SML direnişinde Greif etkinliği

SML fabrikası önünde Greif Direnişi’nin 7. yıl dönümü ve DEV TEKSTİL’in kuruluşu vesilesiyle etkinlik yapıldı.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 10 Şubat 2021
  • 19:51

Sendikalaştıkları için işten çıkarılan ve fabrika önünde direnişe başlayan DEV TEKSTİL üyesi SML Etiket işçileri direniş alanında etkinlik gerçekleştirdi. SML Etiket direnişinin 8. gününde Greif Direnişi’nin 7. ve DEV TEKSTİL’in kuruluş yıl dönümü vesilesiyle söyleşi gerçekleştirdi. 

“Greif kriterleri ile mücadelemize devam edeceğiz”

İlk olarak DEV TEKSTİL tarafından yapılan açılış konuşmasında Greif Direnişi’nin ve DEV TEKSTİL’in kuruluş yıl döneminin önemine değinildi. DEV TEKSTİL adına yapılan konuşmada şunlar ifade edildi:

“Söz, karar, yetki karar bir takım sendika bürokratlarında değil, üretimde olan işçi arkadaşlarımızdadır dedik. Tarihe önemli bir mihenk taşı olarak geçmiş oldu Greif direnişi. 60 gün boyunca fabrikada bir arada neler başarılabileceğinin kanıtı oldu. Bugün SML’de de aynı sorunları yaşıyoruz. Yine bir DİSK Tekstil tartışmamız var. Aynı zamanda taşeron çalışma mevcut. Keyfi işten atmalar, taşeron çalışma oldukça yaygın. Pandemi koşullarında işçiler emekçiler açlık koşullarına mahkum bırakılırken, sözde işten atmalar yasak denilirken Sinbo’da Kod 29 ile işten atıldı. SML’de anlaşma ve rüşvet dayatıldı. Dertleri ise sendikal çalışmanın önüne geçmek, işçilerin birliğini bozmak olduğunu biliyoruz. Greif direnişinden aldığımız güç ile mücadelemize devam edeceğiz.”

“Greif, sendikal bürokrasiye karşı taban örgütlülüğü örneği”

Söyleşiye Greif direnişçileri, TOMİS üyesi Sinbo direnişçisi Dilbent Türker de katıldı. Söz alan Greif direnişçisi Coşkun Alsaç, Greif Direnişi’nin fiili-meşru mücadele ve taban örgütlülüğünün önemli bir mevzisi olduğunun altını çizdi.

Sendikal bürokrasiye ve sendika ağalarına karşı verilen mücadelenin önemini vurgulayan Alsaç “SML fabrikasında da DİSK Tekstil, işçiler işten atılırken hiçbir şey yapmadı. Aynı Greif’ta yaptığı gibi icazetçi tutumunu sürdürüyor. Taban örgütlülüğe dayanmıyor.” ifadelerini kullandı. Alsaç, son olarak sınıf sendikacılığının önemine değinerek “Taleplerimizi sendikalara bırakarak sonuç alamayız” dedi.

“DEV TEKSTİL’e sahip çıkmalı ve örgütlenmeli”

Alsaç’ın ardından Greif direnişçilerinden Orhan Purhan söz alarak, direnişin üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen Greif Direnişi’nin önemini koruduğuna dikkat çekti. Taban örgütlülüğü deneyiminden bahseden Purhan SML işçilerine seslenerek şunları ifade etti: 

“SML işçisine çağrımız şudur ki; fabrikalarda yaşanan sorunlar bizim sorunlarımız ve çözecek olan biziz. Başka yerlere havale etmememiz gerekiyor. Özellikle sarı sendikacılığa bırakmamalıyız. DEV TEKSTİL, tekstil sektöründe sınıf sendikacılığını esas alarak örgütlenmeyi temel hedef olarak önüne alıyor. SML işçisi kardeşlerimiz DEV TEKSTİL’e sahip çıkmalı ve örgütlenmeli.”

Purhan, bölüm bölüm komiteler kurmanın ve komiteler sayesinde işçi inisiyatifini açığa çıkarmanın önemine değinerek şunları vurguladı:

“Taleplerimize kendimiz karar verdik örgütlülüğü muz sayesinde taleplerimizin arkasında durduk. Sendikayı, taban örgütlülüğü ve işçi insiyatifi ile ete kemiğe büründürdük. SML işçisi de bunu yapabilmeli.”

“Greif kriterleri işçi sınıfı mücadelesinin ilerici birikiminin somut halidir”

Ardından BDSP adına yapılan konuşmada Greif Direnişi’nin kriterlerine vurgu yapılarak şunlar ifade edildi: 

“Greif’a dair arkadaşlarımız önemli vurgular yaptı. Biraz güncelle bağını kurmak gerekir. Greif’ın yarattığı değerler, Greif kriterleri işçi sınıfı mücadelesinin ilerici birikiminin somut hale getirilmesidir. Söz, yetki, karar hakkının işçilerde olduğu, tabana dayalı bir örgütlenme. Siyasal bir bilinç taşıma, işçi sınıfının mücadelesinin esasında tek başına ekonomik ya da sosyal değil, aynı zamanda sermaye düzenine karşı siyasal bir boyut kazanması gerektiğini de gösteren bir direniş oldu. Greif’ı diğer direnişlerden ayıran birçok nokta var. İşçi demokrasisine dayalı olması, gerçek anlamda işçi demokrasisi vardır. Biz komite kurduk artık söz işçilerde deyip bırakan değil her işçinin siyasal sınıf bilinci ile eğitildiği bir süreç var. İşçilerin söz, yetki karar hakkını bir silaha dönüştürdükleri bir bilinçle işçi demokrasisine sahip olmasıydı. Bunun yanı sıra kendi dar sınırları içerisinde kalmadığı, kendi yaşadıkları saldırıların da toplam saldırı sürecinin bir parçası olduğu bilinci ile hareket etti Greif işçileri. O dönem ‘Taşeron Cumhuriyetini yıkacağız’ diyenler Greif direnişinde, onların tabiriyle ‘Taşeron Cumhuriyeti’ne çok ciddi bir mücadele verenleri görmediler. Greif direnişi taşeron saldırısının, işçi sınıfına yönelen tüm saldırıların sermayenin sınıfsal ve siyasal iktidarının bir sonucu ve bir yansıması olduğu gerçekliğini de her zaman öne çıkarttı. Greif direnişinin mücadele anlayışını diğerlerinden ayırt eden en önemli yan burasıdır.”

“Düzenin değil işçi sınıfının mücadele yasaları eksen alındı”

Greif direnişinde eğitim çalışmalarının sürekliliğine ve işçilerden oluşan komitelerin önemine vurgu yapılan konuşmada, sendikal bürokrasinin anlayışı ile sınıfın bağımsız tavrını açığa çıkarmaya çalışan devrimci anlayış arasındaki farka işaret edildi. Konuşmanın devamında şunlar ifade edildi:

“Birçok sendikacı Greif’a geldiklerinde diyorlardı ki ‘Böyle işçiler bizim elimizde de olsa biz de fabrikaları işgal ederiz. Hazır işçileri bulmuşsunuz.’ Onların hazır işçiler dediği işçiler bir yıl süren eğitim çalışmaları üzerinden sınıf bilinci kazanmış işçilerdi. O işçilerin yüzde 95’i AKP-MHP görüşüne sahip işçilerdi. AKP-MHP örgütlerinde yöneticilik, üyelik yapmış işçilerdi. Onların bahsettikleri fabrikalardaki işçilerden daha geri bilince sahip işçilerdi. Ama burada iki farklı anlayış vardı: Biri bürokratik işleyişi oturtmaya çalışan anlayış ile söz yetki karar hakkının işçilerde olduğu taban örgütlülüğünü inşa etmeye çalışan anlayış. Düzenin yasalarından ziyade işçi sınıfının mücadele yasaları ile hareket etmeyi eksen alan bir anlayış vardı Greif direnişinde. İkinci bakış açısı üzerinden bir örgütlenme sizi işçi sınıfının tarihsel misyonunu açığa çıkaran bir sürece götürür.”

“Sendikal bürokrasi bilinçli işçileri ayak bağı görüyor”

SML’de de aynı durumun yaşandığına vurgu yapan BDSP temsilcisi, fabrikada üç yıldır gelişen sürecin aktarımını yaptı. DİSK Tekstil’in anlayışının teşhir edildiği konuşmada “Özellikle bilinçli işçileri ayak bağı gören bir anlayış var” denildi. 

Sermaye devletinin bütün güçleriyle Greif işçilerine saldırdığına değinen BDSP temsilcisi, “Greif işçileri çok çetin bir mücadele yürüttü. Sendikal bürokrasisi, onların yazar çizerleri, Greif tekeli, tüm kurumları ile bakanlıklar ile mücadele edildi” dedi. Son olarak, “SML işçileri 10 Şubat’ta bu etkinliği gerçekleştirdi. Bu mücadelenin yukarıya çekildiğini gösteriyor” vurgusu yapıldı.

“Sendikaları işçi sınıfının gerçek örgütü haline getireceğiz” denilen konuşma sonrasında söyleşinin sona ermesinin ardından, vardiya çıkışında işçilere seslenildi. Taşeron çalışmaya, keyfi işten atmalara ve sendikasızlaştırmaya karşı mücadele etme ve DEV TEKSTİL’e üye olma çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul