Almanya 7 Aralık gününe “darbe girişimi” haberleriyle uyandı. Kendilerini “Reichbürger” (İmparatorluk Vatandaşları) olarak tanımlayan aşırı sağcı Nazi artığı gruba yönelik olarak 3 bin polisin katıldığı “kontrollü” bir operasyon düzenlendi.
Ülkenin 11 eyaletinde ağır silahlı özel timlerin de katıldığı operasyonda 130'u akşın mekana baskın düzenlenerek arama yapıldı ve gözaltılar gerçekleştirildi.
Aralarında üst düzey rütbeli askerlerin yanı sıra aşırı sağcı faşist, Almanya için Alternatif Partisi'nden (AfD) eski bir milletvekilinin de bulunduğu 25 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan birinin Avusturya'da bir diğerinin de İtalya'da gözaltına alındıkları, birinin de Rus vatandaşı olduğu açıklandı. Ancak 21 bin üyesi olduğu söylenen bu gruptan sadece 25 kişi gözaltına alındı. Onların da kısa bir süre sonra serbest bırakılmaları muhtemeldir.
Almanya İstihbarat Teşkilatı Bundesamt für Verfassungschutz-BfV'nin 2022 yılı raporuna göre, bu grubun Almanya çapında yaklaşık 21 bin destekçisinin bulunduğu belirtiliyor.
Federal savcılıktan yapılan açıklamada “darbe girişimi hazırlıkları Kasım 2021 itibarıyla silah temin etme, atış talimleri yapma ve örgütlenme çalışmalarıyla başlatıldığının tespit edildiği” belirtildi.
Açıklamanın devamında sözü geçen grubun "Federal Meclis'e silahlı baskın düzenlemeye hazırlandığı, demokratik hukuk devletini devirmeyi hedeflediği” açıklandı.
Darbenin başarılı olması durumunda, yönetimde kimlerin hangi bakanlıkları üstleneceğinin yer aldığı bir isim listesi de ele geçirildi.
Tutuklananlar arasında bulunan grubun elebaşlarından olduğu belirtilen eski AfD Milletvekili Birgit Malsack-Winkemann'ın plana göre darbe sonrasında adalet bakanlığı görevini üstleneceği öngörülüyormuş.
Avrupa’da sermayenin gölgesinde yükselen ırkçılık
Reichbürger ve benzeri faşist güruhlar Ukrayna’da Alman devletinin desteği ve gözetimi altında savaşın içindeler.
Hal böyle iken “kontrollü operasyon” bir görüntüden öte bir gerçeğe işaret ediyor.
Avrupa’da ırkçılık ve ırkçı söylemler “yasak” olmasına rağmen, ırkçı ve faşist partiler bu ülkelerin parlamentolarında cirit atıyorlar.
İtalya’da Mussolini artığı, İtalya’nın Kardeşleri Partisi’nin başkanı Georgia Meloni başbakan oldu.
Merkel’in başbakanlığı döneminde Almanya’da AfD 94 milletvekili ile ana muhalefet konumuna yükselmişti. Şu anda 79 milletvekili ile muhalefetteki ikinci parti konumunu koruyor.
Fransa, Avusturya, Hollanda, Macaristan, Polonya ve diğer Avrupa ülkelerinde legal ırkçı-faşist partiler ya iktidardalar ya da parlamentolarda önemli bir güce sahipler.
Bu faşist partiler devletlerin bütçelerinden aldıkları paralarla daha da palazlanmaktalar. Sermaye ve onun siyasi temsilcileri, gerekli gördüklerinde sahaya sürmek için bu ırkçı ve faşist partileri beslemektedirler. Kontrolden çıkmaları ya da erken hareket geçmeleri durumunda ise, Almanya’daki gibi “darbe girişimi”nde bulundukları gerekçesiyle kendilerine çizilen sınırlar hatırlatılmaktadır. Darbe yapmakla itham ettikleri bu gruba operasyon yapılmadan önce önemli medya merkezlerinin bilgilendirilmesi, baskınla eşzamanlı haber ve yorumların art arda çıkması, her şeyin “kontrollü” olduğunu göstermektedir.
Parlamentodaki aşırı sağcı faşist AfD ve benzerlerinin yeraltı örgütü olan Reichbürger grubuna yönelik bu operasyonla iki şey amaçlanmaktadır.
Birincisi, palazlanmasına göz yumulan ve “darbe yapacaklardı” denilen bu gruba yapılan bu operasyonla “fazla ileri gitmeyin, size biçilen sınırları aşmayın” denilmektedir.
İkincisi hem iktidardakiler ve hem de muhalefette olan düzen partileri adeta “biz olmazsak bizden daha kötüleri gelir” denilmektedir.
Ekonomik, sosyal ve siyasal hakların budana budana kuşa çevrildiği bu toplumlarda muhtemel toplumsal hareketlerin önünü almak ve mümkünse gelişmeden önlemek için Reichbürger gibi “sivil” faşist güruhlara sermaye her zaman ihtiyaç duyar.
Bazen işçilere, emekçilere ve toplumun farklı kesimlerine gözdağı vermek için Reichbürger örneğinde görüldüğü gibi görünür kılınıp geri çektirilir. Bazen de işçi ve emekçilerin hak arayışlarını bastırmak ve toplumsal muhalefete gözdağı vermek için sahaya sürülür.
Sermaye, bir taraftan tahakkümü altına aldığı işçi ve emekçileri sömürürken, diğer taraftan bu sömürünün sonucunda doğması muhtemel sosyal patlamaları kontrol altına almak ve önlemek için bu güruhlara ihtiyaç duymaktadır.
Reichbürger ve benzeri faşist güruhlar Ukrayna’da ihtiyaç duyulduğu için sahaya sürülmektedirler. Almanya’da ise şimdilik sahada ihtiyaç duyulmadığı için inlerine dönmeleri buyurulmaktadır.
Alman devletinin bu kontrollü operasyon da bu çerçevede değerlendirilmelidir.