ÇKP Kongresi: Tarihi bir dönüm noktası- Ceren Ergenç

Kongre’de Xi’nin yaptığı konuşmalarda geleneksel kalkınma odağının yerini güvenlik temasının aldığı görülüyor. Ama, ekonomik ve sosyal politikaların kalkınma değil, güvenlik meselesi olarak tanımlanması, muhtemelen, Xi’nin yeni döneminde Çin’in daha korumacı politikalar izleyeceği anlamına geliyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 25 Ekim 2022
  • 11:10

16-22 Ekim tarihleri arasında ÇKP’nin 20, Kongresi vardı. Bu kongrede önümüzdeki beş yılın yöneticileri belli oldu. Daha önce tartıştığımız üzere, Xi Jinping’in üçüncü bir dönem daha cumhurbaşkanlığı yapacağı kesindi. Merakla beklenen ise, başbakanın kim olacağıydı. Bugün itibarıyla Li Qiang’ın başbakan olacağının kesinleşmesiyle, Xi Jinping’in gücünü konsolide ettiğini söyleyebiliriz. Ancak bu konsolidasyon kolay olmamışa benziyor. Merkez Komite kapalı oylamasında ne yaşandıysa, yaratacağı güvensizlik hissinin Xi’nin üçüncü cumhurbaşkanlığı dönemindeki politikalarına etkisi olacaktır.

Kongreye giden süreç çetrefilli olmuştu. Xi yönetiminin kongre öncesi meşruiyetlerini zedeleyecek, parti içi muhalefete koz verecek her şeyi engellemek arzusu öylesine ters tepti ki, korktukları her şey başlarına geldi diyebiliriz. Ülkede kovidin yeni varyasyonlarının yayılmasının bir başarısızlık olarak görülmesi ihtimaline karşı, sürdürülebilir olmamasına karşın sıfır kovid politikası yürütüyorlardı. Bu amaçla karar verdikleri Şanghay karantinası, tam tersi bir sonuç vererek, işsizliği ve iflasları arttırdı, kentli orta sınıfların desteğini azalttı. O sırada çıkan Ukrayna savaşında Çin tarafsız durmayı başardı ama ABD’nin savaşı kullanarak Çin’e karşı tavrını sertleştirmesine engel olamadı. Pelosi’nin Tayvan’ı ziyareti yine soğukkanlılıkla atlatıldı. Ama çip endüstrisindeki yaptırımlar neredeyse Kongre gündeminin önüne geçti.

Halihazırda böylesine bir darboğazda girilen Kongre atmosferinde son dönemeçte de beklenmedik olaylar yaşandı. Kongreden iki hafta önce çıkan darbe söylentilerinin Çin’de bastırılmış ve yurt dışındaki diasporası sayesinde faaliyetlerini sürdüren Falun Gong adlı dini kült tarafından çıkarıldığı anlaşıldı. Daha beklenmedik ve etkili olanı ise Çin’in içinden geldi. Kongreye günler kala başkent Pekin’in teknoloji ve üniversiteler bölgesinde trafiğin ortasında bir pankart açıldı. Pankartta şunlar yazıyordu: “Kovid testi değil, yemek istiyoruz. Kısıtlama değil, özgürlük istiyoruz. Yalan değil, onur istiyoruz. Kültür Devrimi değil, reform istiyoruz. Lider değil, oy istiyoruz. Köle olmayarak vatandaş olabiliriz.” Açılan bir pankart hemen zabıtalar tarafından kapattırıldı ve pankartı açan kişinin akıbeti belli değil. Ama, pankartta yazılanlar sansüre rağmen hemen Çin’in içinde yayıldı ve özellikle kendisi gibi genç ve eğitimli nüfus tarafından takdir edildi. Cesaretinden dolayı pankartı açanın 1989’da Tiananmen eylemleri sırasında göstericilerin üzerine yürüyen tankları bir süreliğine de olsa tek başına durduran “Tank Adam”a benzetilmesi, pankartta yazılanların meşruiyetini gösteriyor. ‘Sitong Köprüsü Olayı’ diye adlandırılan protesto Kongre sonrasında da Çin’de ve diaspora arasında yeni protestolara ilham olmuşa benziyor ama, Çin içinde bunun ne kadar sürebileceği kuşkulu.

Kongrenin esas gündemi başbakanın kim olacağıydı. Bu konuda uzun süredir tahminler yapılıyordu. Üç aday vardı, Xi’nin kendi adayı, muhalefetin güçlü adayı, muhalefetin ve Xi’nin onaylayabileceği ‘uyumlu aday. Xi’nin adayı Şanghay karantinası sırasında gözden düştüğü için, Xi’nin uyumlu adaya razı olabileceği düşünülüyordu. Ama, Xi, bu uyumlu adayı kongrenin ilk günlerinde eledi. Muhalefetin güçlü adayı ise şaşırtıcı bir şekilde son gün elendi. Böylece, geriye, aslında gözden düşmüş olan aday, Li Qiang kaldı. Şanghay’ın başarısız lideri, kariyerinin bitme noktasından kendisini başbakan olmuş olarak buldu. Bu karar Xi Jinping’in gücünü tamamen pekiştirdiğini gösterse de, bu zafer kolay kazanılmışa benzemiyor. Kongrenin son günlerinde yaşananlar, Parti içindeki huzursuzluğu yansıtıyor.

Muhalefetin adayının elenmesi, muhalefet lideri, eski cumhurbaşkanlarından Hu Jintao’nun basın mensuplarının gözü önünde kongre salonundan zorla çıkarılmasına denk geldi. Hu’nun salondan zorla çıkarılması önceden planlanmış mıydı, o anda mı karar verildi, bilemiyoruz ama her iki durumda da Parti içindeki hiziplere gözdağı amacı taşıdığı aşikar. Merkez Komite ve Daimi Komite listeleri üzerinde bir anlaşmazlık yaşanmış olması muhtemel. Parti içi bu huzursuzluk, dış temsilciliklere de yansıdı. İlk adayın elenmesi sırasında Manchester’daki Çin Konsolosu, konsolosluk önünde gösteri yapan Hong Kong’lu muhaliflere bizzat kendisi dışarı çıkarak fiziksel olarak saldırdı. Hu Jintao’nun Kongreye katılmasının engellenmesinin hemen ardındansa Çin’in Barselona Konsolosu kongredeki İspanyol gazeteciyle konu hakkında Twitter’da kavga etti. Bunlar, devlet erkanının Parti içindeki çatışmalarda doğru tarafı tutma kaygısını gösteriyor.

Şimdi, Parti Daimi Kongresinde üstünlüğü sağlamış, rakip hizipleri zor da olsa elemiş bir Xi Jinping’le yeni bir dönem, hem Çin hem dünya için başlıyor gibi duruyor. Bu yeni dönemin neler getireceğinin ipuçları Kongrede sunulan raporlardan çıkarılabilir. Kongrenin gündeminde Xi’nin üçüncü döneminin onaylanması, arkasından gelecek liderin belli olması (Ki olmadı, olsaydı, Xi güçlü bir lider olmaktan çok, ‘aksak ördek’ olarak kalırdı), başbakanın kim olacağı ve rakip hiziplerin ne kadar temsiliyet imkanına sahip olacağı vardı. Başbakanın Li Qiang olması dışında, son İki Dönemin Başbakanı Li Keqiang gibi rakipler ve Wang Yang ve Hu Chunhua gibi başbakanlık için en güçlü aday gösterilenlerin yanı sıra, Çin’in çok eleştirilen Sincan politikalarının mimarı Chen Quanguo gibi gözdeler de emekli edildi.

Kongre raporlarının içeriğinde öne çıkan temalar arasında sıfır kovid politikasının devam edecek olması, net büyüme oranlarının verilemeyecek olması ama bilişim sektörü ve yeşil politikalara verilen önem vardı. Nüfusun yaşlanması ve yoksullukla mücadele gibi sosyal politikalar da teknoloji odaklı eğitim gibi ekonomik politikaların yanında yer alacak gibi duruyor. Emlak sektörünün ve yerel yönetimlerin kontrol altına alınması da gündemde. Dış ilişkilerde, ABD’yle ilişkilerde teknoloji sektörünü korumaya alma ve Tayvan’ın ana karaya katılması konusunda dengeli bir kararlılık gösterme niyeti görünüyor. Yasal alanda, hukukun üstünlüğünün yerini hukuka dayalı yönetimin aldığı kesinleşti. Bunun bir delili de, artık Maoizm gibi “Xiizm” denilen ideolojinin partinin anayasasına bu Kongrede girmiş olması. Kongre’de Xi’nin yaptığı konuşmalarda geleneksel kalkınma odağının yerini güvenlik temasının aldığı görülüyor. Ancak, bu güvenlik kavramı yalnızca askeri olarak tanımlanmıyor, ekonomik ve sosyal güvenlik de Xi’nin gündeminde var. Ama, ekonomik ve sosyal politikaların kalkınma değil, güvenlik meselesi olarak tanımlanması, muhtemelen, Xi’nin yeni döneminde Çin’in daha korumacı politikalar izleyeceği anlamına geliyor.

Evrensel / 25.10.22