Afganistan’da Taliban’ın kontrolü yeniden ele geçirmesi ve ABD’nin ortaklarıyla ülkeden çekilmesinin ardından, Ortadoğu ve Avrupa’dan liderler, 28 Ağustos’ta Bağdat’ta bir araya geldiler. Bir dizi sorunun tartışıldığı “Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı”na Fransa, Ürdün, Mısır, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Türkiye, Suudi Arabistan ve İran katıldı.
Suriye’nin davet edilmemiş olmasını eleştiren İran zirvenin ardından Şam ile istişarede bulunacaklarını söyledi. Suriyeli mevkidaşı ile görüşmek için Şam’a uçan İran dışişleri bakanı, Tahran, Şam ve Bağdat arasındaki ilişkileri “stratejik” olarak nitelendirdi. Irak Cumhurbaşkanı Salih ise konferansın oturum aralarında Suriye’nin Irak Büyükelçisi ile bir araya geldiğini bildirdi. Bölgede güvenlik ve istikrarın ancak Suriye ve Irak’ın güvenli ve istikrarlı olması durumunda mümkün olacağına işaret etti.
Bölgede güç ve nüfuz için savaşan ve genellikle birbirlerinden uzak duran devletlerin temsilcilerinin Irak’ın geleceğini tartışmak için bir araya geldikleri konferansta, Irak’ta siyasi istikrar, ekonomik reform, devletin inşası, güvenlik, yeniden yapılanma, yabancı yatırım, iklim değişikliği, Yemen’deki çatışma, Lübnan ve Afganistan’daki kriz gibi başlıklar tartışıldı. Ayrıca Bağdat’ta “önemli” toplantılar da yapıldı. 2016 yılında diplomatik ilişkilerin kesilmesinden sonra, İran ve Suudi Arabistan dışişleri bakanları, Mısır cumhurbaşkanı Sisi ve BAE başbakanı Rashid ilk kez bu konferansta bir araya geldiler.
Irak başbakanı açılış konuşmasında, hükümetlerinin birikmiş krizlerle başa çıkma girişimlerini vurgulayarak, Irak’ın birçok alanda uluslararası desteğe ihtiyaç duyduğunu belirtti. “Irak’ın bölgesel ve uluslararası çatışmaların sahnesine çevrilmesine karşıyız” dedi. Dış müdahale olmaksızın işbirliği yoluyla diğer devletlerle ilişkileri geliştirmek istediklerini söyledi. İran ve ABD’nin Irak üzerinden yürüttükleri kavgaya son vermelerini talep etti. Irak’ı operasyon alanına dönüştüren Türkiye’ye de, “iyi komşuluk” istedikleri mesajıyla rahatsızlığını bildirmiş oldu. Ayrıca bölge ülkelerinin demiryolu, boru hattı ve elektrik şebekesi bağlantısı gibi stratejik projelerde işbirliğinin gerekliliğini vurguladı.
Macron ise, Irak’ın bölgede barışı sürdürmede oynadığı rolün desteklenmesi gerektiğini, toplantının temel amacının Irak’ta istikrarı sağlamak olduğunu ve bunun tüm bölgede istikrara katkıda bulunacağını söyledi. Irak’ta gençlerin “aşırılıkçılığa ve terörizme” sürüklenmemesi için gerekli koşulların yaratılması gerektiğini belirtti. Fransa’nın “terörle mücadele”de Irak’ı desteklemeye devam edeceğini, Irak hükümeti talep ettiği ve terörist gruplar olduğu sürece Irak’taki askeri varlığını sürdüreceğini söyledi. Fransa’nın ABD ordusundan bağımsız olarak böyle bir operasyon kapasitesine sahip olduğunu vurguladı. Irak’ın bölgede “barışın inşasında aktif rol oynayacak nitelikte” olduğuna ilişkin vurgular, katılımcıların ortak görüşüydü.
Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada da Joe Biden, “başarılı ve çığır açan bir bölgesel zirveye ev sahipliği yaptığı için” Irak hükümetini tebrik etti ve şunları söyledi: “Komşu ülkeler arasındaki gerilimi azaltmak ve Ortadoğu’da işbirliğini genişletmek istediğimiz için bu tür bir diplomasi hiç bu kadar önemli olmamıştı ve Irak’ın bu konudaki liderliği tarihidir. Orta Doğu’da daha fazla istikrar için birlikte çalışırken ABD, ortağımız Irak’ın yanında olmaya devam ediyor.”
Zirvenin Irak başbakanı Kazimi’nin bir projesi olduğu söyleniyor. 54 yaşındaki eski gazeteci ve gizli servis şefi, ülkesini bölgede güçlü bir oyuncuya dönüştürmek, komşu İran’ın etkisini azaltmak istiyor ve ülkede siyasi reformları teşvik ediyor. Güçlü bir Irak ve daha fazla uluslararası işbirliği ile Tahran’ın etkisine karşı bir “karşı ağırlık” yaratmak çabasında. Kazımi, dış politikasını kendisine içerde siyasi sorunlarda rahatlatacak bir “güvenlik ağı” yaratma girişimi olarak görüyor. Macron için ise başarıyı belirleyecek olan, ABD ile İran arasındaki ilişkilerin nasıl gelişeceği. Zira Washington ve Tahran’ın Irak topraklarındaki güç mücadelesi, sonucu belirlemede özel önem taşıyor.
Bölge devletlerinin çelişen çıkarları
Irak, başlangıçta bölgesel gerilimleri dengelemek, sorunları tartışmak ve karşılıklı işbirliği için bir mekanizma oluşturmak için Ağustos ayı başında bir “Irak’a Komşu Devletler Konferansı” talep etmişti. Daha sonra Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ABD, AB ve NATO ile istişare ederek Irak’a gitti. Irak Cumhurbaşkanı Barham Saleh ve Başbakan Kazımi ile kapsamlı bir ziyaret programı hazırladı.
Gözlemciler Macron’un tutumunu, Batı’nın Irak’ı İran karşısında kilit bir ülke olarak terk etmeme yönünde bir girişimi olarak değerlendirdi. Aynı zamanda Macron, Irak’taki ABD varlığının sona ermesinden sonra da ülkede Batı ve Fransız askeri varlığını sürdürme iddiasını yeniden ortaya koydu. Konferansın ardından Irak’ın kuzeyindeki Fransız özel kuvvetlerini ziyaret etti ve Musul’da Hristiyanlarla bir araya geldi. Fransa’nın yakında kentte konsolosluk açacağını duyurdu. Fransa’nın Irak’taki Hıristiyanlara olan bağlılığının “medeniyetsel, aynı zamanda jeopolitik” önemde olduğunu söyledi. Erbil’de Kürt Devlet Başkanı Nijirfan Barzani ile Mesud Barzani tarafından kabul edildi.
Fransa’nın bölgedeki ekonomik çıkarları özel bir önem taşıyor. Fransız petrol devi Total, Mart 2021’in sonunda Irak petrol bakanlığı ile dört kapsamlı enerji projesi için bir yatırım programı üzerinde anlaşmaya vardı. Buna göre Total, Artway Energy projesiyle gaz üretimini yaygınlaştıracak ve bir petrol sahası geliştirecek. Irak Enerji Bakanlığı ile bir proje daha imzalandı. Toplam 1.000 MW kapasiteli bir güneş enerjisi sistemi kurulacak. Aralık 2020’nin sonunda Fransız havalimanı işletmecisi ADP Ingénierie, bir Türk rakibini devre dışı bırakmış ve Irak havacılık otoritesi ile Musul havalimanının yeniden inşası konusunda anlaşmaya varmıştı. Fransız şirket, 2010 yılından bu yana Bağdat ve Basra’daki havalimanlarını yeniliyor. ABD ve İngiliz şirketleri çekildikten sonra, Fransa Irak’ta daha karlı sözleşmeler yapmayı umuyor.
Konferansta bir araya gelen ülkeler farklı çıkar ve hedeflere sahipler. Türkiye, PKK ve Kürt düşmanlığı üzerinden kuzey Irak ve Suriye’deki etki alanını genişletmek istiyor. Çavuşoğlu konferansta, Türkiye’nin önceliklerini ve işbirliği alanlarını tanımlarken, Ankara’nın saldırgan politikasını devam ettireceğini de ortaya koydu. PKK’nın Irak’taki varlığını asla kabul etmeyeceklerini belirtti. Türkiye Suriye ve Irak’taki askeri varlığıyla komşu ülkelere kendi koşullarını dayatabileceğine inanıyor. Körfezi ülkeleri ise Türkiye’nin ilerlemesinde rahatsız ve bunu engellemek niyetinde. İsrail ile barış anlaşması imzalayan Mısır ve Ürdün, Batı’nın etkisi altında bulunuyor. ABD ve bazı Avrupa ülkeleri İsrail’i güçlendirmek istiyor. Irak üzerindeki nüfuzunu kaybetmemesi İran için önem taşıyor. Suudi Arabistan ise bu etkiyi geri püskürtmek istiyor, vb.
Bölge devletlerinin gerçekten “barış içinde bir arada yaşaması” için, emperyalistlerin bölgeye yönelik askeri, siyasi ve ekonomik müdahalelerinin son bulması ve işbirlikçi bölgesel güçlerin emperyalistlerin aleti olmaması ölçüsünde olanaklıdır.