İran, uluslararası uyarılara rağmen İsrail'e 300'den fazla İHA ve füzeyle saldırı düzenledi. Füze ve İHA’ların bir kısmı hedeflerine ulaşmadan ABD, İngiltere ve İsrail ortaklığı ile etkisiz hale getirildi. Buna karşın birçok kentte bulunan İsrail askeri hedeflerinin vurulduğu da gelen haberler arasında. Bu, İran'ın İsrail'e yönelik kendi topraklarından yaptığı ilk doğrudan saldırıydı.
Tahran yönetimi, İsrail’in 1 Nisan’da Suriye’nin başkenti Şam’daki İran konsolosluğuna düzenlediği saldırıya karşılık verileceğini ilan etmişti. Yani saldırı bekleniyordu.
ABD, İran’ın tepkisinin “ölçülü” olması için diplomatik mesai yapmış, bölge ülkeleri üzerinden İran’ın tepkisini ölçmeye çalışmıştı.
Görünürde “devasa”, sonuçta “ölçülü”
İsrail özellikle Gazze savaşından buyana İran’ı savaşın içine çekmek için çeşitli hamleler yapmıştı. Bunun ABD’yi de doğrudan savaşa çekeceğini hesaplayan siyonistler, 1 Nisan saldırısını düzenleyerek, İran’ı savaşa dahil olmaya mecbur ettiler.
Ancak İran hemen öfkeyle hareket etmedi. Tehditlerini art arda sıralasa da iki hafta boyunca verilecek cevabı ölçtü biçti. Bu sürede karşılık bekleyen siyonist rejimin yaşadığı gerilim ve tedirginliği ise memnuniyetle izledi.
Cevap vermemek olmazdı. Sadece dış kamuoyuna karşı değil, iç kamuoyu ve dinamikleri de Molla rejimini buna zorluyordu.
Sonuçta İran tehditlerini yerine getirerek 13 Nisan’da gece boyunca insansız hava araçları ve balistik füzelerle İsrail’deki askeri hedeflere saldırılar düzenledi. İsrail ve ABD İHA’ların iki saat içinde hedeflerine ulaşacağını duyurdu ve saldırıyı en az hasarla atlatmak için önlemler aldı.
İsrail’de birçok yerde hava alarmları yükseltildi. Sirenler çalmaya başladı ve peş peşe patlama sesleri duyuldu.
İsrail ordusuna göre İran, 300'den fazla insansız hava aracı ve füze ateşledi. İsrail'in çeşitli yerlerinde roket alarmları verildi. Orduya göre güney, Ölü Deniz, Büyük Kudüs bölgesi ve ülkenin kuzeyi gibi bölgelerde uyarı sirenleri çaldı.
Ordu sözcüsü Daniel Hagari, füzelerin ve insansız hava araçlarının "büyük çoğunluğunun düşürüldüğünü" iddia etti. Oysa İsrail’den yansıyan görüntüler çok sayıda İHA ve füzenin hedefine ulaştığını gösterdi. İsrail’in “demir kubbe”sine, ABD ve İngiliz emperyalistlerinin yardımlarına rağmen işgalci siyonist ordusunun farklı kentlerde bulunan birçok hedefinin vurulduğu yönünde iddialar da var.
Lübnan ve Yemen'den de İran’la eş zamanlı hava saldırıları
İsrail'e insansız hava araçlarının yanı sıra onlarca karadan karaya füze de ateşlendi. Gece boyunca İsrail’de 700’den fazla kez alarm sirenlerinin çaldığı bildirildi.
İran saldırısıyla eş zamanlı olarak Lübnan'dan da İsrail'e saldırı düzenlendi. Hizbullah güçleri, İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri'ne roket saldırısı düzenledi. Husiler liderliğindeki Sana hükümetine bağlı Yemen ordusu da eş zamanlı olarak İsrail'e İHA’larla saldırı geçekleştirdi. Irak’taki direniş grupları da saldırıya katıldılar.
İran, İsrail'in Gazze’deki savaş suçlarına ve soykırımına tepki gösteren ülkelerin başında geliyor. Yemen'deki Husi Hareketi, Iraklı direniş grupları ve Lübnan'daki Hizbullah Hareketi de İran’ın desteği ile bu soykırım ve savaşa başından beri fiili tepki gösteriyorlar.
İran Devrim Muhafızları’ndan "ceza" açıklaması
Saldırının başlamasından sonra İsrail'in yanı sıra Lübnan, Ürdün ve Irak hava sahalarını kapattı. Suriye, muhtemelen İsrail'in İran'a bağlı güçlere yönelik karşı saldırılarını öngörerek Şam çevresinde ve çeşitli askeri üslerde hava savunma sistemlerini devreye soktu. Mısır'da da hava savunması devreye alındı.
Diplomatik misyonlar uluslararası anlaşmalara göre saldırılardan muaf olsa da çete devleti siyonist İsrail, 1 Nisan'da İran’ın Şam'daki temsilciliğine hava saldırısı düzenlemiş ve ikisi Devrim Muhafızı komutanı olmak üzere toplam 13 kişiyi öldürmüştü.
Tahran hükümeti, İsrail'in bu “kural tanımaz” saldırısına misilleme yapılacağını açıklamıştı.
İran devlet televizyonu 13 Nisan gecesi, Devrim Muhafızlarının “Gerçek Vaat Operasyonu, İsrail suçlarına verilen cezanın bir parçasıdır” diyerek, saldırıların devam edip etmeyeceği konusunda açık kapı bırakmıştı. Ancak ilerleyen saatlerde İran Devlet Haber Ajansı İRNA, saldırının sonuçlandığını duyurdu.
Biden’dan İsrail’e “sarsılmaz” destek sözü
Saldırının ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Savaş Kabinesi'ni topladı. Daha sonra, güvenlik işlerinden sorumlu ekibiyle acil bir toplantı yapan Joe Biden ile telefonla görüştü. ABD Başkanı İsrail'e "sarsılmaz" destek sözü verdi. İsrail basınında çıkan bazı haberlere göre siyonist rejimden "önemli bir misilleme" bekleniyor. Kimi haberlere göre ise, Biden yönetimi, “fevri karşılık” vermemesi konusunda Netanyahu’yu uyardı.
Biden, bugün (14 Nisan) "İran'ın küstah saldırısına ortak diplomatik tepkiyi koordine etmek için G7 liderlerini bir araya getireceğini” duyurdu. Biden’ın “diplomatik tepkiyi koordine etmek” için harekete geçmesi, en azından şimdilik savaşı yayma eğiliminde olmadığına işaret ediyor.
BM Güvenlik Konseyi toplanacak
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yaşanan gelişmeleri tartışmak için toplanacağı bildirildi. İsrail, BM’yi "İran'ı bu ciddi ihlallerden dolayı kınamaya ve İran Devrim Muhafızlarını terör örgütü olarak tanımlamaya” çağırdı. Oysa siyonist rejim, BM’nin Filistin’le ilgili aldığı hiçbir karara uymamıştır. ABD ile batılı emperyalistlerin himayesinde olan İsrail, BM’ye karşı her zaman küstahça ve küçümseyici tutumlar almıştır. Büyükelçiliği bombalayarak da BM Sözleşmesi’ni ayaklar altına alanlar, şimdi utanmadan BM’den istekte bulunuyorlar.
Konuyla ilgili açıklama yapan BM Genel Sekreteri António Guterres, "Bölge genelinde yıkıcı bir gerginliğin gerçek riskinden derin endişe duyduğunu" söyledi.
İran her ne kadar “devasa” bir saldırıyla İsrail’e cevap vermiş olsa da “ölçülü” sonuçları itibarı ile gerginlik hala “yönetilebilir” görünüyor.
Zira, ABD emperyalizmi Biden’ın ağzından her ne kadar kendini “İsrail’in savunmasına adadığını” açıklasa da Savunma Bakanı Austin’in “İran’la bir savaş istemiyoruz” açıklaması, ABD’nin burada şimdilik bölgesel bir savaş istemediğine işaret ediyor. Çünkü bölgesel bir savaş, ABD’nin esas hedefi olan Çin’in daha da güçlenmesine ve Rusya’nın Ukrayna’da başarısına yol açabilir. Bu ise ABD’nin planlarını altüst edebilir.
Tehlike yine de geçmiş değil. Bölgede savaş manevraları devam ediyor. Çete devleti siyonist İsrail ve savaş kabinesinin yapacağı bir “çılgınlık” bütün hesapları altüst edebilir, ateş bölgeye yayılabilir.