Bundan tam 90 yıl önce Almanya Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, Adolf Hitler’i Almanya’nın başbakanı olarak atadı. 30 Ocak 1933’te Hitler Almanya’da başbakanlık koltuğuna oturtuldu.
Alman sermayesinin namluya sürdüğü Hitler, kurşun hızıyla işe koyuldu. Nazilerin Almanya’da iktidara gelmesi korkunç sonuçlara yol açtı. Hitler iktidarının hüküm sürdüğü 12 yılda insanlığa karşı işlediği suçlar ve dünya çapında yarattığı tahribat, hayal gücünü bile aşan bir boyuta evrildi. Naziler, Alman sermayesinin cömert desteği ile kısa sürede modern propaganda araçlarını devreye soktular. Gözetim ve acımasız baskıyla toplumu denetim altına alarak tam bir terör estirdiler. Sendikaları, işçi örgütlerini terörize ederek kapattılar. İşçi liderlerini, sendika üyelerini katlettiler. Geriye kalanları “toplama kampı” adı verilen ölüm kamplarına doldurdular. İhanette sınır tanımayan Alman Sosyal Demokratları zaten örgütlü olan işçi sınıfını ve yoksul kitleleri Hitler’e karşı harekete geçirmek yerine, ona olan sadakatlerini dile getiriyorlardı. 1932 seçimlerinde umudunu kaybeden Nazilere Sosyal Demokratlar adeta umut ışığı oluyorlardı:
“1932 sonunda Goebbels günlüğüne Nazilerin fırsatı kaçırmış olmasından korktuğunu not ediyordu; 1932’deki ikinci genel seçimde Naziler SPD-KPD'nin toplam oylarından daha az oy almışlardı ve düş kırıklığına uğramış Hücum Kıtaları binler halinde komünistlerin tarafına geçiyordu. Goebbels, gelecek 'karanlık ve kasvetli; tüm beklenti ve umutlar tamamen uçup gitti' diye yazıyordu.
Ama bu noktada Almanya'nın eski egemenleri ağırlıklarını Hitler'den yana koydular. Sanayici Thyssen ve Krupp Hitler'le buluştu ve onların çıkarlarının takipçisi olacağının garantisini aldı. "Demokratik' Merkez Parti' den eski Şansölye von Papen Hitler'le görüştü. Sonra da Hindenburg hükümetin kontrolünü Nazilere verdi.”
“Hitler Şansölye olarak atandıktan ve Hücum Kıtaları Berlin'i 'temizlemeye' başladıktan sonra bile, Sosyal Demokratlar egemen sınıfla 1918 ile 1923 arasında kurmuş oldukları güçlü bağların çözülmüş olduğuna inanamıyorlardı. Reichstag'daki Sosyal Demokratların sözcüsü, liderleri Breitscheid'in adlandırmasıyla ‘yasal hükümete’ sadık bir muhalefet olacaklarını ilan ediyordu.” (Chris Harman, Kaybedilmiş Devrim, sayfa: 379)
Sosyal Demokratlar bir kez daha uğursuz rollerini oynamış oluyorlardı. Naziler, kültürde ve sanayide “öncü” bir ülke olarak “kabul gören” ülkeden barbar bir savaş makinesi yarattılar. Hitler’in ordusu Wehrmacht, 1 Eylül 1939'da Polonya'yı işgal ederek II. Dünya Savaşı'nı başlattı. Hitler’in Polonya’ya saldırısının ardından İngiltere ve Fransa Nazi Almanya’sına savaş ilan ettiler. Polonya’yı işgal eden Hitlerin Wehrmacht’ı 1941’de Sovyetler Birliği’ne saldırdı. Bu savaş 27 milyon Sovyet vatandaşının ölümüne neden oldu. Naziler barbarlıkta işi endüstriyel imhaya vardırdılar. Toplama kamplarında kurulan sanayi gaz odalarında milyonlarca Yahudi, Romen, komünist, işçi önderi ve sendikacı katledildi. Nazi ordusu Wehrmacht’ın Hitlerin iktidara taşınmasının onuncu yılında (Şubat 1943) Stalingrad’da Kızıl Ordu tarafından yenilgiye uğratılması II. Dünya Savaşı’nda bir dönüm noktası oldu.
Savaşın ateşi artık Wehrmacht’ı yakıyordu
Kızıl Ordu’nun Stalingrad önlerinde darbe vurduğu Nazi Almanya’sının yenilgisinin ufukta görünmesiyle cesaretlenen “müttefikler” Almanya’yı bombalamaya başladı.
Nazi askerlerinin yanı sıra yüz binlerce sivil de öldü. Almanya savaşı kaybetti. Sovyetlerin Kızıl Ordu’su Berlin burçlarında kızıl bayrakları göndere çektiklerinde (30 Nisan 1945) Hitler kafasına bir kurşun sıkarak intihar etti. Yenilgiye uğrayan Nazi ordusu arkasında harabeye dönmüş bir Almanya bıraktı. Lakin Almanya Stalingrad yenilgisini, Kızıl Ordu’nun demirden yumruğuna olan kinini hiçbir zaman unutmadı. Almanya, bir daha böyle bir barbarlığa yeltenmesin diye, uzun yıllar boyunca uluslararası sözleşmelerle kontrol altında tutuldu. Başta ABD olmak üzere, diğer emperyalist ülkeler Avrupa’da devrimlerin önünü almak için Almanya’nın yeniden ayağa kalkması için oldukça ‘cömert’ davrandılar.
1949’da kurulan NATO’ya 1955’te alınan Almanya, NATO ile birlikte, NATO’nun yanında ufak ufak bu sözleşmeleri deldi. Bunu en modern savaş silahları üretmenin/edinmenin yanı sıra başka ülkelerde asker bulundurmaya kadar varan bir dizi hamleler izledi. 1990’da savaş örgütü NATO’nun Balkanları harabeye çevirmesi, Almanya için yeni bir dönüm noktası oldu. Dönemin kırmızı-yeşil (Sosyal Demokratlar ve Yeşiller) iktidarı silahlanmanın önünü açmak için bir dizi yasa çıkardı. 2022 yılında Almanya’nın Ukrayna savaşını fırsata çevirerek savunma harcamalarına ek 100 milyar Euro ayırması yeni bir dönüm noktası oldu. Bu adım da içinde Liberal Parti’nin (FDP) de olduğu Yeşillerle Alman Sosyal Demokrat Partisi’ne (SPD) “nasip” oldu.
Almanya Hitler’in iktidara gelişinin 90. yıldönümünde Rusya’ya olan kinini Alman Leopard-2 savaş tanklarını Ukrayna’da Rusya’ya karşı konuşlandırarak kutluyor. 80 yıl önce Stalingrad önlerinde Kızıl Ordu’dan yediği darbenin ‘intikamını’ Ukrayna üzerinden Rusya’yı yenilgiye uğratarak almak istiyor. SPD’li Başbakan Olaf Scholz ‘çekingen’ görüntüsü ile Ukrayna’ya askeri destekte adeta ‘saman altında su yürütüyor’. Almanya’nın ‘Yeşil’ Dışişleri Babanı Annalena Baerbock, Leopard-2 tankına sürülmüş mermi misali, “Rusya ile savaştayız” naraları atıyor.
Hitler yaşasaydı Baerbock’u savaş makinesinin başına getirir ve bırakın Leopardları, savaş uçakları, denizaltıları ne varsa Rusya’ya karşı harekete geçirilmesini emrederdi. Ukrayna’daki savaş Almanya’nın Hitler’den sonra en büyük yeniden silahlanmasına vesile oldu. Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı sürdürülen bu savaş, uluslararası sermayenin derin krizinin gölgesinde dünyanın yeniden paylaşımı için yaşanıyor. Emperyalist odaklar Rusya’yı parçalara ayırarak muazzam doğal kaynaklarına çökmeye ve Çin’i de kuşatmanın hesaplarını yapıyorlar.
90 yıl önce olduğu gibi bugün de Almanya’nın tekelci sermayesinin seçkinlerinden Tysen-Krupp, Rheinmetall ve diğerleri çıkarlarının sözcüleri ‘çekingen’ Scholz ile ‘cesaretli’ Baerbock üzerinden olası yeniden paylaşımda pastadaki paylarının büyüklüğünü garantilemek istiyorlar. Alman sermayesi dün Hitler üzerinden sürdürdüğü paylaşım savaşını bugün yeni figürlerle NATO ile birlikte sürdürüyor.