Emperyalist saldırganlık ve savaş aygıtı NATO, Washington’da gerçekleştirdiği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde bir kez daha kanlı planlara imza attı.
Zirvede, Ukrayna savaşı gerekçesiyle Rusya karşıtı kararlar alındı. Bu bahaneyle üye ülkelerin silahlanma plan ve bütçelerinde büyük artışlar yapılacak. Ukrayna’ya bir takvim dahilinde ağır silahlar verilmesinin planlandığı zirvede alınan kararlar, Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı yürütülen vekalet savaşının arkasında NATO üyesi devletlerin olduğunun bir itirafı olmuştur aynı zamanda.
Zirvenin sonuç bildirgesinde yer alan Ortadoğu, Afrika, Karadeniz, Doğu Balkanlar ve Asya-Pasifik bölgelerindeki NATO varlığının güçlendirilmesi vurgusu, önümüzdeki süreçte emperyalist savaş ve saldırganlığın daha da tırmandırılmak istendiğinin açık işaretidir.
2014’ten beri adım adım savaşa hazırladıkları Ukrayna’nın sürekli dile getirdiği ağır silah talebine ise, savaşın efendileri bu zirvede olumlu yanıt verdiler. Ukrayna'ya gelecek yıl Amerikan F-16 savaş uçakları da dahil olmak üzere yaklaşık 43,3 milyar dolarlık askeri “yardım” sözü verildi. Ayrıca 5 adet hava savunma sisteminin de verileceği belirtildi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, F-16 savaş uçaklarının Danimarka ve Hollanda'dan Ukrayna'ya sevkiyat sürecinin başladığını ve uçakların "bu yaz kullanımda olacağını" söyledi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, alınan bu kışkırtıcı kararı “bunu kendi güvenliğimiz için yapıyoruz” demagojisiyle meşrulaştırmaya çalıştı.
Ayrıca zirvede Ukrayna’nın NATO üyesi olması için “dönülmez bir yola girildiği” belirtildi. Ancak net bir tarih vermekten kaçınıldı. Bunlara ek olarak ABD seyir füzelerinin 2026’dan itibaren Almanya’ya konuşlandırılması konusunda da tarafların anlaştığı ilan edildi. Almanya, Fransa, İtalya ve Polonya ise uzun menzilli füzeler geliştirmeyi amaçlayan bir niyet mektubu imzaladılar. Yapılan planlamalar ve yansıyan haberlere bakıldığında Ukrayna’yı yeni silahlarla donatma kararı alan NATO’nun halen doğrudan savaşın içine girmekten kaçındığı görülüyor. Ancak alınan bütün kararlar savaşı daha da şiddetlendirmek ve mümkün olduğu kadar uzun vadeye yayarak Rusya’yı zayıflatma ve mümkünse çökertme hesaplarının yapıldığını gösteri. Bu küstahlığın ne tür sonuçlar yaratabileceğini şimdiden tahmin etmek güç. Ancak kararların her açıdan çatışmaları şiddetlendireceği kesin.
***
Zirvenin sonuç bildirgesinde dikkat çeken bir diğer nokta ise doğrudan Çin’in de hedef alınması oldu. Kendileri döne döne on milyarlarca dolarlık silah “yardımı” yaparak savaşı kızıştırırken, utanmadan Pekin yönetimini Rusya’ya silah sevkiyatı yapmakla suçladılar.
Pekin yönetimi bu suçlamaları reddederken, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova ise alınan kararları, “Bu, Washington'ın savaş çetesinin başını çektiğinin kanıtıdır” şeklinde değerlendirdi.
NATO’nun savaş bütçesi tırmanıyor
Ukrayna savaşını kışkırtan ve bitmesin diye sürekli ateşe benzin döken NATO üyesi devletler, savaş ve saldırganlık için bütçelerinden ayırdıkları payları sürekli arttırıyorlar. Militarizm histerisine kapılmış olmayı, tam bir utanmazlıkla kendileri tarafından kışkırtılan Ukrayna savaşı ile gerekçelendiriyorlar. Pervasızlıkları bununla sınırlı kalmıyor. Sık sık Rusya ile savaşa hazır olmak gerektiğini vaaz ediyorlar.
2023 yılında Avrupa ve Kanada’daki NATO ülkelerinin savunma/savaş harcamaları yüzde 8 oranında arttırıldı. 2024 yılında ise bu harcamaların yüzde 18 artırılması planlanıyor. Beş yıl içerisinde ise 650’den fazla beşinci nesil F-35 savaş uçağı, binden fazla hava savunma sistemi, yaklaşık 50 savaş gemisi ve denizaltı, 1200 muharebe tankı, 11 bin 300 savaş aracı ve yaklaşık 2 bin topçu sistemi ölüm ve yıkım aygıtı NATO’nun envanterine dahil edilecek.
Filistin riyakarlığı
Ukrayna savaşı üzerinden Rusya’yı sıkıştırmaya çalışan NATO’nun İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği soykırıma destek vermesi ise kaba bir riyakarlık olarak farklı cephelerden eleştirilere konu edildi.
Din istismarında sınır tanımayan ancak Filistin’e yönelik gerçekleştirilen katliamlara sessiz kalmanın yanı sıra İsrail’le her türlü ticari ilişkileri sürdüren gerici şef Erdoğan da benzer bir tutum sergiledi.
NATO zirvesinde Gazze’ye yönelik saldırıların gündeme alınmaması üzerine kendisine sorulan soruya “o ayrı bu ayrı” şeklinde verdiği yanıtla Filistin halkının cellatlarının safında olduğunu birkez daha gösterdi. Ancak utanç verici tutumu dengelemek için Türkiye’ye döner dönmez İsrail’in katliamlarını “sert” ifadelerle eleştirdi. Birkez daha tam bir riyakarlık ustası oluğunu kanıtladı.
***
Sonuç olarak emperyalist kapitalist düzenin efendileri gerçekleştirdikleri bu zirve ile birlikte yeni sömürü pazarları elde edebilmek için başta Ukrayna savaşı olmak üzere “güvenlik ve barış” demagojileri eşliğinde yeni kanlı planlamalar yaparken savaş ve saldırganlığı tırmandırmak için atacakları adımları konuştular. Tüm planları insan soyunun geleceğini tehdit eden olası bir nükleer savaşı kışkırtan niteliktedir. Diğer bir ifadeyle, şu anda insan soyunun geleceği açısından en büyük tehdit emperyalist savaş aygıtı NATO’dur.