Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın, ülkemizde de her geçen gün can almaya devam ediyor. Her yerde “evde kal” çağrıları var. Fakat birçok yerde üretim hala devam ediyor. Üretime ara veren yerlerde ise ya yıllık izinler kullandırılıyor ya da ücretsiz izin veriliyor. İnsan hayatını hiçe sayan, sadece karını düşünen patronlar, biz işçileri makine parçasından daha değersiz görüyor. Sermaye iktidarı ise açıkladığı “önlemler” çerçevesinde hangi sınıfın yanında yer aldığını, kimin çıkarını esas aldığını tüm çıplaklığı ile göstermiş oldu.
Günümüz Türkiye’sinde işçiler açlık sınırının altında ücretlerle çalıştırılıyor. Şimdi ise birçok işçi salgın nedeniyle ücretsiz izinlere çıkarılıyor. Bunun kendisi yaşam hakkımızın elimizden alınması anlamına gelmektedir. Kira, gıda, faturalar, kısacası temel tüketim maddelerini zar zor karşılayan biz işçiler bu durumda ne yapacağız? Salgın belasından korunmak için bağışıklığımızın güçlü olması ve stresten uzak olmamız gerekiyor. Fakat yaşam koşullarımıza baktığımızda bunun olanaklarından yoksunuz. Ayrıca bugün bizi ücretsiz izine çıkartan patronlar, üretimde daralma olduğunu öne sürerek yarın işe gelme de diyebilirler. Bizi rahatlıkla kullanan ve sonra işi bitince atan sermaye düzeni, biz işçilere sadece açlığı, sefaleti ve ölüm reva görmektedir.
AKP iktidarı işsizlik fonundan kesilecek kısa çalışma ödeneğini de patronların yağmasına açtı. Bu durum “işçilerin maaşını devlet ödeyecek” algısının yayılmasına neden olurken, fabrikalarda ücretsiz izinler boy göstermeye başladı. Asıl gerçek ise, işçi ve emekçilerden yapılan kesintilerle oluşturulan işsizlik fonunun patronlara açılmaya devam ediliyor olmasıdır.
İşçi ve emekçiler aza razı oldukça yarın ellerinde hiçbir şey kalmayacak. Bu nedenle “fabrika kapansın, sonra izin konusunu düşünürüz” mantığı bize bir şey kazandırmaz. Tabii ki, koronavirüs salgınının yaşamlarımızı bu denli tehdit ettiği bir dönemde sağlık sorunu temel bir öncelik olarak öne çıkıyor. Fakat sağlıklı koşulları tek başına aç, susuz eve hapsolarak elde edemeyiz.
Öte yandan, her koşulda kendi çıkarını düşünen, krizleri imkâna çevirmek için elinden geleni yapan patronların salgın sorununu da fırsata çevireceğini ve birçok hakkımızı gasp edeceğini bir an için aklımızdan çıkarmadan hareket etmeliyiz.
O nedenle, başta ücretsiz izin olmak üzere virüs salgınını fırsata çevirmeye çalışan sermayenin hiçbir dayatmasını kabul etmemeliyiz. Bizler birlik olursak bunu başarabiliriz. Şimdiye kadar patronların her dayatmasına razı olduğumuz için bugün bu durumdayız. Yaşam hakkımız için, gelecek güvencemiz için fiili- meşru mücadele hattını kendimize kılavuz edip sessizliğimizi bozalım.
Unutmayalım, gücümüz birliğimizden gelir!
Tekstil İşçileri Birliği