Cihatçılar yine işbaşında:

Ayn el-Hilwe’de çatışmalar devam ediyor!

Filistinlileri birbirine kırdırtmak ve mülteci kamplarını dağıtmak Siyonist İsrail rejiminin temel hedeflerinden biridir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 03 Ağustos 2023
  • 14:18

Lübnan’ın güneydeki sahil kenti Sayda’da bulunan Ayn el-Hilwe mülteci kapında başlayan çatışmalar beşinci gününe girdi. Hem Lübnanlı hem Filistinli tarafların arabuluculuk çabaları halen ateşkesin sağlanmasına yetmedi. 60 bin Filistinlinin yaşadığı kampta çatışmalarda ağır silahların da kullanıldığı ve birçok evin yıkıldığı bildirildi. Kamp sakinlerinin yarıdan fazlası çatışmalardan dolayı evlerini terk etmek zorunda kaldı. Çatışmalarda 12 kişinin hayatını kaybettiği, onlarca kişinin yaralandığı belirtildi.

Suriye’deki cihatçı terör örgütlerinden El Nusra Cephesi ile bağlantılı bir grubun El Fetih’in kamptaki askeri güçlerinin komutanı Eşref el Armuçi ile yardımcılarını öldürmesi üzerine çatışmaların başladığı bildiriyorlar. Yansıyan habere göre El Fetih liderliği, cinayetleri işleyenlerin Lübnan ordusuna teslim edilmesini istedi. Ancak anlaşmayı kabul eden cihatçıların verdikleri sözü tutmaması üzerine ateşkes bozuldu. Bundan dolayı kısa süreliğine kesilen çatışmalar yeniden başladı.

***

Lübnan merkezli Al-Mayadeen kanalına konuyla ilgili açıklama yapan El Fetih hareketinin Sayda’daki temsilcisi Mahir Şabaita, kendi güçlerinin ateşkese uyduğunu ancak ihanete uğradıklarını ve kendilerini savunmak için saldırıya karşılık verdiklerini söyledi.

Çatışmaların derhal durdurulmasını talep eden direnişçi Filistinli örgütler, Filistinlilerin silahlarını birbirine değil, işgalci İsrail’e karşı kullanması gerektiği ifade edildi. Direnişten yana olan örgüt ve partiler de benzer yönde açıklama ve çağrılar yaptı. Çatışmaların sona erdirilmesi için güney Lübnan’da etkin olan Hizbullah’ın da devreye girdiği, ancak henüz bir sonuca ulaşamadığı, buna karşın ateşkesin sağlanması için girişimlerin sürdüğü ifade edildi.

***

“Direniş ekseni”ne yakın yorumcular, çatışmaların özellikle kışkırtıldığını, cihatçı grubun dışarıdan destek almadan bu kapsamda bir katliama girişemeyeceğini savunuyor. Zamanlamaya da dikkat çeken yorumcular, Filistinli örgütlerin İsrail işgaline karşı ortak direnişi tartışmak için Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya geldiği günlerde katliamın yapılmasının tesadüf olmadığını belirtiyor.

İşgalci İsrail ordusunun Cenin kenti ve mülteci kampına düzenlediği vahşi saldırı ve buna karşı geliştirilen direnişin yarattığı etki, uzlaşmacılığın mahkum edilmesine vesile oldu. Mahmud Abbas’ın temsil ettiği bu çizgiye karşı El Fetih militanları ile harekete destek veren kitlenin büyük çoğunluğu da Siyonist işgale karşı direnişin esas alınmasından yana olduklarını dile getirdiler.

Yıkım ve kayıplara rağmen Cenin direnişi bütün Filistinliler için moral kaynağı olmuşken, 14 örgüt, cephe veya partinin işgale karşı birleşik direnişi tartıştığı bir dönemde Ayn el-Hilwe kapındaki çatışmaların özellikle kışkırtıldığı yorumları ağır basıyor. Cihatçıları Suriye’ye karşı pervasızca kullanan ABD ile İsrail’in bu provokasyonun da arkasındaki güçler olduğu savunuluyor. Katliamdan önce Türkiye’den gelen yedi cihatçının kapma girdiği yönünde iddialar da var. Bu iddia ve yorumlar kanıtlanmış değil. Ancak cihatçıların Suriye’de, Irak’ta, Libya’da ve başka ülkelerde oynadıkları uğursuz roller, vahşette sınır tanımayan bu güçlerin ABD, İsrail, Türkiye, Katar gibi gerici güçler tarafından bir aparat olarak kullanıldıkları sayısız kez kanıtlanmıştır. Saray rejimi halen bunlardan oluşturduğu bir orduyu TSK’nin emrine vererek Suriye topraklarını işgal altında tutuyor.   

Özellikle direnişten yana olan güçlerin çatışmaları sona erdirmek için yoğun bir çaba harcadıkları görülüyor. Zira çatışmaların sona erdirilmemesi durumunda başka mülteci kamplarına da taşınacağı ifade ediliyor. Filistinlileri birbirine kırdırtmak ve mülteci kamplarını dağıtmak Siyonist İsrail rejiminin temel hedeflerinden biridir. Zira kamplar halen direnişçi örgütlerin etkin olduğu, iç güvenliğin Filistinli örgütler tarafından sağlandığı, sadece dış güvenliliğin Lübnan ordusuna ait olduğu alanlardır. 1948’de kurulmaya başlayan kamplar, Filistin halkının topraklarına geri dönüş bilinci ve iradesinin de simgeleri kabul ediliyor.

Filistinli güçlerin birliğe acilen ihtiyaç duyduğu bir dönemde başlayan bu çatışma hem Filistin halkına hem direnişine şimdiden büyük zararlar vermiş görünüyor. Kamptaki çatışmaların bitirilmesi hem Filistinlileri birbirine kırdırtma girişimini yayılmadan önlemiş olacak hem işgalci İsrail’e karşı birleşik direniş geliştirme arayışını kolaylaştıracaktır.