İsviçre’nin Wallis Kantonu’nun Visp kasabasında bulunan Lonza kimya fabrikası, doğayı talan ediyor. Lonza, gözden ırak Rhone nehri kenarında, Alplerin eteğinde, atmosfere salgıladığı kirli hava ile doğayı tahrip etmekle kalmıyor, insanları da yavaş yavaş ölüme sürüklüyor.
Rhone nehri kıyısında bir küp şeklinde göğe yüklesen bacasıyla Lonza şirketinin D29 adlı bölümü, bütün İsviçre’nin salgıladığı yıllık CO2 sera gazı emisyonunun yüzde birini atmosfere salıyor. Şirket burada gıda katkı maddesi Niacin ve atık olarak da gülme gazı (Lachgas) diye de bilinen azot oksit üretiyor. Sadece D29 blokunda yılda 1800 ton azot oksit doğaya salınıyor.
Kokusu olmayan bu gaz aslında zehirli de değil. Ancak küresel ısınmaya diğer birçok sera gazından daha fazla etkisi olduğu için, “beyaz ölüm” ve “güldüren ölüm” diye anılıyor. ‘Gülme gazı’ azot oksitin küresel ısınmaya etkisi metan gazından on iki kat, CO2’den ise yaklaşık üç yüz kat daha fazladır.
D29’daki azot oksit, yılda yaklaşık 550.000 ila 600.000 ton CO2 etkisine sahiptir. İsviçre’nin toplam sera gazı emisyonlarının yüzde birinden fazlasını oluşturmaktadır. Tek fabrika için inanılmaz derecede yüksek bir orandır bu.
Azot oksit yalnızca iklim değişikliğini hızlandırmıyor. Atmosferde parçalandığında ozon tabakasına büyük zararlar veriyor ve delinmesine yol açıyor. Doğaya salınan tüm gazlar arasında azot oksit, en etkili ozon tabakası ‘katili’ olarak biliniyor.
İlginç olan ise, Lonza fabrikasının bu doğa ve iklim katliamından kısa süre öncesine kadar kimsenin ‘haberdar olmaması’ ve ‘bilinmemesi’.
İsviçre’de doğaya salınan CO2 beklenenin çok üzerinde çıkınca, Federal Çevre Dairesi (Bundesamt für Umwelt) 10 Şubat 2020’de yaptığı bir basın açıklamasında, “İsviçre sanayi sektörü sera gazı emisyonları beklenenden daha yüksek çıktı. Beklenenden daha fazla, 600.000 ton CO2 eşdeğer bir salınım söz konusu” bilgisini kamuoyuna duyurdu. Açıklamada bunun sorumlusunun Visp’teki Lonza şirketi olduğu ifade edildi.
Suçüstü yakalanan Lonza şirketi, 2018 baharında söz konusu gazı tespit ettiğini ve Federal Çevre Dairesi’ne bildirdiğini iddia ederek, sanki sorumlu kendisi değilmiş gibi topu Federal Çevre Dairesi’ne attı. Federal Çevre Dairesi, söz konusu gazın elli yılı aşkın bir süreden beri Lonza’nın D29 blokundan atmosfere salındığını tahmin ediyor.
Lonza ve D29 bölümü bir anda kamuoyunun ve medyanın önemli gündemi oldu. Haber ajansları, gazeteler, sanal basında, “İsviçre’nin karbon ayak izleri bilinen ve beklenenden daha kötü” denilerek Lonza ve D29 manşetlere çıkarıldı. Çok geçmeden Lonza ve D29 sessizliğe gömüldü.
Çevre bilimcileri ve iklim aktivistleri, Lonza’nın bunu fark etmemesinin mümkün olmadığına, bilinçli olarak kamuoyundan, hissedar ve yatırımcılardan, en az son birkaç yıldır gizlediğine işaret ediyorlar.
Lonza Niacin’i 1950’li yıllardan bu yana üretiyor. Şimdilerde, yılda yaklaşık 300 milyon dolar değerinde, 35 bin ton metabolizmayı uyaran ve B3 vitamini olarak da bilinen Niacin’i İsviçre’nin Visp kasabasında ve Çin’in Nansha kentinde üretiyor.
Visp ve Nansha’da üretilen ‘harika’ B3 vitamini bize ‘beyaz ölüm’, ‘güldüren ölüm’ olarak geri dönüyor.
Lonza, sürdürülebilir Niacin üretiminde uluslararası alanda öncü bir şirket olarak tanıtıyor kendini. Doğayı katleden bu şirket 2011 yılında yaptığı bir araştırmada “yeşil kimya” üzerine şu ifadeleri kullanıyor: “Çevre dostu kimyanın anahtarı, sürecin tüm yönleri ile bir farkındalık olmasından ve sürdürülebilirliğinden geçmektedir.”
‘Yeşil kimya’ o kadar da yeşil değilmiş
Çevre bilimcileri ve iklim aktivistleri, Lonza’nın D29 skandalını, “Yeşil kimya o kadar da yeşil değilmiş” diye yeniden gündeme taşıdılar. Bu çerçevede Lonza’nın sebep olduğu doğa ve iklim katliamının da önlenebileceği ortaya çıktı.
Bacalara yerleştirilecek filtre/katalizör sistemi ile, gaz çıkışının neredeyse zararsız denilecek bir seviyeye indirebilmenin mümkün olduğu ve Lonza’nın bu konuyu araştırıp ‘çözümünü’ bulduğu da gün yüzüne çıktı. Buna göre, Nisan 2018’de bir Lonza delegasyonu durumu görüşmek için Çevre Bakanlığı’nın ofisine gidiyor. Söze ‘iyi haber’le başlıyor Lonza delegasyonu. Alman şirketi ThyssenKrupp’un geliştirdiği bir katalizör sistemi ile emisyonların yüzde 98 oranında azaltılabileceği aktarılıyor. Yani, D29 bacalarından günde 5 tonun sadece 75 kilogram civarında bir miktara düşürülebileceği ‘güzel haberi’ veriliyor. Ardından, ‘devlet baba’ yardım etsin diye de ekliyorlar: “12 milyon Frank tutuyor. Devlet bu parayı verirse en kısa zamanda filtre/katalizör takılacak. Para verilmediği taktirde üretim eskisi gibi devam edecek.” Olmadı, “üretimin önüne engel konulursa üretim Çin’e taşınacak.” Yani firma açıkça şantaj yapıyor ve bu, kayıtlara aynen böyle geçiyor.
Haber güzel olmasına güzel de faturayı kim ödeyecek?
‘Devlet baba’ kara kara düşünüyor. 12 milyon mu, binlerce kişinin işsiz kalması mı?
Yaklaşık elli yıldır doğa ve iklim katliamına sebep olan sadece bir üründen, B3 vitamini olarak bilinen Niacin’den yılda 300 milyon dolar kazanan şirket arsızlığın da bu kadarı olamaz dedirten bir tutumla devlete, “ya parayı verirsin ya da giderim” diyerek pişkinlikte sınır tanımadığını gösteriyor.
Kapitalist tekeller daha fazla kâr elde etmek için insan sağlığını hiçe sayıyorlar. Doğaya verdikleri zararları “yeşil kimya” ve benzeri sahtekarlıklarla gizlemeye çalışıyorlar. Devletler bünyesindeki çevre ve sağlık kuruluşları ise sadece göstermelik önlemler almak ve yılda bir iki rapor açıklamakla yetiniyorlar.
Lonza örneğinde de görüleceği gibi, vahşi kapitalizm doğanın talan edilmesi, çevre katliamı ve onun yansıması olarak insan sağlığının bozulmasının bir numaralı sorumlusudur.