İki tarafın kışkırtmasıyla, geçen yılın sonbaharında başlayan Dağlık Karabağ savaşında Ermenistan Azerbaycan karşısında ağır bir yenilgiye uğradı. 44 gün süren savaştan sonra yapılan anlaşma Ermenistan’da tepkilere yol açtı. Anlaşmaya göre, Dağlık Karabağ çevresindeki topraklar Azerilere bırakıldı ve Ermenilerin yaşamaya devam edeceği Dağlık Karabağ’a açılan bir koridorda Rus barış güçleri konuşlandı. Kasım ayında Moskova’nın arabuluculuğunda yapılan barış anlaşmasını imzalamak zorunda kalan Paşinyan, kışkırtarak köpürttüğü milliyetçi histerinin gazabına uğrayarak “hain” ilan edildi.
Kafkasların kadim halklarından olan Ermenilerin küçük ülkesi Ermenistan’ın 1990 yılında 3.544.695 olan nüfusu, sonraki yıllarda ekonomik nedenlerle dışarıya verdiği göç nedeniyle azalarak, 2020 yılında 2.959.000’e kadar düştü. Ülkedeki yaygın işsizlik ve yoksulluk tablosunu, iktidarı elinde tutan elit takımın sahip olduğu ayrıcalık ve rüşvet batağı tamamlıyor. Ermenistan Merkez Bankası açıklamasında, genel işsizlik oranı yüzde 20,4 iken, gençler arasında işsizlik oranının neredeyse yüzde 35 olduğu belirtiliyor. Resmi rakamların ne kadar yalan ve yanıltıcı olduğu gerçeğini kendi ülkemizden zaten biliyoruz. İşsizlikten nedeniyle yetişkin iş gücü diğer ülkelere göç ediyor. Bunun da eklenmesiyle yurtdışında yaşamak zorunda kalan Ermenilerin sayısı (yaklaşık 7 milyon), Ermenistan’da yaşayan nüfusun iki katından fazladır.
Dağlık Karabağ savaşı zaten zayıf olan Ermenistan ekonomisini daha da zora soktu. Pandemiyle beraber ağır bir yara alan ekonomi, savaşın etkisiyle iyice kötüleşti. Başkent Erivan’daki işler durma noktasına geldi. Dükkanlar işlemez ve mal sevkiyatı gerçekleşemez oldu.
Çok yönlü yıkıntıdan burjuva kliklerin iktidar dalaşına
Savaş yenilgisiyle birleşen ekonomik yıkımın biriktirdiği öfkeyi iktidar değişikliği için bir manivelaya dönüştürmek isteyen burjuva muhalefet, Genelkurmay Başkanı Onik Gasparyan’ın öncülüğünde üst düzey 40 askerin yayınladığı ve Başbakan Nikol Paşinyan’ın istifa etmesini isteyen muhtırayı destekledi. Muhalefet destekçilerinin hükümet binasını kısa süreliğine işgal etmesi sonrasında, faşist Sasna Tsrer partisinin yüzlerce destekçisi kayıp toprakların geri alınmasını talep etmek için pazartesi günü Erivan’a yürüdü. Paşinyan’ın destekçileri, 2018’deki “Kadife Devrim”de devrilen eski elitleri, iktidarı yeniden ele geçirmek için savaş yenilgisini bahane olarak kullanmakla suçluyorlar.
Muhtıra öncesinde, Genelkurmay Başkan Yardımcısı Tigran Haçatryan, Paşinyan’ın yenilgi konusundaki bir iddiasını tiye aldığı için görevden alınmıştı. Bu hamleye ordu genelkurmayının ertesi gün Başbakanın istifasını isteyen bir muhtırayla cevap vermesi bardağı taşıran son damla oldu.
Paşinyan “darbe girişimine” katıldığı gerekçesiyle Genelkurmay Başkanı Onik Gasparyan’ı görevden aldığını açıkladı. Paşinyan’ın kararnamesi Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan tarafından imzalanmadığı için Gasparyan hala silahlı kuvvetlerin başında bulunuyor. Geçtiğimiz salı günü, Sarkisyan, üst düzey askerin görevden alınması talebini anayasaya aykırı olarak nitelendirdi ve imzalamayı bir kez daha reddetti.
Hükümetten ayrılmamak için direnen Paşinyan hafta başında düzenlediği mitingde erken seçime gidilmesi çağrısı yaptı. Kamuoyu yoklamaları, 2018’de yapılan seçimlerde yüzde 80’den fazla oy alan Paşinyan’a desteğin şu anda yüzde 30 olduğunu gösteriyor. Buna karşılık 2018’de görevden alınan Cumhuriyetçi Parti’nin kurmaylarının karıştıkları yolsuzluk ve rüşvetlerden dolayı çok daha itibarsız oldukları görülüyor. Burjuva medya siyasal krizin temellerinin ekonomik ve toplumsal temele dayandığı gerçeğinin üstünden atlamasına karşın, burjuva muhalefet güçten düşen Paşinyan’ın erken seçim talebini kabul etmeye yanaşmıyor. Zira, Ermenistan halkı burjuva kliklerin birbirlerinden farklarının olmadığını yaşayarak test etti. Bu küçük ülke halkının da temel zayıflık alanı devrimci bir önderlikten yoksun olmasıdır.
Dağlık Karabağ sorunu yeni baştan mı?
Ağır ekonomik bunalımla birleşen Dağlık Karabağ savaşındaki yenilginin tetiklediği siyasi krizle boğuşan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’a önemli desteklerden biri Avrupa’dan geldi. AB, 2017’de imzalanan AB-Ermenistan Kapsamlı ve Geliştirilmiş Ortaklık Anlaşması’nın (CEPA) onay süreçlerinin tamamlandığını ve 01 Mart 2021 günü yürürlüğe girdiğini açıkladı. Anlaşmada, Dağlık Karabağ sorununa Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatına (AGİT) bağlı Minsk Grubu çerçevesinde mümkün olan en kısa sürede barışçı ve kalıcı çözüm bulunması gerekliliğine işaret ediliyor.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, anlaşmanın yürürlüğe girmesi vesilesiyle yaptığı açıklamada, “CEPA’nın yürürlüğe girmesinin Ermenistan’ın önemli sınamalarla karşı karşıya olduğu bir döneme denk geldiği”ni belirterek, bu durumu bir tesadüf gibi yansıtmaya çalıştı. Devamında, “Anlaşmamız siyasi, ekonomik, ticari ve diğer sektörel alanlarda halkın yaşamına olumlu yönde değişiklikler getirmeyi, Ermenistan’ın reform gündemi önündeki zorlukların bertaraf edilmesini hedeflemektedir” diyerek de ortada bir “tesadüf” olmadığını itiraf etmiş oldu. AB Komisyonu’nun Komşuluk ve Genişlemeden sorumlu üyesi Olivér Várhelyide, “Mevcut fırtınalı günlerde sükuneti korumak, demokrasi ve anayasal düzene saygı büyük önem taşıyor” açıklamasıyla, Josep Borrell’e destek verdi.
Trump döneminde batı emperyalist blok içerisinde yaşanan güven bunalımı, olaylı ABD seçimleri ve sonuçlarından dolayı bölgede bir blok olarak yeterince aktif olma şansını kaçıranlar, uygun zaman ve koşullarda Dağlık Karabağ ‘sorununu’ yeniden piyasaya sürecekler görünüyor. 10 Kasım 2020’de Azerbaycan ile Ermenistan arasında 44 gün süren İkinci Dağlık Karabağ Savaşı sona erse de birçok gözlemci, bölgedeki anlaşmazlığın çözümden uzaklığına ve yeni bir çatışmanın muhtemel olduğuna işaret ediyorlar.
Erivan’da yaşanan iktidar dalaşının gerçek yüzünü karartmak için hükümet ve burjuva muhalefet birbirlerini karşılıklı olarak “Türk yanlısı güçler” olarak yaftalıyor, böylece milliyetçi histeriyi diri tutmaya çalışıyorlar. Burjuva muhalefet, Paşinyan’dan bahsederken “Türk Nikol” ifadesini kullanıyor. Paşinyan’ın taraftarları ise karşı tarafı “Türk yanlısı güçler” diye yaftalayıp, Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan tarafından işgal edileceği paranoyasını yayıyor.
Milliyetçi dalga militarizmi besliyor
Azerbaycan, 2020 yılında militarist harcamalar için belirlediği bütçeyi 376 milyon dolar artırarak, 2,6 milyar dolar harcama yaptı. Hükümet 2021’de de bir savaş olmamasına rağmen askeri harcamasını artırıp, 2,7 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Eski Dağlık Karabağ Savunma Bakanı ve Ermenistan Savunma Bakanlığı Askeri Kontrol Hizmetleri Başkanı Celal Harutyunyan 5 Şubat’taki konuşmasında, Ermenistan’ın geçen yıl kaybettiği toprakları tekrar almanın yolunu araması gerektiğini söyleyerek, “Eylemlerimiz bugün de yarın da Azerbaycan’a karşı olacaktır. Kaybettiklerimizi geri almak için her şeyi yapacağız. Ana hedefimiz orduyu güçlendirmek, yeni silahlar ve modern teknolojilere sahip olmak” dedi.
Sınırların genişletilmesi uğruna savaşları başlatmak ne kadar kolaysa bu gerici savaşlara son vermek de o kadar güçtür. Bölge halkları savaş sonrasının bedellerini, zaten yoksul olan sofralarının daha da yoksullaşmasıyla ödüyorlar. Büyük emperyalist güçlerden bölgenin gerici devletlerine kadar çok sayıda gücün hesaplarıyla çıkar çatışmalarının sürdüğü halklar mozaiği Kafkaslarda, emekçi halklar lehine gerçek ve kalıcı bir barışın sağlanmasının yolunu Büyük Ekim Devrimi göstermişti. Emekçi halklar için gerçek kardeşleşmenin ve kalıcı çözümün yolu yeni Ekimlerden geçiyor. Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslardaki on yılların trajik deneyimlerinin de açığa çıkardığı gibi, emperyalizm ve proleter devrimler çağında halklar boğazlaşmasından çıkış için bir üçüncü yol yoktur.