TPI’daki fiili grev üzerine...

TPI işçisi yılların ürünü yenilgi ruh halini aşarak son dönemin güçlü eylemliliklerinden birine adım attı. Fiili grevin dışarıdan izleyenler adına güçlülüğünün anlaşılmasında zorluklar yaşandığı görülüyor. Grev iradesinin güçlülüğü tüm örgütlülük zafiyetlerine rağmen eylemliliğin sürmesini sağladığı açıktır. İç dinamizminin gelişkinliği, yılları bulan suskunluğun kırılması fiili grevin devamlılığını sağlamıştır.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 22 Temmuz 2022
  • 16:00

Derinleşen ekonomik kriz işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını sarsıcı bir biçimde etkiliyor. Bu dalganın yarattığı yıkım koşulları ve sermayenin krizi sınıfımızın sırtına yüklemesi, işçilerin çeşitli düzeylerde tepki eylemleri gerçekleştirmesine neden oluyor. Bu yılın Ocak-Şubat aylarında kitlesel bir boyut kazanan bu tür eylemlerin her birinin kendine has özellikleri bulunsa da temel talebi ücretlerin iyileştirilmesi oluşturuyor.

TPI'de yaşanan fiili grev yukarıda belirttiğimiz koşulların yansıması olarak, ücretlerde iyileştirme talebi ile başladı. Geçen yıl imzalanan sözleşmenin işçiler tarafından tepkiyle karşılandığı dün gibi hafızalarda. İzmir Petrol-İş Şube Başkanı Orhan Zengin ve yönetimi greve sayılı günler kala imzaladığı satış sözleşmesi işçiler tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Ama mevcut örgütsüzlük ve dağınıklık ortamında işçiler sözleşmeye rıza göstermek zorunda kalmışlardı. Bugünkü eylemlerin TPI yönetiminin her türlü baskısına ve sendikanın tüm ayak oyunlarına rağmen sürmesinin gerisinde yaşanan bu sürecin birikimlerinin önemli bir payı vardır.

TPI, yaklaşık 3500 işçinin çalıştığı ve rüzgar gülü kanadı üreten ve sektöründe tekel olan Amerikan sermayeli bir fabrika. İşçiler baskı, mobbing ve düşük ücretlere dayalı koşullarında çalışıyor. Üretimin içinde çalışan işçilerin birçoğu astım, solunum yolu ve cilt rahatsızlıklarıyla karşılaşıyor. Üretimde çalışamayacak işçiler ise, TPI yönetimi tarafından meslek hastalığı tanısı konulması engellenerek işten çıkarılıyor. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin hiçe sayıldığı TPI'da geçen yıllar yapılan sağlık taramaları sonucu 400 aşkın işçinin astım hastası olduğu açığa çıkmıştı.

Bugünlerde gerçekleşen fiili grev ise işçilere vaat edilen yüksek zamma karşılık %30 asgari ücret zammı ve %5 iyileştirme zammı teklifine karşı başladı. Bu teklif ile birlikte birçok işçi aslında asgari ücret ile denklik sağlamış oluyor. Asgari ücret seviyesiyle işçilerin çalışmasını sağlamaya çalışan TPI yönetimi ise iki fabrikada işçilerin kendi öz gücüyle örgütlediği fiili grev ile karşılaştı. Yıllardır baskı ve sindirme politikalarıyla üretimini arttıran TPI yönetimi karşısına çıkan bu eylem dalgasına karşı aynı silahına güvenerek fiili grevin örgütlenmesine öncülük yapan işçiler başta olmak üzere işten atma saldırısını devreye koydu. İşçiler işte olup olmamasına bakmadan fotokopi ihtarlar yoluyla yıldırılmaya çalışıldı. Görüşmeler sonucunda %5'lik zammın %9'a çekilmesi teklifi yapılan oylamada işçiler tarafından bir kez daha reddedildi.

6 Temmuz'da başlayan fiili grevde TPI Sasalı Fabrikası bayram süreci dâhil olmak üzere 15 Temmuz'a kadar duruş kararı alırken, TPI Menemen Fabrikası ise sadece bayram süreci boyunca durduruldu. Bayramdan sonra tekrar daha kararlı başlayan eylemlere TPI kapitalistinin “bütün işin belirsiz süreyle durdurulduğunu” açıklaması ve servisleri iptal etmesinin ardından şube başkanı Orhan Zengin'in “pazartesine kadar süre verdik. Eve gidip dinlenin, eğer pazartesiye kadar taleplerimiz kabul edilmezse bu sefer çocuklarımız, ailelerimiz, akrabalarımız, siyasal partiler tüm İzmir halkı ile birlikte çadırlarımızla geri döneceğiz” açıklaması sonrasında ara verildi. Her ne kadar 5 gün gibi uzun bir zaman dilimi üzerinden eylemlere ara verilmesi önemli handikaplar taşısa da işçilerin çoğu bu sonucu kararlı eylemlerinin bir ürünü olarak görüyor.

Başlangıçta kararlılığı konusunda pek de güçlü görünmeyen ama sermayenin tüm oyunlarına karşı ayakta kalan direnişin mevcut haliyle bir dizi zayıflığı bulunuyor. Ama bu zayıflıklara rağmen işçilerin artan kararlılığı hem mevcut koşulların tahammül edilemezliğinden hem de geçmiş deneyimlerin öğrettiklerinden geliyor.

Direnişin en zayıf yönlerinin başında mevcut sendika yönetiminin hali geliyor. Yaşananlar açık bir biçimde gösteriyor ki tescilli sendika ağası Orhan Zengin, bir şekilde dâhil olmak zorunda kaldığı eylemi sürekli baltalamaya çalışıyor. Oysa daha %5 teklifi verildiğinde kendisinin bu zam oranı hakkında “makul” dediği biliniyor. Ancak yaklaşan şube seçimlerinden kaynaklı olarak açık bir biçimde işçinin grev iradesinin karşısına çıkamıyor. En azından şimdilik! Buna rağmen “tamam mı, devam mı” oylamasını 4 kere yaptırmış olması, son olarak süre isteyip işçiyi direnişe ara vermeye razı etmesi, kendisine hiçbir güven duymayan işçi üzerinde sendika başkanlığından gelen etkisinin halen sürdüğünü gösteriyor. Bu tabloyu direnişin diğer bir temel sorun alanı tamamlıyor. İşçiler talepler etrafında kararlılık gösteriyor ve kendi imkânlarına dayalı olarak direnişi organize etmeye çalışıyor olsalar bile, henüz gerçek manada bir iç örgütlülük yaratmış değiller. İşçiler doğrudan tepki ve denetimleri ile sendikayı belli bir çizgide durmaya mecbur bıraksalar bile, direnişi daha ileri bir seviyeye çıkaracak adımları yeterince güçlü örgütleyemiyorlar. Bu, bir yandan sendikal bürokrasiye hala direniş sürecinde “belirleyicilik” imkânını sağlarken, öte yandan direnişi daha ileriye taşıyacak adımların atılmasını, bu konudaki tartışma ve önerilerin işçinin iradesine dayalı olarak karara bağlanmasını zora sokuyor.

TPI, sınıf devrimcilerinin uzun zamandır ilgi gösterdiği fabrikalardan biri. Ne yazık ki bu ilgi şu ana kadar iç örgütlülük sorununda çözücü olabilecek bir zemin yaratabilmiş değil. Bu direnişin zayıflıklarına dönük olarak atılması gereken adımların hızla hayata geçirilmesini engelleyen temel faktörlerden biri. Yine de gerek taleplerin oluşmasında gerek birlik sayfasının işçilerin istemlerinin yansıdığı ana mecralardan biri haline gelmesinde, gerekse de ileri işçilerin bir araya gelmesinde bu uzun süreli ilginin bir rolü olduğu açıktır.

Değişik bileşenleri ile toplumsal muhalefetin direnişe olan ilgisi ise süreç geliştikçe artıyor. Ancak gerek fabrikalardan birinin serbest bölgede olması (içeriye girişin güvenliklerce engellenmeye çalışılması) gerekse her iki fabrikanın da yerleşim yerlerinden uzaklığı bu ilginin somut dayanışmaya dönmesinin önünde engeller oluşturuyor. Gene de direnişin önemi ve mevcut gücü düşünüldüğünde TPI işçisinin direnişinin sol ve toplumsal muhalefetin gündemine yeterince girmediğini söylemek gerek. Ayrıca direnişle daha yakından ilgilenen ama genel-geçer mücadele söylemlerinin ötesinde her kritik aşamada tökezleyen “bazı çevrelerin” direnişi güçlendirmekten çok onu belli bir seviyede tutmaktan öte bir işleve sahip olmayacakları da görünüyor.

TPI işçisi yılların ürünü yenilgi ruh halini aşarak son dönemin güçlü eylemliliklerinden birine adım attı. Fiili grevin dışarıdan izleyenler adına güçlülüğünün anlaşılmasında zorluklar yaşandığı görülüyor. Grev iradesinin güçlülüğü tüm örgütlülük zafiyetlerine rağmen eylemliliğin sürmesini sağladığı açıktır. İç dinamizminin gelişkinliği, yılları bulan suskunluğun kırılması fiili grevin devamlılığını sağlamıştır. Tüm bu duruma rağmen kritik anlarda zayıflık yaşanması taban örgütlülüğünün elzem olduğunu bir kez daha göstermiştir. Süreç 25 Temmuz gününe kadar hem gelişmeye hem de saldırılara açıktır. Önemli olan süregelen iradenin devamlılığı olacaktır. Bu erteleme kararını iç örgütlülüğü kuvvetlendirmek için kullanmak TPI işçisinin zaferini kolaylaştıracaktır. Bütün enerji ve çaba buna harcanmalıdır. Ötesi bir kez daha bu anlamlı eylemin sınıf hareketinin mevcut geri tablosu içinde kaybolması ve bir kazanım elde edemeden geri çekilmesi manasına gelecektir.