Sermaye sınıfının sendikal hak ve özgürlüklere olan tahammülsüzlüğü herkesin malumu. Her ne kadar sendikalı olma hakkı işçilere tanınmış, anayasal bir özgürlük olduğu belirtilmiş olsa da bunun kağıt üzerinde kaldığını, gerçekte bu haklarını kullanmak isteyen işçilerin işten atılma tehdidiyle karşılaştıklarını biliyoruz.
İşçilerin sendikalı olabilmelerinin önündeki engeller sadece patronların kuralsızlıklarından ibaret değil. İşçilere sözde bu hakkı tanıyan sermaye devleti, bu hakkı kullandığı için işten atılan ve direniş yolunu seçen işçilerin karşısına polisi-jandarmasıyla çıkmaktadır. Yakın zamanda çoğunluğunu kadın işçilerin oluşturduğu Flormar’da sendikalı olma “özgürlüklerini” kullandıkları için işten atılan işçilerin direniş süresince hangi engellerle karşılaştıkları biliniyor. Hakları için direnen tüm işçiler aynı saldırılarla karşılaşmaya devam ediyor. Diğer taraftan direnme hakkını kullandığında işçilerin karşısına yasaklarla çıkan hukuk sistemi, işten atılan, hakları gasp edilen işçilerin açtıkları davalarda bir başka zorluk çıkarıyor. Uzayan mahkemelerin yanı sıra işçilerin sendikal tazminat almalarının önüne de engeller çıkarılıyor.
Sendikalı işçileri bekleyen bir başka tehdit ise yetki aşamasında yapılan itirazlarda ortaya çıkıyor. Patronlar ya işkoluna ya da yetki tespitine yaptıkları itirazlarla işçilerin sendikalı olma sürelerini bilinçli olarak uzatıyor, boşa düşürüyorlar. Zaten ilk örgütlenme sürecinin uzun bir zamana yayıldığı fabrikalarda, çoğunluk yakalandıktan sonra da bu gibi uzatmalarla işçilerin sendikalı olma hakları engelleniyor.
Sendikal haklar konusunda yakın zamanda hayata geçirilmiş büyük engellerden bir diğeri de yüzde 1’lik baraj sistemidir. 7 Kasım 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile bazı işkolları birleştirilmiş, toplu iş sözleşmesi yapabilmek için gerekli olan işkolu barajı da yüzde 10’dan yüzde 1’e indirilmişti. İşkollarının birleşmesinin ardından kimi işkollarında çalışan işçi sayısı yüksek bir toplama ulaşmıştı. Bu sonuç birçok sendikanın baraj altında kalma tehlikesini doğurarak toplu sözleşme yetkisini elinden almıştı. İşçi sınıfının kazanılmış örgütlenme özgürlüğüne yönelik gerçekleşen bu saldırı karşısında kimi sendikalar ise direnmek yerine “birleşmeyi” tercih etmişlerdi. İşçi sınıfının yakıcı sorunlarını çözmek için yapılamayan birlikler baraj altında kalmamak için hızlıca hayata geçirilmişti.
Sendikaları yasalarla oyalayan iktidar ise direnme seçeneğini kullanmayan sendikaları ödüllendirmek için bu soruna geçici bir çözüm bulmuştu. 2009 Temmuz ayı istatistiklerine göre işkolu barajını aşmış sendikalar ile bu istatistikler sonrasında 15 Eylül 2012 tarihine kadar kurulmuş işçi sendikaları, yasada belirtilen geçici süre boyunca yetki başvurularında işkolu barajından muaf tutulmuştu. Ancak bu süre, 7 Eylül 2018 dolmuştu. Bu sonuca göre Türkiye Orman-İş, Deriteks, Tümka-İş, Sosyal-İş, Nakliyat-İş, Spor Emek-Sen, Oyuncular Sendikası ve Devrimci Turizm-İş yüzde 1’lik işkolu barajını aşamadıkları için toplu sözleşme hakkından mahrum kalmaktadır. Hatırlanırsa 31 Mart öncesinde Deriteks’in Binali Yıldırım ile yaptığı kahvaltılı toplantısına gerekçe de yetki sorununa çözüm bulmak olarak formüle edilmişti.
Sendikal bürokrasi yasalarla oyalanmaya devam ediyor
AKP iktidarı sendikal haklara yönelik yapılan saldırılar karşısında, genel grev seçeneğini kullanmayan sendikal bürokrasiyi oyalama taktiğine devam ediyor. 17 Mayıs’ta TBMM Başkanlığı’na sunulan “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nde yer alan bir madde ile geçici sürenin bir yıl daha uzatılması öngörülüyor. Bu torba tasarı yasalaşırsa, Temmuz 2009 istatistiğine göre toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi alan sendikalar ile bu istatistiğin yayımından sonra 15 Eylül 2012’ye kadar kurulan işçi sendikalarının, bu düzenlemenin yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde yapacakları yetki tespit başvuruları işkolu barajı şartı aranmaksızın işletme veya işyeri çoğunluk şartına göre sonuçlandırılacak. Yani sendika bürokrasisi bir yıl daha kazanmış oldu.
Sendikal haklar için 15-16 Haziran yol gösteriyor
Yaklaşmakta olan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, sendikal hakları gasp edilen işçi sınıfının bu saldırıyı püskürtmek için izlemesi gereken yolu bütün açıklığıyla göstermektedir. Kıdem tazminatının gaspının gündemde olduğu şu günlerde, sendikalara egemen olan uzlaşmacı, ihanetçi çizgiye ve sınıfı dilencilere sadaka verir gibi göstermelik tavizlerle oyalamaya çalışanlara karşı verilecek en net mesaj fabrikaları direniş mevzileri haline getirecek adımlar atmaktır.