Türkiye işçi hareketi açısından önemli bir dönemeç olan DİSK’in kuruluş yıldönümündeyiz. 13 Şubat 1967’te kurulan DİSK, gelişen sınıf hareketinin sendikal yapıda yol açtığı ayrışmanın ürünü olarak şekillendi. Türk-İş şahsında temsil edilen devlet sendikacılığına, işçi sınıfının büyüyen mücadelesinin önünde engel haline gelen sınıf uzlaşmacı çizgiye bir tepki olarak ortaya çıktı. Saraçhane Mitingi, Kavel Kablo direnişiyle başlayan sınıf hareketindeki yükseliş, sendikal alandaki karşılığını DİSK’te buldu. 1980 askeri-faşist darbesi ile kapatılana dek, sınıf hareketini geliştiren ve onun gelişiminden etkilenen dinamik bir sürecin örgütleyicisi oldu. Ancak hiçbir zaman kurulu düzeni aşacak bir ideolojik bakışa, buna dayalı bir politik çizgiye sahip olamadı. İzlediği militan mücadele çizgisi ve fabrika merkezli örgütlenme anlayışı ise en güçlü yanlarıydı.
Dönemin DİSK’ine hakim anlayışların ideolojik ve politik olarak tartışmalı yanlarına ve tutumlarına rağmen DİSK, ‘80 darbesine kadarki süreçte yaşanan devrimci kitle mücadelesinin önemli bileşenlerinden biriydi. Faşist darbenin birincil hedeflerinden olmasının nedeni de buydu. Yöneticilerinin ideolojik tutarsızlıkları ve yalpalamaları gelişen kitle hareketi içinde aşılıyor, tabanın öncü-devrimci işçilerinin basıncıyla grevlere, fabrika işgallerine, siyasal mitinglere dönüşüyordu.
Bugünün DİSK yöneticileri yaptıkları konuşmalarda sürekli DİSK’in mücadele tarihine atıfta bulunurlar. Oysa DİSK’in mücadele tarihine sahip çıkmak, ondan öğrenmeyi ve aşmayı gerektirir. Bugününe dair görevler konusunda sonuçlar çıkartmayı gerektirir. DİSK’in tarihine gönderme yaparak övünenlerin bugün takındıkları tutumlarda DİSK’in tarihinden zerre bir iz bulamazsınız. Onlar için DİSK tarihi geride kalmış nostaljik bir geçmiş ve bugünün DİSK’ine övgüler dizmenin ve kusurlarını gizlemenin bir aracı olma dışında bir şey değildir.
Ülke tarihinin en ağır ekonomik kriz sürecinden geçiyoruz. Servet ile sefalet arasındaki uçurum her geçen gün büyüyor. İşçi sınıfının sermaye düzeni karşısındaki mücadelesinin gelişimi ihtiyacı kendini hiç olmadığı kadar yakıcı bir biçimde dayatıyor. Bugünkü DİSK’in mücadele çizgisi ise DİSK’in kuruluş sürecinde bayrak açılan sarı sendikacılıktan bile geri bir zemine düşmüştür. Mücadeleden kaçan, tabandaki işçilerin baskısı karşısında dizlerinin bağı çözülen, grev yapmayı defterinden silen, ekonomik ve sosyal hak talebini masa başı pazarlıklara indirgeyen uzlaşmacı çizgi bugünün DİSK’ine hakimdir. Bu çizginin somut karşılığını Greif’te ya da herhangi başka bir işçi eyleminde görmek mümkündür.
DİSK’in şanlı mücadele tarihi işçi sınıfına aittir. İşçi sınıfı mücadelesinde nostaljiye yer yoktur. Sendikalarımızı tekrar sınıf mücadelesinin örgütleri haline getirmek, tabandan fiili-meşru mücadeleyi esas alan, söz-yetki-karar hakkına sahip çıkan, fabrika örgütlenmelerine dayalı bir mücadele hattı sayesinde olacaktır. İşçi sınıfı er ya da geç bunu başaracaktır!
(Emeğin Kurtuluşu’nun 1-15 Şubat 2024 tarihli 26. sayısından alınmıştır…)