Son yıllarda faaliyet alanı “sarayın noterliği” ile sınırlandırılan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), yine utanç verici bir karara imza attı. Elbette kararı 1100 odalı “yerli/milli” sarayında ikamet eden AKP şefi Tayyip Erdoğan aldı. Ancak bu kararın geçerli olması için TBMM’nin de usulen onaylaması gerekiyordu.
Sarayın istediği noterlik vazifesi AKP-MHP milletvekillerinin oylarıyla yerine getiriliyor. Diğer düzen partileri ise “önemli” saydıkları kararlar söz konusu olduğunda “noterlik şerefine” nail olmak için el kaldırıyorlar. Tıpkı emperyalist savaş aygıtı NATO’nun genişlemesi konusunda olduğu gibi.
Tayyip Erdoğan, “yeterince” at pazarlığı yaptıktan sonra İsveç’in NATO’ya katılım kararını imzalayıp meclise göndermişti. Ancak mecliste oylama aşamasında da pazarlıklar devam ettiği için, noter takımı saraydan gelecek direktifi bekledi. Emir meclise ulaşınca orada bekleyen “hazır kıta” hareketlendi ve 23 Ocak Salı günü kollar emperyalist savaş aygıtının genişletilmesi için kalktı.
“Yerli/milli” safsatası ile emekçilerin zihnini bulandıran AKP-MHP koalisyonu hem NATO’cu hem Amerikancı olduğunu bir kez daha ispatladı. Emperyalist barbarlara sadakat testi söz konusu olduğunda neredeyse firesiz bir şekilde tam puan alıyor “yerli/milli” dinci-ırkçılar.
Filistin davasını istismar etmek için nutuklar atan Tayyip Erdoğan, Gazze’de devam eden soykırım suçunun baş faili olan ABD-NATO cephesine hizmet ederek, kimin safında durduğunu dünyaya göstermiştir. Din istismarı ve şoven ırkçılık üzerinden siyaset yapan AKP-MHP koalisyonu, emperyalizmin “yereli/milli” Truva atı olduğunu yeniden teyit emiştir.
NATO’nun genişlemesi söz konusu olduğunda CHP’nin de dinci-faşistlerin kuyruğuna takılması dikkat çekicidir. Belli ki, bu düzen partisi de emperyalistlere hizmet söz konusu olduğunda diğerlerinden geride kalmak istemiyor. Emperyalist savaş aygıtının genişlemesinin desteklenmesi bir tür devlet politikası olduğu için, sözde sosyal demokratlar da noterlik için el kaldırmaya pek hevesli oluyorlar. Oysa ABD’nin hegemonya savaşında NATO’yu bir aparat olarak kullandığı dikkate alındığında, bu savaş aygıtı halen insan soyuna musallat olan en büyük bela durumundadır. Dolayısıyla bu aygıtın genişlemesine destek verenler, onun insanlığa karşı işlediği suçlara ortak oluyorlar.