Emperyalist savaş suçları: Buça ve Beni Velid

Emekçi halklar örgütlü bir güç olarak politik mücadele alanına çıkamadıkları sürece, ne insanlığa karşı işlenen savaş suçlarının hesabı sorulabilir, ne de kapitalizmin yarattığı savaş dehşetini sona erdirmek mümkün olabilir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 13 Nisan 2022
  • 19:00

29 Mart günü medyanın sadece bir kesimi Libya'da işlenen savaş suçlarının kanıtı olan toplu mezarların bulunduğu haberini yaptı. Bu sınırlı haberlerde, BM'nin hazırladığı rapora atıf yapılarak, Libya'nın Beni Velid kentinde göçmenlere ait olduğu düşünülen toplu mezarlar bulunduğu, göçmenlerin cinsel saldırı ve işkenceye maruz kaldığı ancak kaç kişinin gömüldüğüne dair bilgi verilmediği belirtiliyor.

Savaş suçunun işlendiği Beni Velid’in Belediye Başkanı al Azozi ise, işlenen suçtan haberlerinin olmadığını iddia etti. “Uzun bir zamandır hiçbir grup ya da organizasyon şehri ziyaret etmedi. Bu grubun bu bilgiyi nereden aldıklarını bilmiyoruz” diyen al Azozi, bu insanlık suçunun kendisinden değil, açığa çıkarılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

***

Emperyalist yağma savaşları emekçi halklara karşı işlenen sayısız suçla doludur. Bu savaşların ürünü olan toplumsal yıkımlar, soykırım ve katliamların sorumluları hiçbir zaman yargılanmadı. Emperyalist-kapitalist düzenin egemenleri işledikleri suçları karşılıklı olarak birbirlerinin üzerine atıp gerçek failleri gizliyor ve elde ettikleri bulguları bir şantaj aracı olarak kullanıyorlar.

Libya'nın Beni Velid kentinde ortaya çıkan savaş suçunda haber değeri bile görmeyen emperyalist medya grupları, Kiev'in kuzeybatısındaki yaklaşık 28.500 nüfuslu küçük bir kasaba olan Buça’da Rus birliklerinin işlediği iddia edilen savaş suçunun üzerine ise balıklama atladılar. Geniş çaplı bir kampanyayla savaş histerisini körüklediler. Bu kampanya ile katliamın gerçek failleri gizlenerek, Ukrayna'daki savaşın tırmandırılmasını hedefleniyor.

Rus birliklerinin Buça’yı işgal sırasında çok sayıda sivile işkence yaptığı ve öldürdüğüne dair Ukrayna hükümeti ve ordusunun “propaganda savaşı” kapsamında gündeme getirdiği söylemleri temel alan kampanyada, katledildiği iddia edilen insan sayısı on kişiden dört yüz kişiye kadar değişiyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, yol kenarlarında ve hendeklerde bulunan cesetlere dair, Buça ve diğer şehirlerdeki görgü tanıklarıyla yapılan görüşmelere dayanan bir rapor yayınladı. Raporda, Rus birlikleri tarafından işlendiği iddia edilen savaş suçlarının listesi, Beni Velid kentinde olduğu gibi, tecavüzden işkenceye kadar uzanan iğrenç suçları kapsıyor.

Rusya sivillere yönelik vahşet iddialarını “radikal Ukrayna güçlerinin provokasyonu” olarak niteledi ve BM Güvenlik Konseyi'ni Buça iddialarını görüşmek için acil bir toplantı yapmaya çağırdı. Ancak BM dönem başkanlığını yapan İngiltere, Güvenlik Konseyi’nin toplanmasını engelledi. İngiltere’nin bu tutumu, “ABD ile işbirlikçileri Buça’da yaşananların açığa çıkartılmasını istemiyor” şeklinde yorumlandı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Rus birliklerinin 30 Mart günü Buça’dan çekildiğine, Rus birliklerinin şehri terk ettiğini duyuran Buça Belediye Başkanı'nın 31 Mart tarihli video mesajında herhangi bir vahşetten bahsetmediğine, ilgili görüntü ve raporların ancak 31 Mart’ta Ukrayna ordusu kente girdikten ve Ukrayna televizyonu yayınına geçtikten sonra yayılmaya başladığına dikkat çekerek, sivillerin Neonaziler tarafından öldürülmüş olabileceğini belirtti. Ukrayna ordusunun kente girişi sırasında çekilen görüntülerde de cesetler görünmüyor. Bu da cesetlerin özellikle yola serpiştirilip propaganda savaşı için kullanıldığı şeklinde yorumlanıyor.

***

Buça’da gerçekte ne olduğu ve kimin hangi suçları işlediği gerçeği büyük ihtimalle belirsiz kalacak, taraflar ellerindeki bulguları birbirlerine karşı şantaj aracı olarak kullanmayı tercih edecekler. Kimin işlediğinden bağımsız olarak ortaya çıkan vahşeti halklar arasında düşmanlık duygularının körüklenmesi için kullanacaklar.

Riyakarlıkta sınır tanımayan emperyalist batı blokunun şefleri, çok daha kanlı katliamlara imza attıkları halde, Rus ordusunun işlediği öne sürülen cinayet iddialarıyla “şok” olduklarını ve “dehşete düştüklerini” açıkladılar! Oysa, Ortadoğu ve Balkanlar ile Asya ve Afrika'nın bir bölümünü harabeye çeviren ABD emperyalizmi ve NATO’nun yalnızca 2001'den bu yana, en iyimser rakamlara göre, üç ile dört milyon sivil insanı katlettiği belirtiliyor.

Buça’da “vahşet” kampanyası, ABD-NATO güçlerinin emperyalist propaganda örneklerinden yalnızca biridir. Ortadoğu'dan Yugoslavya veya Afrika'ya uzanan savaşların hepsi “insan hakları”, “demokrasi”, “teröre karşı” söylemlerle başlatılarak sürdürülmedi mi?

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Buça raporunu kampanyaya dönüştüren emperyalist batının medya grupları, Ukraynalı askerlerin Rus savaş esirlerini bacaklarından vurarak savaş suçları işlemiş olabileceğine dair raporunu ise yok saymayı tercih ettiler. Ukrayna ordusunun öldürülen Rus askerlerinin görüntülerini haftalarca sosyal medyada yayınlanması da batı medyası için haber değeri taşımadı.  

Kim tarafından işlendiği tam olarak açığa çıkmayan Buça vahşeti, batı emperyalist bloku tarafından savaşı tırmandırmanın aracı olarak kullanıyor. Buça olaylarından sadece birkaç gün önce hem Rus hem de Ukraynalı müzakereciler barış görüşmelerinin “olumlu” geçtiğine dair açıklamalar yapmaları batı savaş blokunu oldukça rahatsız etmişti.

Batı emperyalizminin kuklası olmaktan öte bir değeri olmayan Zelenski, Buça’daki cesetleri “soykırım” kanıtı olarak nitelendirip, “Sadece savaşırsak barışa sahip olabiliriz” diyerek savaş tellallığı yaparken, Ukrayna Dışişleri Bakanı da Ukrayna'ya daha çok silah teslimatı yapılmasını talep etti.

Savaş aygıtı NATO’nun Genel Sekreteri Stoltenberg, “Ukrayna'nın daha fazla hava savunma sistemi, tanksavar, ağır ya da hafif silah ve daha birçok destek türüne olan ihtiyacının karşılanacağından” emin olduğunu belirtip, “Ukrayna savunma amaçlı savaşıyor. Saldırı ve savunma silahı arasındaki ayrımın gerçek anlamda fiilen bir karşılığı yok” diyerek, savaşı körüklemeye devam edeceklerini tekrarladı.

ABD emperyalizmi ve NATO ülkeyi zaten silah deposuna çevirmişti. Washington Post'a göre, Biden yönetimi göreve başladığından beri Ukrayna'ya “savunma yardımı” adı altında 2,3 milyar dolar harcadı.

Geçtiğimiz hafta da Biden, Ukrayna için 500 milyon dolarlık “ek bütçe desteği” açıkladı. Pentagon ise, insansız hava araçları, zırhlı araçlar ve makineli tüfekler dahil olmak üzere askeri teçhizat için ek 300 milyon dolarlık destek sözü verdi.

***

Yaratılan militarist atmosferi silahlanma programının uygulanması için kullanan Alman emperyalizminin medya grupları ise, Hitler faşizminin Alman tekellerine yüklediği yükten kurtulmaları için olayları ve tarihsel olguları hayasızca çarpıtmayı kendilerine görev edindiler.

Süddeutsche Zeitung, Ukrayna'nın bir “imha kampanyası”na maruz kaldığını iddia ederek, bunu Hitler'in 1941'de Sovyetler Birliği'ni işgaline benzeterek, Alman emperyalizminin dünyada işlediği suçları önemsizleştirmeye soyundu. Hitler faşizminin Sovyetler Birliği'ne karşı başlattığı imha savaşında, Ukrayna'yı işgal eden Naziler 1,5 milyon Ukraynalı Yahudi de dahil olmak üzere 5 milyondan fazla insanı katlettiler. Sovyetler Birliği’nin faşizme karşı kazandığı büyük zafer uğruna 27 milyon Sovyet yurttaşı hayatını kaybetti. Bugün Ukrayna’da destek verdikleri Neonaziler, o katliamları yapanları referans alıyorlar. Yani Alman medyası Nazilerin zihniyetinin günümüzdeki temsilcilerine hizmet ediyor.

Buça üzerinden timsah gözyaşı dökerek savaş kışkırtıcılığı yapan Alman emperyalist medyası, 2010'da Afganistan'ın Kunduz kentinde Alman komutanın talimatıyla düzenlenen hava saldırısında, aralarında çok sayıda çocuğunda bulunduğu 142 sivilin katledilmesinin üzerini örtmüştü. 400 bin Euro tazminatla katliamın üzerinin kapatılmasına hiçbir itirazda bulunmamıştı.

***

Buça’dan gönderilen Ukrayna bayrağını öpen Papa Francis, sivil katliam iddialarını kınayarak emperyalist savaşa “ruhani” destek verdi. Savaşta taraf tutan Papa insanlığa karşı işlenen suçları meşru göstermeye çalıştı.

ABD, NATO ve batı emperyalist blokunun Ukrayna'yı silaha boğarak sürdürdükleri vekalet savaşında Buça vahşeti de, eş zamanlı olarak Libya'nın Beni Velid kentinde “bulunan” toplu mezarlar da emperyalist savaşlarda yaşanan vahşetin ürünleridir.

Emekçi halklar örgütlü bir güç olarak politik mücadele alanına çıkamadıkları sürece, ne insanlığa karşı işlenen savaş suçlarının hesabı sorulabilir, ne de kapitalizmin yarattığı savaş dehşetini sona erdirmek mümkün olabilir.