ABD’den Çin’e karşı yeni provokasyon

Emperyalistler arasındaki çatışma ve rekabet yoğunlaştıkça ABD-NATO cephesi Çin-Rus tarafına karşı düşmanlığı kışkırtıyor. Uluslararası düzeyde savaş kışkırtıcısı bir politika izliyor. ABD, Çin ve Rusya’dan geldiğini iddia ettiği “tehditlere karşı” daha da saldırganlaşıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 20 Eylül 2022
  • 19:00

ABD ile Çin arasında yaşanan hegemonya rekabeti, son yıllarda uluslararası ilişkilerde öne çıkmış durumda. Stratejik tartışmalar aynı zamanda siyasi, askeri ve ekonomik dinamikleri şekillendiren bir rol oynuyor. Bu ise Washington ile Pekin arasındaki rekabetin diğer tüm uluslararası sorun ve çatışmalar üzerinde önemli etkide bulunduğu anlamına geliyor. Çin’in yükselişi, düşüşte olan ABD yönetimi tarafından bir tehdit olarak değerlendiriliyor. ABD hükümetinin resmi strateji belgelerinde Çin, 2017’den beri “uzun vadeli stratejik rakip” olarak tanımlanıyor.

ABD ile NATO’nun “sistem rakipleri ve düşmanları” olarak gördükleri iki ülkeden biri olan Çin, aynı zamanda “Askeri bir süper güç olma yolunda ilerlediği için” Pentagon’daki savaş kundakçılarına göre dizginlenmesi gerekiyor. ABD’nin “Geçici Ulusal Güvenlik Strateji Kılavuzu” ve “Stratejik Rekabet Yasası” gibi belgelerde Çin, görüşmeler ve uzlaşı yoluyla değil, daha çok askeri olarak kontrol edilebilecek “stratejik tehdit” olarak değerlendiriyor. Bundan dolayı ABD yönetimi Çin’e karşı ardı arkası kesilmeyen provokasyonlar tertiplemekte, saldırganlık dozunu arttırmaktadır. 

Çin’e karşı provokasyonlar zincirine son halkayı ABD Başkanı Joe Biden ekledi. ABD’nin CBS kanalında yayınlanan “60 Minutes” (60 Dakika) adlı programa röportaj veren Biden, Tayvan’daki gerilimle ilgili sarf ettiği sözlerle provokasyonun dozunu arttırdı. Çin tarafından “benzeri görülmemiş bir saldırı” meydana gelirse ABD kuvvetlerinin Tayvan’ı savunacağını söyledi.

Bunun ABD askerlerinin Tayvan’da savaşması anlamına gelip gelmediği sorulduğunda ise Biden “evet” yanıtını verdi. “Yani Ukrayna’nın aksine, açıkça söylemek gerekirse ABD kuvvetleri (...) bir Çin işgali durumunda Tayvan’ı savunur mu?” sorusunu Tayvan’a bir kez daha askeri destek verme sözü ile yanıtladı. Biden, mayıs ayında Japonya’ya yaptığı bir gezide de benzer şekilde açıklamalar yapmış ve ABD’nin bir saldırı durumunda Tayvan’ı savunmasının bir “zorunluluk” olduğunu iddia etmişti.

ABD ile Çin arasındaki gerilim, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan’ı ziyaret etmesi sebebiyle tırmanmıştı. Çin daha sonra adanın etrafında çok sayıda savaş gemisiyle askeri tatbikatlar yaparak ABD’nin hamlesine yanıt vermişti.   

Beyaz Saray açıklamayı düzeltti

“Tek Çin” politikasını benimsediğini söyleyen ve Pekin yönetimini tüm Çin’in meşru hükümeti olarak tanıyan Beyaz Saray, Biden’in açıklamalarını düzeltmek durumunda kaldı. Biden ile röportajı yapan Pelley, programdan sonra Beyaz Saray’ın ABD politikasının değişmediğini ve Amerikan kuvvetlerinin resmi olarak Tayvan’ı savunup savunmayacağına dair bir açıklama yapılmadığını duyurduğunu söyledi. Beyaz saray açıklamasında, “ABD resmi olarak Amerikan ordusunun Tayvan’ı koruyacağını söyleyemez” ifadelerinin yer aldığı aktarıldı.

The Guardian’ın aktardığına göre, Beyaz Saray sözcüsü Biden’ın ifadelerine ilişkin soruya şöyle yanıt verdi:

“Başkan, bunu bu yılın başında Tokyo'da da söyledi. Aynı zamanda, Tayvan politikamızın değişmediğini de açıkça ifade etti. Bu, geçerli olmaya devam ediyor.”

ABD Tayvan’ı ayrı bir ülke olarak kabul etmiyor. Çin’in bir parçası olarak görüyor ve ayrı bir diplomatik ilişki geliştirmiyor. Örneğin Tayvan’da ayrı bir ABD Büyükelçiliği yok. Ancak Ada yönetimiyle yakın ilişkileri var ve Tayvan’a ağır silahlar satıyor. Biden da “Tek Çin politikamız devam ediyor” diyor ve ekliyor:

“Tayvan, bağımsızlık üzerine kendi yorumunu yapıyor. Biz de bu konuda farklı bir yöne ilerlemiyoruz, Tayvan’ı bağımsızlık için cesaretlendirmiyoruz. Bu onların kendi kararı.”

Emperyalistler arasındaki çatışma ve rekabet yoğunlaştıkça ABD-NATO cephesi Çin-Rus tarafına karşı düşmanlığı kışkırtıyor. Uluslararası düzeyde savaş kışkırtıcısı bir politika izliyor. ABD, Çin ve Rusya’dan geldiğini iddia ettiği “tehditlere karşı” daha da saldırganlaşıyor. 2021’de Avrupa’da gerçekleşen G7, NATO, ABD-AB zirvelerinin değişmeyen gündemleri de bu iki ülke olmuştu. Çin’i “yüzyılın en büyük stratejik tehdidi” ilan eden ABD’nin Çin’e karşı saldırgan politikaları ve provokasyonları, uluslararası ilişkileri de tehlikeli düzeyde geriyor.