Emeğin köleliği üzerine kurulan düzen hüküm sürüyor. Kapitalizm dediğimiz bu vahşi düzen açlık, sefalet, savaşlar, doğanın yıkımı ve sayamayacağımız felaketleri de yaratmaya devam ediyor. Son olarak, dünyayı saran koronavirüs salgını da bu felaketler arasında yerini aldı.
Salgını fırsata dönüştüren kapitalistler ise dünyanın dört bir yanında işçi sınıfı ve emekçilerin haklarına saldırırken, milyonlarca emekçiyi de açlık ve ölüm ikileminde bıraktı. Hayatları hiçe sayılan işçiler, emekçiler çarklar dönsün diye ölümle burun buruna çalıştırılıyor.
Öte yandan, dünyanın dört bir yanında yaşanan sosyal yıkım saldırılarına karşı öfke de sokaklara taşmaya devam ediyor. Eylemler, grevler ve direnişler her geçen gün geniş kesimlere yayılıyor.
AKP-MHP iktidarı ve sermayedarlar da bu topraklarda krizi ve pandemiyi fırsata çevirdiler. Milyonlarca işçi salgın koşullarında sırf çarklar dönsün diye önlemler alınmadan çalışmaya gönderildi. Onlarca işçi arkadaşımızı salgın nedeniyle kaybettik. Bir o kadarı işsizliğin ve açlığın pençesinde intihara sürüklendi. Tek adam rejimi, yayınladığı kararnamelerle kısa çalışma, ücretsiz izin ve evden çalışma gibi uygulamaları yaygınlaştırdı. Çalışma yaşamını yeniden şekillendiren esnek ve güvencesiz çalışma modellerini bir bir hayata geçirdi. Gelinen yerde çalışma yaşamımız kölelik koşullarını aratmaz oldu.
Tam da bu koşullarda işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlenmek ve mücadele etmekten başka bir seçeneği kalmadı. İşçi sınıfının fiili-meşru mücadele yasalarını esas alarak gerçekleştirilen Greif işgali ve direnişi bu anlamıyla güncel çağrısını koruyor. Üzerinden 7 yılı geçmesine rağmen hala sınıf hareketine yol göstermeye, izlenmesi gereken yolu anlatmaya devam ediyor. Greif denetimi, azgın sömürü koşullarına, taşeron köleliliğine ve baskıya karşı biriken öfkenin, taban örgütleri üzerinden militan bir direnişe dönüşmesinin ve sınıf inisiyatifinin en değerli örneklerinden biri olmayı sürdürüyor.
Greif İşgali; onlarca taşerona bölünmüş işçilerin birlikte neler yapabileceğini gösterdi. İşçilerin tabandan birliği, inisiyatifi ile gerçek bir işçi demokrasisi örneği yarattı. Sendikal bürokrasiye karşı söz-yetki-karar hakkının işçilerde olduğunu, ihanetçilere ve mücadele kaçkınlarına gösterdi. Greif işçileri, 60 günlük işgalle direnişi farklı bir boyuta taşıdılar. Tarih birliklerine güvenen işçilerin Amerikan Tekeli patrona diz çöktürdüğünü yazdı. Her şeyden önce işçi sınıfı kendi gücüne güvenerek neler başarabileceğini ortaya koymuş oldu.
Bugün de krizi ve salgını fırsat bilen sermayeye karşı fabrikalarda, atölyelerde ve havzalarda tabandan birliğimizi kurmalı, işçi sınıfının mücadele yasalarını esas alarak fiili-meşru direniş hattını örgütlemeliyiz. İnsanca bir yaşam ve çalışma koşulları için, haklarımız ve geleceğimiz için örgütlenelim, mücadeleyi büyütelim.
İşgal, grev, direniş!
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası