Ekonomik kriz bir dizi ekonomik soruna yol açıyor. Tabii ki krizden dert yanan patronlar sadece kârlarından zarar ediyorlar. Sanayideki üç önemli sektöden biri olan hazır giyim de krizden etkilenen sektörlerden biri.
TOBB konfeksiyon ve hazır giyim sanayi meclis başkanı Şeref Fayat, krizden kaynaklı rekabet koşullarının zorlaştığından şikâyet ediyor. Hazır giyimin liderinden olan Abdullah Kığılı ise, sektörde pembe bir tablo ortaya koymanın mümkün olmadığını, birçok firmanın mağazalarını kapattığını, birçok hazır giyim mağazasının 2021’i göremeyeceğini söyleyerek krizin büyüklüğüne dikkat çekiyor. LCW’nin sahibi Vahap Küçük’te benzer biçimde dert yanıyor.
Tüm hazır giyim patronları hep bir ağızdan krizden olumsuz etkilendiklerini, kâr marjlarının düştüğünü ifade ediyorlar. Fakat öt yandan, krizden dert yanan LCW, ucuz işgücü merkezi olarak gördüğü Erzurum’da 500 işçi kapasiteli fabrika açacağını söylüyor. System Tekstil patronu olan Şeref Fayat Kırklareli’ne üç milyon Avro yatırımla yeni bir fabrika açıyor. Kığılı ise, krizin üstesinden yurtdışındaki mağazalar zincirini büyüterek gelindiğini söylüyor. Yani krizden yakınan kapitalist patronlar, krizi bir fırsata çevirerek yatırımlarını artırmışlardır. Kriz yine patronları teğet geçmiştir.
Kâr ve yatırımlar noktasında ortaklaşan tekstil patronları, krizden çıkış planları konusunda da mutabıklar. Ucuz işgücü olarak görülen Suriyeli işçilerin sektörde daha fazla istihdam edilmesi, rekabeti sağlamak için düşük ücret politikası, herkesin üniversiteye gidip okumasının bir anlam ifade etmediği vb. konularda hem fikirler. Kimsenin gidip ütücü veya ara eleman olarak çalışmadığını, bunu da genç işsizliğin nedeni olduğunu söyleyerek, tam bir arsızlıkla işsizliğin artmasından gençleri sorumlu tutuyorlar. Büyük kentlerde Suriyeli işçiler olmazsa ayakta duramayacaklarını söyleyerek, krizde nasıl ayakta kaldıklarını açıklıyorlar.
Kriz gerekçesiyle ağlaşmaların patronlar adına koca bir yalan olduğu açıktır. Çünkü onlar kriz dönemlerinden, işçi ve emekçiler üzerindeki sömürü ve köleliği arttırarak çıkmasını bilmektedirler. Krize rağmen kapitalist patronların kârları yükselirken, tekstil işçisinin sefaleti ve yoksulluğu büyümektedir. Krizin faturası işsizlik, sefalet ücretleri, zam ve vergiler olarak işçilerin omuzlarına yıkılmaktadır.
“Kriz bizim krizimiz değil, bedelini ödemeyeceğiz” demediğimiz sürece, bizim payımıza hep sefalet düşecek, patronlar da kârlarını arttırmaya devam edecektir. İşçilerin önünde iki seçenek vardır. Ya boynumuzu büküp “krizin” faturasını yıkımımız pahasına ödeyeceğiz ya da başka bir yol mümkün diyerek krizin bedelini ödemeyi reddedip mücadeleyi büyüteceğiz. Yan yana gelip birliğimizi güçlendirerek, krizin bedelini ödememek, köle kalmamak için mücadele edeceğiz.
Tutsak DEV TEKSTİL çalışanları ve üyeleri