Emperyalist kapitalizmin dünya ölçüsündeki yoğunlaşan çelişkileri nedeniyle emekçilerin sırtına yüklenen fatura büyüyor. İktidarlar eliyle uygulanan talan ve yağma politikaları sosyal, ekonomik ve siyasal krizleri derinleştiriyor.
Her kriz dönemi “aynı gemideyiz” nutukları atan büyük sermaye sahipleri ise kendi gemilerini kurtarma derdinde. Kapitalizmin çarklarını döndürerek kârlarını korumak için işçi ve emekçilere azgın sömürü koşulları, açlık ve sefalet dayatan sermayedarlar böylece krizi fırsata çeviriyor. Krizin faturasını ödetmek için emekçiler ile aynı gemide olduğunu söyleyen kapitalistler ve siyasal temsilcileri, zenginliklerinin sefasını sürerken gemilerini de ayırıyorlar. Kriz dönemlerinin bir yansıması olarak zengin daha zenginleşiyor, emekçiler ise fakirleşiyor.
Kapitalizmin servet-sefalet uçurumunu derinleştiren bu döngüsü, milyoner sayısındaki ve milyonerlerin zenginliğindeki artışlara da yansıyor.
Milyonerlerin zenginliği geçen yıla kıyasla yüzde 25 arttı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre, Türkiye merkezli bankalarda parası bulunan milyoner sayısı 2019 yılı sonunda 255 bin 440’a yükseldi. 2018 yılı verilerine kıyasla 45 bin 341 kişi arttı. Bununla birlikte, milyonerlerin bankalardaki mevduatlarının toplamı da 1 trilyon 391 milyar 597 milyon liraya ulaştı. 2018 yılı sonuna kıyasla 281 milyar 738 milyon liralık artış kaydedildi. Böylece artış oranı yüzde 25,4 oldu.
Milyonerlerin yalnızca bankalarda zenginliğindeki bu artış oranı; işçilere ve emekçilere reva görülen ücret zamlarının nasıl bir sefalete mahkum ettiğini de gözler önüne seriyor.