Sermaye devleti kurulduğu günden bugüne kirli hesapları ve ihtiyaçları uğruna sayısız katliam gerçekleştirdi. Dersim, Koçgiri, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi, Ulucanlar, 19 Aralık ve yakın dönemde Suruç ve Ankara Gar katliamı…Bu katliamlarla toplumun geniş kesimleri sindirilmeye ve mücadeleden alıkonulmaya çalışıldı.
7 Haziran seçimlerinde hezimete uğrayan ve tek başına iktidar olma gücünü kaybeden AKP, kanlı planlarını hayata geçirdi. 20 Temmuz'da Suruç katliamı gerçekleştirildi. Suruç katliamının ardından 10 Ekim Ankara Gar katliamı gerçekleştirildi. 7 Haziran seçimleri sonrasında hayata geçirilen saldırılarla emekçilerin üzerinde korku atmosferi yaratılmak istendi. Savaşın ve sokak ortasında bombaların patladığı bir süreçte DİSK, KESK, TTB ve TMMOB'un çağrısıyla 10 Ekim'de Ankara'da Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi gerçekleştirildi. Mitinge katılım için gelenler şehir girişlerinde durduruldu ve ince aramalardan geçirildi. Öte yandan Ankara'nın göbeğinde MİT binasına 1-2 km’lik bir alanda gerçekleştirilecek bir mitingi kanı bulamak için gelen IŞİD üyeleri devletin denetiminde Suriye sınırından Türkiye'ye sokuldu. Bizzat kollanarak bombalı saldırıyı gerçekleştirilmeleri için Ankara Gar Meydanı'na getirildiler. Miting programından 26 gün önce devletin istihbarat belgelerine göre, bombalı saldırısının gerçekleştirileceği bilgisi ulaşmasına rağmen emniyet güçleri hiçbir önlem almadıkları gibi katliamın önünü bizzat kendilerinin açtıkları ortaya çıkan belgelerle gözler önüne serildi. Devletin korku atmosferi yaratarak toplumu sindirmeyi amaçladığı katliam iki farklı nokta gerçekleştirildi. Katliam sonucu 103 kişi yaşamını yitirdi, 500'ün üzerinde kişi yaralandı. Saldırının ardından yaralılara yardım etmek isteyen kitleye polis gaz bombaları ve tazyikli suyla saldırdı.
AKP iktidarı 1 Kasım sürecine gidene değin ülkede savaş ve korku atmosferini tırmandırmış, kendine yedeklediği faşist MHP ile 1 Kasım seçimlerinde ittifakı kurmuştu. Gerici-faşist iktidar toplumun üzerindeki korkuyu arttırmak için Kürt halkını yönelik imha saldırılarından ilerici ve devrimci güçlerin toplu gözaltına alması ve tutuklamasına kadar bir dizi saldırıyı pervasızca hayata geçirmişti. Zira 1 Kasım seçimlerine giden süreci ve sonrasında yaşanan baskı ve korku atmosferini de bizzat sermaye devletinin tetikçiliğine soyunan ve kanlı katliamlarda parmağı olan Sedat Peker'in yaptığı açıklamalarla ifşa oldu.
Aradan geçen 7 yıla rağmen 10 Ekim'in faili olarak yalnızca patlamayı gerçekleştiren iki IŞİD’li yargılandı. Oysa 10 Ekim katliamının gerçek failleri bellidir. 10 Ekim'in failleri IŞİD üyelerine “öfkeli gençler” diyenlerdir. 10 Ekim'in failleri gizli odalarda emperyalist şefleriyle adım adım katliamı planlayanlardır. 10 Ekim'in failleri bombalı saldırının ardından kitlenin üzerine biber gazı ve tazyikli su sıkanlar, ambulansların alana girmesini engelleyenlerdir. Özetle; 10 Ekim'in faili sermaye devletinin ta kendisidir.
Bütün bu gerçeklikler gün yüzüne çıkmışken, halen adliye salonlarında mizansen yargılamalar devam ediyor. Katliam iki çete üyesine göstermelik cezalar verilerek kapatılmaya çalışıyor. Sermaye devleti ne kadar gerçekleri gizlemeye çalışırsa çalışsın katliamdaki rolünü gizleyemez.
Tarihi kanlı katliamlarla dolu sermaye devletinin bu saldırıları gelişecek mücadelenin önüne set çekmek için gerçekleştirilen planlı saldırılardır. On yıllardır bu topraklarda baskıya, sömürüye, ezilmişliğe ve kanlı katliam saldırılarına karşı direnenler var oldu ve var olmaya devam edecek. O yüzden sermaye devletinin kirli hesapları uğruna gerçekleştirdiği katliamlar nafiledir.
K. Sönmez