İşçi ve emekçilerin savaşsız ve sömürüsüz bir dünya özlemleri sınıflı toplum düzeninin gerçekleri ve çelişkileriyle çatışmaktadır. Sınıf savaşımında işçi sınıfına ve ezilenlere, sermaye düzenine karşı kavgada önderlik edecek olan hareketler veya partilerdir. Emperyalist-kapitalist sistemde emperyalistler arası hegemonya ve güç mücadelesi emek-sermaye çelişkisini en uç aşamaya vardırarak iki sınıfı doğrudan ateşli bir kavganın içine sürüklüyor. Lenin ve Bolşevik Partisi’nin, Çarlık Rusyası döneminde Rusya’nın emperyalist savaşa girmesiyle “savaşa karşı iç savaş, kendi burjuvazisine ve hükümetine karşı savaş” şiarını bir tarafta tutarsak, ilerici ve solcu partilerin de bu savaş dönemlerinde aldıkları kararlar, sergiledikleri mücadele hattı ve bakışları bu süreçlerde de tayin edicidir. Bugün emperyalistler arasında Ukrayna topraklarında süren savaş, bu olguyu tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.
İsviçre’de geçmişte yapılan anket sonuçları
İsviçre’de geçen sene 20 bin kişiyle yapılan bir ankete, İsviçre’nin özellikle “solcu” Yeşiller Partisi ve Sosyalist Parti’nin taraftarlarına silahlanmayla ilgi soru sorulmuş. “Iron Dome” isimli Avrupa hava savunma sistemine katılım konusunda sorulan soruya Yeşiller %82 ve sosyalistler ise %77 oranında onay vermiş. Aynı araştırmada katılımcıların %62’si Ukrayna Savaşı’na mihver ve kurşun gönderilmesine onay verirken, o zaman silah gönderilmesine katılımcıların %66’sı karşı çıkıyorken, %32’si desteklemiş.
Lozan’daki savaş karşıtı eylem örneği
İlk anketlerde toplumun savaş karşıtı olduğu görülürken, İsviçre’nin Lozan kentinde güya savaş karşıtı olan sol, sosyalist, troçkist akımlar bir eylem düzenlemişlerdi. Eylemde Ukrayna bayraklarına yer verilirken, kızıl bayrakları seçim bahanesiyle yasaklamaları nasıl bir savaş karşıtı olduklarını gözler önüne sermiş oldu. Bayrak yasağı bir yana, bir de savaş karşıtı dağıtılan bildiri için “yalan-yanlış propaganda” ve “bu savaşta söz konusu olan bir ülkenin diğer bir ülke tarafından ilhak edilmesidir” söylemleriyle saldırı gerçekleşmişti. Bu olay başlı başına İsviçre solunun tavrının tipik bir örneğini teşkil etmekteydi. Yapılan son anket sonuçları da bunu ayrıca göstermektedir.
Ukrayna’ya silah sevkiyatı anketti
Şubat ayında İsviçre silahlarının Ukrayna’ya yeniden ihracatı konusunda, Neue Zürcher Zeitung tarafından Sotomo şirketine yeni bir araştırma yaptırıldı. İsviçre yasalarına göre savaşta olan bir ülkeye doğrudan silah satılması yasak olduğu için, İsviçre’nin silah ihracat ettiği ülkelerin Ukrayna’ya silah göndermesi söz konusuydu. Araştırma sonrasında ankettin kaç kişiyle, kaç günde ve nasıl yapıldığı konusundaki bilgiler açıklanmadı. Fakat anket sonuçlarına bakılınca İsviçre solunun Ukrayna Savaşı konusunda, dünya olaylarına bakışlarının ne kadar sıkıntılı, politik olarak burjuva söylem ve bakışın ne kadar etkisi altında oldukları ve savaş yanlısı olarak insani değerlerinden ne kadar uzaklaştıklarını göstermektedir.
“Ukrayna’ya silah gönderilsin mi?” sorusuna cevap olarak, “evet”, “daha çok evet”, “bilmiyorum”, “daha çok hayır” ve “hayır” olarak yer aldı. Anket sonuçlarına göre Yeşiller Parti taraftarları %69 oranında “evet” ve “daha çok evet” cevabını verdiler. Liberal Yeşiller Partisi’nin taraftarları ise %76 oranında “evet” ve “daha çok evet” dedi. Sosyalist Partisi taraftarları ise %70 oranında “evet” veya “daha çok evet” olarak açıklandı, “hayır” veya “daha çok hayır” oranıysa sadece %26’da kaldı. Anket sonucunda silah sevkiyatına %55 oranında evet çıkmış oldu.
En çarpıcı noktalardan biri de İsviçre’nin en gerici partisi olan UDC (Merkezin Demokratik Birliği) taraftarlarının %74 oranında karşı çıkmasıydı. Tabii ki bu sağcı partinin Ukrayna’ya silah gönderilmemesi yönündeki tavrı savaş karşıtı bir tutumun ifadesi gibi anlaşılmamalıdır. UDC’nin bu tavrının gerisinde İsviçre’nin Rusya ile var olan ilişkilerini koruma kaygısı yatmaktadır. Silah sevkiyatına da bu nedenle karşı çıktığını söylemek gerekiyor.
Rusya’da savaş karşıtı olup ülkeyi terk eden ve İsviçre’ye sığınan birçok insan bulunmaktadır. Fakat kendisine solcu ve ilerici diyen partilerin başındaki birçok kişi yaptıkları tartışma ve açıklamalarda, “bu insanlara yardım edilmemesi” gerektiğini söyleyebiliyorlar. Bu tutum da toplumun bir halka karşı nasıl düşmanlaştırma bilinci ve bakışı yatmaktadır. Anlaşılan, düşmanlık konusunda burjuvalar bile bu gözü dönmüş kişilerin eline su dökemezler.
Silah sevkiyatına federal yönetim ağırlığını koyarak, başta karşı çıkmış oldu. Fakat yakın zamanda İsviçre Meclisi’nde Ukrayna’ya silah sevkiyatı ve özellikle de Almanya, İspanya ve Danimarka’dan İsviçre’ye ait Guepard tipi uçaksavar tankları için yaklaşık 12400 İsviçre yapımı 35 mm mühimmat ve Piranha III tankları başta olmak üzere silah gönderilmesi talebi üzerine bir oylama gerçekleşti. Meclis oylamasında silah sevkiyatına karşı bir sonuç çıktı. Yeşiller Partisi’nin yöneticileri oylamada karşı çıkarken, Sosyalist Parti yöneticileri ise başta sevkiyata karşı çıkarken ardından fikir değiştirip onay verdiklerini açıklamış oldular. Böylece İsviçreli sosyal-demokrat partiler tarihte olduğu gibi bugün de kendi misyonlarını yerine getirmekte olduklarını gösterdiler.
Tarihten bugüne sosyal-demokratlar
Bugün İsviçre sosyal-demokrat parti ve hareketlerinin sergiledikleri tutumlara baktığımızda, tarihin bir kez daha tekrarlandığına tanık oluruz. Bunun en çarpıcı örneği ise Birinci Dünya Savaşı öncesi Alman Sosyal-Demokrat Partisi’nde yaşanan gelişmelerdi. II. Enternasyonal’de savaş karşıtı alınan eylem ve kampanya kararlarına rağmen, başta SDP ve tüm öteki Avrupa’daki sol partiler burjuva sınıf ufkunu aşmayarak savaş yanlısı olduklarını kanıtlamalarıydı. Bu yüzden Rosa Luxemburg’un SDP’yi 1914’de kapitalistlerin savaş bütçesini onaylaması sonrası “çürümüş bir ceset” olarak tanımladı.
Rosa Luxemburg gibi Alman burjuvazisine kafa tutan Karl Liebknecht, “Baş düşman içeride!” başlıklı yazısında Alman emperyalizmine karşı halka mücadele çağrısı yaparken aynı zamanda sosyal-demokrat parti yöneticilerinin ihanetine ve sınıf iş birlikçi misyonlarına karşı savaş açıyordu.
Dünden bugüne ceset olan bu partiler, bugün yine sınıf iş birlikçi misyonlarını bir kez daha yerine getirmekteler. Geçmişte İsviçre Sosyal-Demokrat Parti lideri Robert Grimm’in bizzat savaşa karşı mücadele konusunda Lenin’e karşı muhalefetin başını çekerken, savaş öncesi tüm yetkileri Federal Konsey’e veren ve hükümet kurumlarında yer alan bir partinin geleneği bugün de sürdürülmektedir.
Bu savaş yanlısı partilere ve harekete karşı gerçek bir sosyalist barış mücadelesi yürüterek anti-emperyalist bakışı yaymak ve dünyayı yok edebilecek nükleer bir savaşa derhal karşı çıkmak, dün olduğu gibi, bugün de sınıf devrimcilerinin önünde acil bir görevi olarak durmaktadır.