“Sonu gelmeyen NATO genişlemesi, Ukrayna savaşı ve Tayvan gerilimi vb. gelişmeler, gerçekte aynı olgunun farklı yansımalarıdır. Tümünün gerisinde ABD emperyalizminin kendi liderliğindeki dünya düzenini koruma, bu çerçevede yarınki rakiplerini bugünden sınırlama ve güçten düşürme stratejisi yatmaktadır. Başarıya ulaşma şansından yoksun bu emperyalist strateji uluslararası gerilimi tırmandırmakta, militarizmi azdırmakta, silahlanma yarışını körüklemekte, emperyalist müdahalelerin ve savaşların yolunu düzlemekte ve en tehlikelisi, yeni bir emperyalist dünya savaşı riskini artırmaktadır.” (TKİP VII. Kongre bildirisi)
Emperyalist savaş aygıtı NATO’nun genişleme politikası, ABD’nin hegemonya savaşının merkezinde yer alıyor. İki yıldır Ukrayna’da devam eden savaşın esas nedeni de NATO’nun genişleme politikasıdır. Zira başını ABD’nin çektiği emperyalist blok, Ukrayna’yı NATO’ya dahil ederek Rusya’nın boğazını sıkmayı hedefliyorlardı. Bu provokatif girişim Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla sonuçlandı. İki yıldır devam eden yıkıcı savaşı fırsat sayan ABD Finlandiya ile İsveç’i de savaş aygıtına dahil etmek için hamle yaptı.
Rusya ile kurduğu ilişkilere, “dostum Putin” hitaplarına rağmen “Ukrayna NATO üyesi olmayı hak ediyor” diye açıklama yapan AKP şefi Tayyip Erdoğan, Finlandiya-İsveç ikilisinin NATO üyeliğini güya onaylamayacaktı. İç politikaya hitap eden nutuklarını, saray beslemesi medya, “Erdoğan NATO’ya meydan okuyor” havasında pazarladı. Oysa sorunun meydan okumakla ya da NATO’nun genişlemesinin yeni bir emperyalist savaş riskini arttırmasına karşı olmak hiçbir ilgisi yoktu. Finlandiya’dan sonra İsveç’in NATO’ya katılımının onaylanması AKP-MHP sahtekarlığını bir kez daha şekilde gözler önüne sermiştir.
***
Irkçı-Siyonist İsrail rejimi ABD-NATO desteği ile Gazze’de soykırım yaparken, Erdoğan İsveç’in üyeliğini onaylayıp Meclis’e gönderdi. ABD-İsrail cephesini memnun eden bu adımı atarken, Siyonistlerin Gazze’de işledikleri savaş suçlarına dair nutuklar da atıyordu utanmadan. “Yerlilik/millik” üzerine tiksinti verici ırkçı nutuklar atan faşist partinin şefi Devlet Bahçeli ise Erdoğan’ın ABD-NATO-İsrail cephesine hizmet eden her icraatının bir numaralı suç ortağıdır. AKP-MHP koalisyonu her icraatıyla NATO’culuğunu ispatlarken, iç politikada dinci-şeriatçı, şoven-ırkçı söylemin dozunu arttırıyor. Riyakarlığı bu kadar aşikar olan, toplumla bu kadar küstahça alay eden sermaye politikacısına dünyada rastlamak zordur.
Irak topraklarındaki çatışmalarda 12 askerin hayatını kaybetmesi üzerine ortalığı velveleye veren Erdoğan sözüm ona emperyalistlere yani ABD’ye laflar etti. Bu nutukların atılmasının hemen ardından İsveç’in NATO üyeliğini mecliste onayladılar. Devlet Bahçeli ise, emperyalist savaş aygıtı NATO’nun sadık bir uşağı olduğunu bir kez daha ispatladığı gün en azgın faşist nutuklarından birini attı. Ölen askerlerle ilgili AKP-MHP bildirisine imza atmayan CHP ile DEM Parti’ye saldırdı, Özgür Özel’i doğrudan hedef aldı.
Faşist partinin başı İsveç’in NATO üyeliğini onayladığı gün CHP’ye, DEM Parti’ye ve sola kin kusarken, onları “Batının uşakları” olmakla itham etti. Hızını alamayıp şu tiksinti verici tehditleri de savurdu:
“Peki siz neyi biliyor, nereye hizmet ediyorsunuz? Milli şerefimizi çiğnetmeyeceğiz. Kararımız kesin mücadelemiz bıçkındır. Herkes dikkat etsin, yayı gerilmiş ok gibiyiz. Kınından çekilmeyi bekleyen keskin bıçak gibiyiz.”
MHP şefi, bu iğrenç keskin söylemlerle tam bir NATO uşağı olduğu gerçeğini gizleyebileceğini sanıyor. Tıpkı “emperyalizme laf atan” ama aynı anda emperyalist savaş aygıtının sadık hizmetkarı olduğunu ispatlayan Tayyip Erdoğan gibi…
***
“Yerli/milli” söylemi üzerinden tiksinti verici demagojilere sık sık başvuran AKP-MHP koalisyonu NATO’nun genişlemesine hiçbir zaman karşı çıkmadı. Finlandiya-İsveç üyeliği gündeme gelince Erdoğan bunu ABD ile pazarlık yapmanın fırsatı olarak gördü. Hem bu ülkelerde yaşayan Kürt hareketi mensupları üzerindeki baskının arttırılması hem silah alımı, özellikle F16 savaş uçaklarını ABD’den alabilmek için pazarlık yaptı. Baştan beri belli olan şey gerçekleşti: Önce Finlandiya dün de İsveç’in NATO üyeliği onaylandı.
İşçi sınıfına emekçilere karşı sermayenin demir yumruğu misyonuyla hareket eden dinci-faşist rejim, dış politikada da emperyalist ABD-NATO cephesinin sadık hizmetkarlığını yapmaktadır. Bu iki tutumu birbirini tamamlıyor: Sermayenin iktidardaki temsilcileri, emperyalizmin Türkiye’deki iç dayanaklarıdır aynı zamanda. Hal böyleyken “yerli/milli” çığırtkanlığının dozunu arttırmaları, sefalete mahkum ettikleri işçi ve emekçileri aldatmak için baş vurulan kaba riyakarlıklardır.
***
CHP ile DEM Parti’nin İsveç’in NATO üyeliği konusunda aldıkları tutum da bu partilerin NATO’ya/emperyalizme bakış açıları hakkında net bir fikir vermiştir. Her ikisinin doğrudan ya da dolaylı bir şekilde NATO’nun genişlemesine destek vermeleri utanç vericidir. Ancak her şeye rağmen bu kararın alınmasında belirleyici rolü oynayan AKP-MHP iktidarıdır. İç politikaya dönük keskin nutuklar atmaları, oynadıkları rezil rolü örtme telaşından da kaynaklanıyor. Emekçileri “yerli/milli” söylemle zehirlemeye çalışan AKP-MHP ikilisinin ABD imalatı olduklarını ve savaş aygıtı NATO’nun sadık uşakları olduğunu her vesileyle emekçiler nezdinde teşhir etmek büyük bir önem taşıyor.