Bölgesel Kürt Yönetimi’nin AKP ile yıllara dayalı ilişkileri var. Karşılıklı ekonomik ve siyasi çıkarlara dayansa da saray rejiminin kirli hesapları ilişkileri belirler durumdaydı. Bu konumunu kullanan AKP-MHP rejimi, KYB ile PKK’yi birbirine düşürmek için elinden geleni yapıyor. Nitekim son günlerde yaşanan bazı çatışmalar ve tarafların birbirini suçlayan açıklamaları, dinci-faşist rejimin kısmi bir başarı sağladığına işaret ediyor. Buna karşın hedeflenen KYB-PKK savaşını kışkırtmakta başarısız olduklarını da vurgulamak lazım.
Saray rejiminin bölgede gerilimi tırmandırdığı bir dönemde CHP heyetinin gerçekleştirdiği ziyaret, memnuniyetle karşılanmış görünüyor. Zira KYB ile diğer güçler Türkiye ile ilişkilere önem verseler de saray rejiminin Kürt hareketlerini birbirine kırdırma çabalarının hoş karşılanmadığına dair veriler var. Elbette bu hareketler arasında çıkar çatışmaları var, fakat bunun savaş boyutuna ulaşmasını isteyen taraf yok.
Böyle bir atmosferde CHP’nin bölgeye yönetici düzeyinde heyet göndermesi, Kürt siyasi güçlerinde belli bir beklenti yaratmış görünüyor. Kürt halkına düşmanlıkta ortaklaşan AKP-MHP-Perinçekçi dalkavuklar cephesinin ırkçı dayatmalarının yoğunluğu dikkate alındığında, ziyaretin beklenti yaratması doğaldır. Nitekim gerçekleştirilen ilk görüşmelerin ardından gazetecilere açıklama yapan heyet başkanı Salıcı’nın sözleri de bu durumu teyit ediyor:
“Çok sıcak karşılandık. Bu kadar sıcak karşılanmaktan dolayı büyük mutluluk duyduk. Bu bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak ilk ziyaretimiz ama emin olun son ziyaretimiz olmayacak.”
Bu arada heyet üyelerinden Nevaf Bilek de benzer bir değerlendirme yapıyor. Rûdaw’a yaptığı açıklamada, “Yaklaşım gayet güzeldi, çok sıcak karşılandık. Bugünkü ziyaretimiz umduğumuzdan daha verimli geçti. Bundan dolayı her iki tarafta mutlu” ifadelerini kullandı.
***
Ziyaretin saray rejiminin bilgisi dahilinde planlandığı anlaşılıyor. Heyet başkanı Salıcı’nın açıklamaları da bu yöndedir. Buna rağmen saraydan beslenen medyada CHP’yi hedef alan, komplo teorilerine dayanan asparagaslar eksik olmadı. Bu arada Perinçekçi medya da her zamanki gibi saray beslemeleriyle aynı telden çaldı. Saray dalkavuğu Perinçekçi takımı, Kürt halkına düşmanlıkta birinciliği elden bırakmak istemediğini birkez daha gözler önüne serdi.
Rejimin tepesinden Erbil gezisine çok tepki verilmedi. Belli ki asparagas işleri beselemelere havale edildi. Bu rezil yöntem, kokuşmuş dinci-faşist zihniyetin alamet-i farikası olarak öne çıkıyor. Zira geziyi CHP heyeti düzenlese de olayın partiyi aşan bir mahiyet taşıdığı anlaşılıyor. Bu bağlamda diğer şeylerin yanısıra gezinin, saray rejiminin iflas etmiş dış politikasından çıkış yolu bulmak için atılmış bir adım olduğunu söylemek mümkün.
***
Geziyle ilgili BBC’ye konuşan CHP heyetinin başkanı Salıcı, sözü dolandırmadan hedeflerini ortaya koyuyor. Yapılan eleştiri ve komplo teorilerini dikkate almadıklarını belirten Salıcı, amaçlarını şöyle ifade ediyor:
“Biz bir işbirliği diyalog sürecinin başlaması gerektiğini ve dört ülkeyi; Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ı derinden etkileyen terör, savaş, sığınmacı problemleri gibi sorunlar olduğunu görüyoruz. Bunlarla ilgili atılan adımların yeterli olmadığı da aşikar. Bununla ilgili bir fikir ortaya koyuyoruz ve bu fikrimizi de bölgedeki kesimlerle paylaşıyoruz. Yarın öbür gün Bağdat’la da böyle bir şey yapılabilir. Bu, 1 ay-3 ay içinde sonuçlanabilecek bir şey değil...”
Salıcı geziyi, 25 Temmuz 2020’de yapılan kurultayda deklere edilen “İkinci Yüzyıla Çağrı” beyannamesinin 13. maddesine dayandırdı. Maddede şu ifadeler yer alıyor:
“Akılcı, barışçıl ve gerçekçilikten sapmayan, uluslararası hukuka ve meşruiyete önem veren bir dış politika izlenecektir. Ayrıca, bölge merkezli dış politika yaklaşımından yola çıkarak, kurucu üyelerinin İran, Irak, Suriye ve Türkiye’nin olacağı ve bölgemizde huzur, barış ve istikrar oluşturmayı hedefleyen ‘Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’ (OBİT) kurulacaktır.”
Bu maddenin hayata geçirilmesi için, özellikle 2010 yılından bu yana izlenen dış politikada büyük değişiklikler yapılması gerekiyor. Bu ise, ancak AKP döneminin kapanması ile mümkündür. Zira dinci-faşist koalisyonun ideolojik saplantıları, bu kadar kapsamlı bir değişikliğe uygun değil. Salıcı da OBİT’in kurulup aktif hale getirilmesinin AKP iktidarı koşullarında mümkün olmadığını söylüyor. BBC’ye verdiği demeçte gezinin çerçevesini şöyle ifade ediyor:
“Bunu OBİT çerçevesine oturmak lazım. İkincisi CHP’nin dış politikadaki perspektifinin anlatılması çerçevesine oturtmak lazım, üçüncüsü de Türkiye’de iktidar değişiyor, CHP iktidara geliyor, kendi vizyonunu bölge ülkeleriyle, muhataplarıyla paylaşıyor. Bu çerçevelere oturtmak lazım.”
***
Geziye dair yapılan değerlendirmelerde “Kürt oyları” vurgusu geniş yer buldu. Dinci-faşist saray rejiminin toplumsal destek yönünden çöküş içinde olduğu, seçimlerin erken yapılacağı ve “Kürt oyları”nın sonuçlar üzerinden kritik rol oynayacağı belirtilirken, Erbil gezisinin seçime hazırlıkla bir bağının olması da kaçınılmazdı. Kürt halkına düşmanlıkta MHP ve Perinçekçilerle yarışan AKP’ye desteğin azaldığı kesinken, CHP’nin Kürt halkı nezdinde imaj tazeleme çabasına girişmesi bekleniyordu. Gezi bu yönde atılan bir adım olarak da değerlendiriliyor. Bu arada partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, başa geçtiğinde Kürt sorununu çözeceğini vadetmeye başladı.
Gezinin Kürt siyasal güçleriyle ilişkileri geliştirmek ve seçimlerde Kürt halkından oy devşirme hesaplarıyla bağlantılı olduğu kesin olsa da olay bundan ibaret değil. Geziyi bölgede izlenen dış politikanın yarattığı sorunlara müdahale kapsamında atılmış bir adım saymak mümkündür. Bu ise Kürt sorununu gündeme almayı zorunlu kılıyor. CHP’nin eski zihniyetle Kürt sorununa düzen içi bir çözüm üretmesi elbette mümkün değil. Dolayısıyla hem bölgesel planda hem Kürt sorununa çözüm planında düzen solunu temsil eden CHP’nin belli ölçüde bir zihniyet değişimine gitmesi gerekiyor. Aksi halde eskinin şoven politikalarının esiri olmaktan kurtulma şansı olmayacaktır.