Ekonomik, sosyal, siyasal krizlerin kronikleştiği Lübnan’da geçtiğimiz Pazar günü milletvekili seçimleri yapıldı. ABD ile Suudi Arabistan seçimlere pervasızca müdahale etmekle kalmadılar, kontrol ettikleri medya üzerinden seçim sonuçlarını çarpıtan bir kampanya da organize ettiler.
Kepazeliği öyle bir noktaya vardırdılar ki, Beyrut’taki Suudi büyükelçisi, Hizbullah ile müttefiklerinin karşıtı olan 14 Mart İttifakı'nın “seçim zaferi” kazandığını, Hizbullah’ın ağır bir yenilgi aldığını iddia etti. Bu “zafer ilanı”, şeriatçı rejim tarafından finanse edilen medya tarafından anında bir kampanyaya dönüştürüldü. Batılı medya tekelleri bu haberleri servis ettiler. Hizbullah’ın “seçim yenilgisi” haberi kısa sürede dünyaya yayıldı.
Seçim sonuçlarına bakıldığında, zafer ilanının doğru olmadığı, gerçeklerin planlı bir şekilde çarpıtıldığı görülüyor.
Lübnan’da seçim sistemi
Lübnan’da siyasi partiler etnik, dinsel, mezhepsel temele dayalıdır. Bir halklar mozaiği olan bu küçük ülkede çok sayıda parti mevcuttur. Hemen her halk kesimi kendi içinde de bölündüğü için siyasi tablo çok renklidir. Buna bağımsızlar ve bu seçimlere katılan Sivil Toplum Örgütleri bloku da eklenmiştir.
Bu sistemde hem milletvekilleri kotaları var hem belli makamlar bölüştürülmüş. Örneğin her durumda Cumhurbaşkanı Hıristiyan, Başbakan Sünni, Meclis Başkanı Şii partilerden seçiliyor. Bakanlar da bu gruplar arasında bölüştürülüyor.
Toplamı 128 milletvekilinden oluşan parlamentoda klasik anlamda bir hükümetin kurulması mümkün değil. Fransız işgali döneminde oluşturulan bu çarpık yapıdan dolayı kimi zaman hükümetin kurulması ayları, hatta yılları bulabiliyor. Bu tabloda parlamentodaki partiler iki ittifak şeklinde bölünmüştür. İlki “8 Mart ittifakı” diye anılan Hizbullah ve müttefiklerinden oluşuyor. Diğeri ABD-Suudi Arabistan güdümlü İran-Hizbullah karşıtı olarak konumlanan “14 Mart ittifakı.”
Lübnan siyaseti bu iki ittifak ve onlara destek veren devletler tarafından belirleniyor. 8 Mart ittifakı İran ile Suriye’ye yakın dururken, 14 Mart ittifakı sırtını ABD-Suudi Arabistan ikilisine dayıyor, bu bağlamda Siyonist İsrail’le de iyi geçinen bir çizgi izliyor.
Bu seçimlerde “yeni” olan, Sivil Toplum Örgütleri bloku adıyla seçimlere katılanların 15 milletvekili kazanmaları oldu. Bunlar da kendi aralarında bölünmüş. Bir kısmı Siyonizm’e karşı direnişten yana tutum alırken, diğerleri ise tersi bir tutum içindeler.
Seçim sonuçları neyi anlatıyor?
Seçim sonuçlarına bakıldığında, güçler dengesinde belirgin bir değişiklik olmadığı görülüyor. Hizbullah halen en çok oy alan partidir. Hizbullah ile müttefikleri ise halen güçlü olan taraftır. Değişen ise, 8 Mart ittifakının mecliste çoğunluğunu kaybetmiş olmasıdır. Toplam 62 milletvekili kazanan bu ittifak, çoğunluk için gerekli olan 65 sayısını yakalayamadı. Bundan hareketle 14 Mart ittifakının zafer kazandığı iddiasının ortaya atılması gerçeği yansıtmıyor. Zira bu ittifakın milletvekili sayısı 52’dir. ABD-Suudi Arabistan tarafından bu ittifak lehine seçimlere yapılan kaba müdahaleler, bu uğurda on milyonlarca doların harcanmasına rağmen 14 Mart ittifakının aldığı oy oranı başarısızlıktır.
Görünen o ki, meclisin bu yapısı ve ABD-Suudi Arabistan tarafından yapılan müdahaleler, yeni bir hükümetin kurulmasını uzun süre köstekleyecektir.
ABD-Suudi ikilisinin hezimeti
ABD-Suudi ikilisi ile suç ortakları, Lübnan ekonomisini çökerttiler. Halk temel hizmetlerden bile mahrum bırakıldı. Elektrik kesintilerinden dolayı hastaneler ve fırınlar bile düzgün hizmet veremiyor. Ekonomi krizdeyken milyarlarca dolar batıya transfer edildi. Lübnan halkı adeta boğuldu. ABD-Suudi ikilisi tüm bunları halkı Hizbullah’a karşı ayaklandırmak için yapıyor. Zira bu ikili ve Lübnanlı işbirlikçileri, Hizbullah’ın İsrail’e karşı yürüttüğü silahlı direnişi tasfiye edebilmek için yıllardır yoğun bir çaba içindeler.
Bu seçimleri de hedeflerine ulaşmanın bir aracı olarak kullanmak istediler. Seçim propagandasını “Ya silahlı direnişe karşı çıkın/Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını isteyin ya da açlık ve sefalete mahkum olmaya devam edeceksiniz” söylemi üzerine kuran ABD-Suudi ikilisinin hezimete uğradığını söylemek mümkün. Zira medya kampanyasına, sefaletin kol gezdiği bir ülkede “seçim rüşveti” için büyük paralar harcamalarına rağmen, Lübnan’da siyasi denklemi değiştirmeyi başaramadılar. Her şeye rağmen Lübnan halkının çoğunluğu, silahlı direnişe ya açıkça destek verdi ya da direnişle bir sorunu olmadığını gösterdi.
Kazandığı milletvekili sayısı düşse de Hizbullah’ın oyları arttı. Kendi bölgelerinde önceki seçime göre oylarını %10 civarında arttırdı. Hizbullah’la ortak harekete eden Cibran Basil liderliğindeki Özgür Yurtseverler Partisi de Hıristiyanlar içinde en çok oy alan parti oldu. Bağımsız ya da Sivil Toplum Örgütleri blokundan seçilenlerin de en yarısının Hizbullah ya da direnişle bir sorununun olmadığı belirtiliyor. Yani direnişten yana olanlar ile onlara yakın duranlar Lübnan’da halen çoğunluğu oluşturuyor. Bu da Hizbullah’ı silahsızlandırma çabasının fiyaskoyla sonuçlandığını gösteriyor.
Bu tablo, ABD-Suudi ikilisi ile işbirlikçilerinin zafer kazanmak bir yana, hezimet yaşadıklarını gözler önüne seriyor.