Ansarullah Hareketi (Husiler) liderliğindeki Yemen hükümeti, ABD-AB emperyalistlerinin desteği ile Gazze’de soykırım yapan siyonist İsrail’e karşı, ilk günden beri net bir tutum aldı. İşgalci siyonistlerin saldırılarına karşı direnen Filistin halkıyla eylemli dayanışmaya giren başkent Sana merkezli hükümet, İsrail’deki belli hedeflere yönelik balistik füze veya SİHA’larla saldırılar düzenledi. Sonrasında dayanışmayı bir adım ileri taşıyan Yemen, İsrail’e ait ya da oraya mal taşıyan gemilerin Babülmendep Boğazı’ndan geçişine izin vermeyeceğini ilan ettiler. Yemenli yetkililer, Gazze’ye yönelik abluka kaldırılana kadar bu kararın geçerli olacağını birçok kez dile getirdiler.
Gazze’de soykırıma devam etmesi için İsrail’e kalkan olan ABD ile İngiliz emperyalistleri, Yemen hükümetini tehdit ederek, geri adım attırabileceklerini var saydılar. Ancak bu hevesleri kursaklarında kaldı. Sana hükümetinin kararlı tutumu, Anglo-Amerikan emperyalistlerinin eskisi gibi “caydırıcı güç” olmadıklarını gözler önüne serdi. İsrail’e ait veya oraya yük taşıyan gemilerin Kızıldeniz’den geçmesini engelleyen Yemenliler, aldıkları kararın arkasında durduklarını dünyaya gösterdiler.
Soykırımcı İsrail’i durdurmak yerine Yemen’e saldırdılar
Yemen Silahlı Kuvvetleri sözcü ve komutanları Kızıldeniz’de seyrüseferin güvenli olduğunu pek çok kez açıkladılar. İsrail’e ait ve oraya mal taşıyan gemiler hariç geçişin serbest ve güvenli olduğunu tekrarladılar. Bu durumda ABD’nin başını çektiği emperyalistler gerçekten deniz ulaşımının güvenliğini önemsiyor olsalardı yapacakları şey çok basitti: siyonist rejime “Gazze’de soykırımı durdur, işgal güçlerini oradan çek, Gazze’ye uyguladığın kuşatmayı kaldır” demeleri yeterliydi. Ancak bu iki suç ortağı emperyalist güç tersini yaptı. İsrail soykırıma devam etsin diye Yemen’e saldırdılar.
Bu küstahça saldırının deniz ulaşımının güvenliği ile bir ilgisinin olmadığı açıktır. Zira şu anda sadece siyonist rejime hizmet eden gemiler etkileniyor. Oysa çatışmanın büyümesi durumunda Kızıldeniz’den yapılan taşımacılık bir bütün olarak riske girecektir. Demek ki, mesele deniz ulaşımının güvenliyi değil, soykırımcı İsrail rejiminin korunmasıdır. Nitekim 12 Ocak Cuma günü erken saatlerde Yemen’e saldıran ABD ile suç ortağı İngiltere, bu tutumlarıyla, İsrail’in işlediği tüm savaş suçlarından sorumlu olduklarını birkez daha ispatladılar.
Yemen Silahlı Kuvvetleri: Sömürgeci saldırganlara karşılık verilecek!
Cuma sabahı saldırılara dair açıklama yapan Yemen Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü Tuğgeneral Yahya Sare, Yemen halkına yönelik suç niteliğindeki saldırılardan tamamen ABD ile İngiltere'yi sorumlu tuttu.
Açıklamada, “Amerikan ve İngiliz düşmanı, İsrail'in Gazze'de işlediği suçun devamına verdikleri destek bağlamında, Yemen'e yönelik bir saldırı başlattı” ifadelerini kullanan Sare, saldırıda Yemen'in başkenti Sana ile el Hudeyde, Taiz, Hacca, Sada kentlerinin hedef alındığı ve 73 noktanın vurulduğunu belirtti.
Gayrı meşru, düşmanca saldırıya karşılık vereceklerini ilan eden askeri sözcü, saldırının Filistin halkıyla dayanışma tutumlarını etkilemeyeceğini, İsrail gemileri veya işgal altındaki Filistin limanlarına giden gemilerin geçişine izin verilemeyeceğini belirtti. Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin saldırılara karşılık vereceğini, Yemen halkına düşmanca saldıran ABD ile İngiltere’ye işledikleri suçun bedelini ödeteceklerini vurguladı.
***
Bu küstahça saldırıyı gerçekleştiren Anglo-Amerikan emperyalistleri, aksi yöndeki açıklamalarına rağmen, bölgesel savaş riskini derinleştiren bir adım attılar. Bu saldırıyı geniş kapsamlı bir savaş boyutuna taşımaları kolay değil. Onlar da biliyor ki, böyle bir savaşa girişerek büyük bir yıkım ve insan kıyımı yapabilir ancak ne askeri ne siyasi zafer elde edebilirler. Çünkü Yemen halkı ve hükümeti işgalcilere karşı sonuna kadar direnecektir. Haklı, meşru ve onurlu davalarını savunacaklar. Nitekim Ansarullah sözcüleri “Sekiz yıl boyunca ABD-İngiliz sömürgecilerinin bölgedeki vekilleriyle savaştık. Esas düşmanla karşı karşıya gelmekten memnunuz. Vekilleriyle değil, esas düşmanın kendisiyle savaşmayı tercih ederiz” diyorlar.
Gelişmeler farklı olasılıklara açık olsa da işgalci emperyalistler kovulmadan, onların ileri karakolu olan siyonist rejim yıkılmadan bölge halklarının barışa kavuşmaları olası görünmüyor...